Cevap: "Fırkayi-NACİYE" 4- Tağuta muhakeme olmayı istemeyi küfür olarak görmemeleri veya küfür dür deyip başvuranları biz red etmeyiz demeleri ve Müslüman görmeleri. Tağut'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a içten yönelenler ise; onlar için bir müjde vardır, öyleyse kullarıma müjde ver. "Zümer/ 17 ) Madde 3 te tahuta muhakeme olmayı istemeyi işlemiştik yani konuyu eylem fiil olarak ele almıştık. 4. Maddede ise tağutun eylem değil düşüncede reddi ile alakalı kısmını ele alacağız. Tağut ve tağuti muhakemeleri düşüncede red etmek sonrada düşüncede Allah’ı rab ve ilah olarak birlemek. Tevhid akidesinin özü budur. Bakara/256- “Dinde zorlama yoktur. Doğruluk ile sapıklık birbirinden kesinlikle ayrılmıştır. Kim Tağut'u, azgınlığı reddederek Allah'a inanırsa kopması sözkonusu olmayan, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Hiç kuşkusuz Allah herşeyi işitir, herşeyi bilir.” Bu dinin ortaya koyduğu şekli ile inanç meselesi, anlatmayı, dinlemeyi ve kavramayı izlemesi gereken bir ikna olma meselesidir yoksa bir baskı bir öfkelenme bir dayatma meselesi değildir. İslam olanca gücü ve enerjisi ile insan idrakine hitap ederek gelmiştir düşünen akla seslenmiştir... Yani iman, insanın sahip olması ve titizlikle koruması gereken bir olgunluk (rüşd), buna karşılık küfür, insanın kaçınması ve üzerine bulaşmasından çekinmesi gereken bir azgınlık, taşkınlıktır. İşte bu soyut inanç sistemi tam olarak Kur’an vahyine uygun tasavur edilmedikçe kişide sağlam bir amelin ortaya çıkmasınıda zorlaştırır. Tüm bu gerçeklerden sonra kişi tağuti muhakemelerin varlığını beyninde red etmeli sonrada Allah’a olan sahih imanı gerçeleştirmelidir. 5- Tevhidin aslında cehaleti mazeret görmeleri. Tevhidin aslı olan uluhiyet ve rububuyet inancında mazeret söz konusu olamaz. Günümüzde bazı kesimlerin iddia ettikleri derin meselerden biride budur. Derlerki kişi islamı öğrenmek hususunda cehalet içerisindedir bunlar bilmiyorlar bunlar işledikleri şeylerin şirk küfür olduğunu bilmeden işliyorlar bu sebeple müslümandırlar. Hüccet kendilerine ulaştırılmadan küfürlerine hüküm verilmemelidir. Böylece şirk ve küfür ehli olan insanların hakkında müslüman hükmünü veriyorlar. Her nedense bu mantıkları yahudi ve hıristiyan olan insanlar için kullanmağa gelince onlara bu cehalet mazerettir hükmünü reva görmüyorlar. Bu mantık ne kadar adam kayırmacılığı yada kendi insanına töleranslı hüküm vermektir fakat kendinden olmayan toplumlara hüküm vermeye gelince acımasızca bir tavır sergilemektedirler. "Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik." (Sebe: 28.) Bütün insanlığa yönelik peygamberlik misyonunun sınırı işte budur.Müjde verme ve uyarma. İş bu sınırda biter. Müjdelerin ve uyarıların somut gerçeklere dönüştürülmesi ise yüce Allah'ın tekelindedir. Peygamber efendimiz Hz.Muhammed (sav) kıyamete kadar tüm insanlara gönderilmiştir. O halde bize elçi olarak gelmemiştir deme lüksümüz yoktur. Şirk ve küfür ehli olanlara bizler hüküm veremiyiz çünkü onlara tebliğ etmedik diyerek şirk ve küfür ehli olan insanları islam olarak göstermek onlara vela dost bağı kurmak Allah’a olan iman olgusunu bozar. “Aramızda Müslümanlar olduğu gibi gerçeğe sırt çevirenler de var. Müslüman olanlar, doğruyu arayıp bulanlardır.” “Gerçeğe sırt çevirenler ise cehennem odunlarıdırlar.” Cin suresindeki bu ayetler bizlere inanılmaz bir hakikati açıklmaktadır. Cinler aynı insanlar gibi birbirleriyle konuşurlarken aramızda kafirler ve müslümanlar vardır aramızda hakkı araştırıp hidayeti bulanlar olduğu gibi hiçbir araştırma yapma zahmetinde bulunmyan hakka gözlerini kulaklarını kapatanlar vardır diyorlar. Biz insanlardada durum aynı böyledir. Hertürlü şeytani şeylere aklımızı sonuna kadar kullanırız fakat din konu olunca ben bilmem falanca kez bilir mantığıyla dini bir kenara iteriz.
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |