Cvp: Mevlanadan Güzel Sözler Nuh dokuzyüz yıl davet etti
A oğul, a kul, mihrabın önündeki mum gibi yücelere ağmak ümidiyle kalk ayağa.
Başı kesilmiş mum gibi bütün gece ağla, arayış yolunda gözyaşları dök, yan yakıl.
Nuh dokuz yüz yıl davet etti. Çağrısı, ancak toplumun inkârını arttırdı.
Ama o, söyleme dizginini hiç kastı mı? Susma mağarasına çekilmeye kalkıştı mı hiç?
Köpeklerin havlamasından kervan, yolundan kalır mı hiç dedi;
Ay ışığının bulunduğu gece, dolun ay, köpeklerin havlaması yüzünden yürüyüşünü aksatır mı hiç?
Ay ışığını saçar, köpek de havlar durur; herkes, yaradılışına göre bir işe koyulur.
Sirke, sirkeliğini arttırdıkça şekerin de şekerliğinin artması gerek.
Kahır sirkedir. Lütuf da bala benzer; sirkencübînin temeli, bu ikisidir.
Nuh'un toplumu, onun davetine sirke döküp duruyordu. Ama lütuf denizi de Nuh'a şekerler dökmedeydi.
Cömertlik denizinden, devamlı şeker geliyordu, yardım ediliyordu ona; o yüzden de şekeri, dünya halkının sirkesinden fazlaydı.
Tek kişi ama bin kişi gibi. Kimdir o? O eren; hattâ o Yüce Allah'ın kulu, yüz asrın, tek eri.
Sular temizlemeye çalışır
Şu dünyanın o dünya ile birleşmesi yüzünden şu dünya, utancından sıçrar, ortadan çıkar gider.
Bu söz dar, derecesi de aşağı; bayağı bir şeyin, özün özüyle ne ilgisi var?
Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır; ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini azaltır mı hiç?
Her birinin, şu "Allah, dilediğini yapar" pazarında ayrı bir alıcısı var.
Dikenliğin gıdası ateş, sarhoş kişinin dimağının gıdası da gül kokusu.
Leş, bize göre rezildir ama, domuza, köpeğe şekerdir, helvadır.
Pisler, pisliklerini yaparlar ama, sular da temizlemeye çalışır.
Yılanlar zehir saçarlar; acılar, bizi perişan eder ama,
Bal arılan da dağlarda, kovanlarda, ağaçlarda, baldan şeker ambarlan doldururlar.
Zehirler, zehirliklerini yaparlar ama, panzehirler de daha tez, zehirlerin zehirliğini gideriverir. |