Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:” Beşerî Sistemlerin Dünyevîliği; İslâm'ın Uhrevîliği Beşerî sistemler eksiklerini başka sistemler vâsıtasıyla tamamlasalar bile âhirete yönelik hiçbir şey söylemezler. İnsanın ölümünden sonrasıyla ilgilenmezler. Dolayısıyla beşerî sistemler ne kadar ileri olurlarsa olsunlar, ilgilendikleri özel alanda bile mükemmel olamazlar ve insanın ölümden sonraki hayatı için bir şeyler verme iddiasında bulunamazlar. Müslüman ise, âhireti hesaba katmadan en ufak bir davranışta bulunamaz. Müslüman, dünya hayatıyla âhireti hedefleyendir. Dünyadaki olumlu veya olumsuz gelişmeler, imtihan kabul edildiğinden, müslümanın istikameti üzerinde etkili değildir. "Tâ ki, elde ettiğinizle sevinmeyesiniz, kaybettiğiniz dolayısıyla da üzülmeyesiniz." Hadîd/23 Dünya hayatında ele geçirdiklerimize sevinmeye değmez; kaybettiklerimiz için üzülmeye değmediği gibi. Önemli olan, müslüman olarak kişinin kendi sorumluluğunu yerine getirmesidir. Müslüman için en mühim şey, amellerinin salih olması, eylemlerinin kabul edilecek vasıfta bulunmasıdır. Bu gerçekleşince, önde veya arkada olmak önemli değildir. Netice almış, dünyada başarılı olmuş veya mağlup düşmüş, marjinal kalmış, hiç önemli değildir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur: "Kıyâmet gününde kimi peygamber yanında iki üç mü'minle birlikte gelecek." Yani iki üç tane, hatta tek başına gelen peygamberleri biz marjinal kaldı diye dâvetlerini tebliğ etmede kusurlu davrandıklarını mı kabul edeceğiz? Nuh (a.s.) 950 yıl istikamet üzere yaptığı tebliğde dünyevi açıdan netice alamadı veya çok küçük bir sonuç aldı diye, yaptıklarını küçümseyecek, marjinal kaldı diye tenkit edebilecek miyiz? Dolayısıyla biz hakkı ve hakikati başarılarda, çoklukta, azlıkta, önde ve arkada olmakta değil; Allah'ın kitabına ve Rasulün sünnetine mutabakatta ararız. Allah'ın Kitabına ve Rasûlün sünnetine uygun oldumu bir iş güzeldir; neticesi dünyevî olarak hiç olsa bile. Önemli olan Allah'ın vereceği değerdir. Dünyevî sonuçları Allah verirse ne âlâ, vermezse vermez. Hayatımız ve ölümümüz, Allah için olabiliyorsa, netice odur. İşte bu anlamıyla hayatı kuşatan biricik sistem, kâmil din, sadece Allah Teâlâ'nın dinidir. (Demokratik seçimlere katılan) Her vatandaş seçtiği insanın mahiyetinde meclistedir. Cismen olmasa da sembolik olarak oradadır. Öyleyse her insan vekalet verip kendine vekil tayin ettiği milletvekilinin her fiilinden sorumludur ve ona ortaktır. Yetkili organların eliyle tagutlara (siyasi partilere) verilen iktidar yetkisiyle tagutlar Allah’ın haram kıldıklarını helal, helal kıldıklarını haram kılmaktadır ve oy verme eylemiyle bu hakkı onlara veren kişi seçmendir. “Yoksa onların Allah 'in izin vermediği şeyleri dinde kendilerine meşru kılan ortakları mı var? Eğer o fasıl kelimesi (azabımın ertetenmesine dair ezelde geçen söz) olmasaydı aralarında hüküm verilir (işleri) bitirilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır.” (Şura 21 ) Rızık veren (Er-Rezzak) nasıl ki Allah’ın ismi ise, hüküm koyan (El-Hakim) de Allah'ın özelliklerindendir. Allahın hakkı olan bir yükümlülüğü beşere tanımak islam dinine göre tanımı “şirk” kavramıdır. “Sonra emirden (olan) bir ŞERİAT ile seni vazifelendirdik; onun için sen o şeriata uy'da ilmi olmayanların arzularına uyma!(Casiye 18) Mekke ve diğer geçmiş kavimler de bulunan Allah'ın varlığına olan inancın delileriyle ilgili (Bakınız "Müşriklerde olan Allah inancının delilleri" diye) not var. Ama o kavimler Allah'a ortak koştukları için müslüman değil müşrik olarak adlandırıldılar. “.....Buna göre insanlardan değil, benden korkunuz da ayetlerimi bir kaç para karşılığında satmayınız. Kim Allah'ın indirdiği ayetlere göre hüküm vermez ise onlar Kafirlerin ta kendileridir”(Maide 44 ) Not: Bu yazıyı hazırlarken günümüz meşhur alimlerin görüşlerinden yararlanmış bulunmaktayım. Bundan dolayı kendlierine teşekkürlerimi sunarım
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |