Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28 Nisan 2011, 20:12   Mesaj No:115

FECR

Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.134
Konular: 555
Beğenildi:1087
Beğendi:252
Takdirleri:10770
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

Kamer kardeşim

Kafa karışıklığına hiç gerek yok aslında
Aslında kafa karışıklığını bizler kendimiz oluşturuyoruz biraz da.Bazen kolayca halledilecek meseleler,ayrıntılara boğulduğunda mesele griftleşiyor,karmakarışık bir yol alıyor,zihinlerde karışıklık meydana geliyor.

İki kişi arasındaki senetleşmelerde önemli olan husus,karşılıklı iki tarafın hukukun korunması,hiç bir tarafın zarar görmemesidir.Yapılan anlaşmaların,ortaklıkların,veresiye veya borç alışverişlerinin yazılı olmamasından dolayı günümüzde nice müslümanlar birbirlerine düşman haline gelmişlerdir.Selam vermez haline gelmiştir.Bunun sebebi islam değil,insanların zaafları,sözlerinde durmamaları,birbirlerine yamuk yapmaları ve ilişkileri çıkar/menfaat üzere kurmalarıdır.Mağdurun hakkını alabilmesi islami olmayan rejimlerde nasıl olmalıdır?,O kişi mağduriyetini sadece ahirete havale edip,dünyada aramamalı mıdır,yoksa hakkının peşinde çabalayıp durması mı gerekir?.Kişi işi ahirete de havale edebilir de, imkanı varsa senet vs. gibi şeylerle almaya da çalışmalıdır.

Tarih boyunca gerek fertler arasında gerekse devletler arasında ticari ilişkilerde gerek yazılı gerekse yazılı olmayan kurallar vardır ki bunlar yürürlüktedir.Allah rasulu zamanında kişi borcuna karşılık rehin bırakma olayı vardır ki bugün de kimi yerlerde bu uygulanır.Kişi alacağından dolayı kendini teminat altına alacak rehin,senet gibi şeyleri isteme hakkına sahiptir.Fakat işin içerisinde faiz olmaması lazım.

Allah Rasulu bildiğimiz gibi Mekke döneminde "Yed-eminlik" yapıyordu.İnsanlar yed-i emin olarak peygamberimizi bildikleri için ona emanetleri vs şeyleri bırakıyordu.Öyle bir sistemin içerisinde olmasının Allah Rasulunu Tağutun hükümlerine tabi olmakla suçlamak nasıl abesse,hakların korunduğu,arandığı organizelere başvurmanın tagutun hükmüne tabi olmakla suçlamak de o kadar abestir.İslami otoritenin olduğu yerlerde islami otoriten başka bir otoriteye muhakemeye başvurmak ile islami otoritenin olmadığın bir yerde başka bir otoriteye başvurmak farklıdır.
Somut örnek verecek olursak;Bugün İngilterede islami kuruluşların oluşturduğu İslam Cemiyetinin mahkemeleri var.İngilterede yaşayan müslümanlar kendi aralarındaki ihtilafları bu mahkemeye götürüyorlar ve onun hükmünü kabul ediyorlar.Orada yaşayan bir müslüman kişi,o mahkemeye başvurmalıdır.Ama islami mahkemelerin olmadığı yerlerde müslümanlar haklarını nasıl arayacaklar,ya da aralarındaki anlaşmazlıkları(ticari ilişkilerde) nasıl çözüme ulaştıracaklar?.

Bugün müslümanlar arasında maalesef bu konularda çözümden çok çözümsüzlük ortaya konuyor.Müslümanlar arasındaki ticari ilişkilerde çok zaaflar yaşanıyor.Müslümanların gerek ahlaki gerekse ticari zaafları yüzünden bir çok cemaat/grub/müslüman zan altında kalıyor.Allah Rasulu Mekke döneminde nasıl ki müşriklerin gözünde emin,güvenilir kimse olmuşsa,Medine'de de Ehli Kitap içerisinde de emin,güvenilir bir kimse olmuştur.Peygamberimizi örnek edindiğini söyleyen kimselerin hayatlarına bir bakın bakalım:Ne kadar emin,güvenilir kimseler.Allah Rasulu mümini tarif ederken"mümin,insanların elinden,dilinden emin olduğu kimsedir" diyerek bütün müslümanların yaşamlarında dürüst,güvenilir olması gerektiğini iletiyor bizlere.
Bir kimseyi iyi tanımak istiyorsanız o kişiyle ya ticaret yapacaksınız ya da yolculuk yapacaksınız demişler ki doğru bir sözdür.
__________________
Selam Hidayete Tabi Olanlara
Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir
(Müslim)
Alıntı ile Cevapla