Konu Başlıkları: Mevlanadan Sözler-Medineweb
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05 Şubat 2008, 16:16   Mesaj No:16

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.079
Konular: 315
Beğenildi:50
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Mevlanadan Güzel Sözler

Erlerin güzelliği dillerinde gizlidir

Okul çocukları, öğretmenden eziyet çekmişler, çalışmaktan bıkmışlar, usanmışlardı.

Öğretmeni zor durumda bırakmak, okula gitmemek için birbirleriyle danışıp görüştüler.

Öğretmen, hastalanmıyor ki birkaç gün okuldan uzaklaşsın da diyorlardı;

Biz de okulda mahpus kalmaktan, daralmaktan, çalışmaktan kurtulalım. Mermer kaya gibi yerinde durup duruyor.

İçlerinden en zekileri, şuna karar verdi: Hoca diyecekti, neden böyle sararmışsın?

Hayır olsun, betin benzin yerinde değil; bu, ya soğuk algınlığından, yahut sıtmadan.

Benim bu sözümden hoca, birazcık vehme düşer ya dedi; kardeş, sen de bu çeşit yardım et bana.

Okul kapısından girdin mi, hayır ola usta de, bu halin ne?

Vehmi, biraz daha artar... Vehimle, akıllı kişi bile delirir.

Üçüncü, dördüncü, beşinci gelen de bizim ardımızdan, hoca için gamlanır, açıklanır.

Otuz çocuk da bu haberi verirse, otuzu da aynı sözleri söylerse hastalık, yerleşir gider.

Çocukların hepsi de aferin a zeki çocuk dediler; bahtın, boyuna yaver olsun, aferin.

İçlerinden birisi bile dönmemek üzere bu işi kararlaştırdılar, ahdettiler.

Ondan sonra o çocuk, koğucunun birinin, olayı koğulamamasını sağlamak için hepsine and içirdi.

O çocuğun buluşu, hepsinden de üstündü; aklı, sürünün en ilerisindeydi.

Güzellerin, nasıl birbirlerinden farkları, üstünlükleri varsa insanların akıllarında da fark vardır.

Ahmed de (a.s.m.) sözlerinin birinde bu çeşit buyurdu: "Erlerin güzelliği, dillerinde gizlidir" dedi.



Nimete şükür, nimetten hoştur

Kış geldi mi köpek bir yana büzülür; kışın soğuğu, onu öyle ezer, büzer ki,

Sığınabilecek bir taş ev kurmam gerek der;

Yaz gelsin de der, dişimle, tırnağımla çalışayım, kış için bir taş ev kurayım.

Fakat yaz geldi mi gelişir, kemikleri canlanır, derisi tavlanır.

Kendisini iri yarı gördü mü, a ulu der, hangi eve sığabilirsin ki sen?

İrileşir, ayağını bir gölgeye çeker; tembelliğe dalar, karnı tok, sırtı pek, yatar, uyur.

Gönlü, amca bir ev kur der, fakat o, iyi ama der, söyle bakalım, ben eve nasıl sığarım?

Senin hırs kemiklerin de derde düştüğün zaman incelir, bitişir; büzülür kalırsın. Tövbeden bir ev kurayım da kışın orda barınayım dersin.

Fakat derdin geçti de hırsın arttı mı köpek gibi, senden de ev kurma sevdası geçer gider. Nimete şükretmek, nimetten de hoştur; şükre düşen, nerden nimete yönelecek?

Şükretmek, nimetin canıdır, nimetse deridir, kabuktur; çünkü seni, dostun kapısına dek şükür götürür.

Nimet gaflet verir, şükürse uyanıklık; sen padişahın şükür tuzağıyla nimet avlamaya bak.

Şükür nimeti; gözünü doyurur, seni bey yapar da yüzlerce nimeti, yoksullara saçar dökersin.
Alıntı ile Cevapla