Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:” Batı uygarlığının karşısında İslami davet vardır. İslami mesaj, Allah'a başkaldırı yerine ibadeti öngörür. Fakat birilerine de başkaldırmayı emreder. Bu da nefsi, hevayı ve şeytanı kapsamına alan "tağut"a başkaldırmaktır. "De ki: Şüphesiz ki bu, benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun. Diğer yollara uymayın. Sonra o yollar sizleri O'nun yolundan ayırıp darmadağın eder. İşte sakınasınız diye size bunları emretti." (En'am,/153 Ayet-i kerime, gerçekten müslümanın hayatını, herhangi bir gedik bırakmaksızın tamamıyla Allah'a tahsis etmiştir. İşte Allah'a teslimiyet bu demektir. Ölüm ile noktalanıncaya kadar, hayatımızın tümünü, inanç ve kanaatlerimizden başlayarak tüm eylemlerimizi Allah için, Allah'a teslimiyet suretiyle ortaya koyacağız. İslam budur; böyle bir teslimiyettir. Bütün siyasi sistemlerin, ideolojilerin olduğu gibi, demokrasinin de can alıcı noktası; hakimiyet/egemenlik meselesidir. Yukarıda da belirtildiği gibi, hâkimiyet, daha ilerisi düşünülemeyen, siyasal bir güç ve etkinliği ifade eder. Yani siyasal güç ve etkinliğin, iktidar ve muktedir oluşun en ileri derecesini ifade eder. Bu en üstün kabul edilen otorite, kanunları yapar. Yöneticiler ona göre belirlenir. Yönetimin nasıl olacağını ve bu esasların ayrıntılarını o belirler. Hakimiyet anlayışı itibarıyla İslam bir tarafta, diğer bütün sistemler bir taraftadır. İslâm, hâkimiyeti mutlak olarak sadece Allah'ta kabul eder; Allah'ın hakkı olarak bilir. Bunun dışındaki diğer bütün sistemler, hakimiyeti kimde görüyorlarsa ona göre isim alırlar. Demokrasi, hâkimiyetin halkın elinde olmasının adıdır. Krallık, hakimiyetin kralın elinde olmasıdır. Teokrasi, hakimiyetin Allah adına konuştuğunu iddia eden din adamı sınıfının ya da kendini tanrı yerine koyanların elinde olmasıdır. Buna benzer diğer bütün sistemler de böyledir. Yani siyasi sistemler, hakimiyeti elinde bulunduranlara göre tanımlanır ve ona göre isimlerini alırlar. Yalnız İslam, hakimiyeti Allah'ta görür, hakimiyeti Allah'ın hakkı olarak kabul eder. Bunun dışındaki diğer bütün beşeri sistemlerin (dinlerin) özelliği ise, hakimiyeti Allah'ta görmeyip insanda görmeleridir. Hakimiyeti insanda görmek gibi ortak bir paydaya sahip olduktan sonra, bu insanların "kim veya kimler?" sorusuna verdikleri farklı cevaplara göre isim alsalar da, müslümana göre bütün bunlar tağutî ideoloji ve şeytani düzenlerdir. Hâkimiyet noktasında demokraside yetki; halkın veya milletindir. Yani, toplumun geneli, egemenliğe sahip kabul edilir. Hangi inanca sahip olurlarsa olsunlar, fertler birbirlerine eşit olduklarına göre de, her bir şahıs, o hakimiyetin bir birimine, bir parçasına sahiptir. Yani 73 milyonluk bir ülkede hakimiyet, 73 milyon eşit parçaya bölünmüş demektir. Bunun Kur'anî ifadesi 73 milyon “ilah” kabul ediliyor, demektir. Herkes hakimiyetin eşit bir parçasına sahip olduğundan, zamanı gelince hakimiyet parçalarının sahipleri oylarını bir tarafta toplar ve ittifakın mümkün olmadığı halde, çoğunluğu teşkil eden parçaların toplamı doğrultusunda icraatlar yapılır, kararlar alınır. Bu noktada hakimiyetin kullanılması gündeme gelir. Devamı var
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |