Cvp: Mevlanadan Güzel Sözler Eûzü çekmenin zamanı
İnsanı rezil eden Şeytan, ömrünü yok ettikten sonra Eûzü çekmenin de bir tadı tuzu yoktur, Fatiha okumanın da.
Şimdi bağırıp çağırmak, tatsız-tuzsuzdur ama gaflet, gerçekten de ondan daha tatsız-tutsuzdur.
Gene de sen, tatsız tuzsuz da olsa ağla, feryad et, sızlan, a Yüce Allah düşkünlere bir bak diye yalvar.
Ey Allah, zamanında da gücün yeter, zamanı geçince de; senden hiçbir şey yitmez; herşeyi bilirsin sen.
Sen, "Yitirdiğiniz şeye açıklanmayın" diyen padişahsın; öyle bir padişahın istediği şey, nasıl olur da olmaz?
Sözümüz susunca daha açık anlaşılır
Bizim sözümüz, sustuğumuz zaman daha da açık anlaşılır; çünkü o istek, men'edildikçe daha da artar.
Deniz coştu mu, coşkunluğu köpük olur; köpürüşü de, "Bilinmeyi sevdim, diledim" sırrını meydana kor.
Söz söylemek, o pencereyi kapatmaktır; söz söylemek, onu gizlemenin ta kendisidir.
Gülün yüzüne karşı bülbülce naralar at da onlara gülün kokusunu duyurma; oyala onları.
Kulakları sözle oyalansın da akılları, gülün yüzüne uçmasın.
Hele pek aydın olan bu güneşin karşısında her kılavuz, gerçekten de bir yol vurucudur.
Ey yarasalardan gizlenmiş güneş, ışık, ışığın yükselişi, senin gözcün bekçindir.
Güneşin önündeki perde, parıltısının çokluğundan, hararetinin, yakışının fazlalığındandır ancak.
Güneşin perdesi de kendi ışığıdır; ondan nasipsiz olan yarasadır, gecedir.
Yaratılış neden altı gün sürdü?
Tencereyi yavaş yavaş ustaca kaynatmak gerek; delice kaynayan yemekte iş yok.
Allah'ın, gökleri bir kere, ol demekle yaratmaya gücü mü yetmezdi?
Peki, yine yaratışı altı gün sürdü; hem de a faydalanmak isteyen, her gün, bin yıl kadar.
Çocuğun yaratılışı neden dokuz ay? Çünkü yavaş-yavaş iş görmek, o padişahın âdeti.
Neden Âdem'in yaratılışı kırk sabah sürdü; o balçığı yavaş-yavaş insan haline getirdi?
Hani sen şimdi at sürdün, koştun ya a ham adam, senin gibi değil. Sen çocuksun, kendini şeyh gösteriyorsun.
Kabak gibi herkesin üstüne çıktın ama savaşacak ayak nerde sende?
A kelceğiz, sen, ağaçlara, duvarlara dayandın da kabak gibi yücelere çıktın.
Önce bineğin usul boylu selvi oldu, ama sonunda kupkuru, içsiz, bomboş olur gidersin. |