Cvp: Amel Amel düşüncede değil uygulamadadır diye yanlış bir kanaate kapılmayalım. Çünkü düşüncede başlar sonra fiiliyata akseder. Düşüncede oluşmayan yani otomatik davranış olarak gördüğümüz amel ise, şuurlu olmadığından zaten makbul değildir.
" Her ne türlü olursa olsun, amellerin niyetleri düşüncede oluşur ve sahih niyetler eksik amellerden daha hayırlıdır"
HADİS-İ ŞERİF : Amellerin kıymeti, niyetlere bağlıdır. Niyeti ne ise eline geçecek de odur.
"Niyet amelden hayırlıdır" Hadis-i Şerif'inde de görüldüğü gibi,,islam'da niyet çok önemlidir ve bir müslümanın niyeti daima hayr olmalıdır.
Biz burada düşüncede oluşan afetlerden bahsettiğimize göre, düşüncede oluşan bozuk niyetleri ve bu niyetlerin tezahürü olan bozuk amelleri ele almak durumundayız.
İşde bu sebeple amelleri 4 ayrı bölümde inceleyeceğiz.
a) Gücü ve takadı olduğu halde taatta ve ibadette tembellik etmek:
Taat; rızkı temin için çalışmak, İbadet ise; Manevi hayatın rızkı için çalışmakdır. Konuyu bu bakış açısından düşünerek ele aldığımızda, ortaya çıkan tablo, dünyevi ve uhrevi rısk temininde tembellik etmekdir.Gücün ve takadın olduğu halde, bununla amel etmemek, çalışıp çaba göstermemek, düşüncede oluşan "şerr-i amel"dir.
b) Sonra tövbe ederim diyerek avunmak yada tövbeyi tamamen terketmek:
Aslında amele yansımayan, düşüncede oluşan niyet bozukluğudur. Kimsenin "Sonra tövbe ederim" dediğini duymazsınız. Düşüncelerimiz dile vurmadığı, saklı kaldığı zamanlarda yanlız Allah ile kul arasında kalır.
c) Ölümü sık sık hatırlamamak :
İnsanın dünyaya meyletmesi, hiç ölmeyecekmiş gibi yanlışlarında, ibadetsizliklerde ve tövbesizlikde devam etmesi demektir.
HADİS-İ ŞERİF : Ölümü çokca anın, çünkü böyle yapmak günahlardan muhafaza eder.
İnançsızlıkdan, imansızlıkdan, ibadetsizlikden, tövbesizlikden korkanlar, tarih boyunca ölümü, bir yokoluş, toprak altında çürüyüş olarak bize aktarmış ve netice olarak bugün aklımıza, benliğimize sokulan hali ile ölüm, korkunç bir felaket olarak bize aktarılmıştır.
Oysa, inanç ve iman içinde yaşayan için durum tatamen farklıdır. Ölüm yeniden doğuş, rüyadan uyanış, ebedi hayata kavuşma en önemlisi de o " Ulaşılamayan Sevgili"'ye ulaşmaktır, ALLAH'A KAVUŞMAKDIR..
İnsan acizken, yaratılmışken, ölümlüyken bile, çok sevdiğine hasretini şiirlerle, şarkılarla, resimlerle dile getirir ve ona kavuşmanın ne büyük mutluluk olduğunu anlatır. Peki hiç düşünmezmi ki; sevdiği ve istediği için yaradan, kendisini bunca nimetle rızıklandıran, dünyayı sırf kulları için renklerle ve güzelliklerle bezeyen, bitki ve hayvan herşeyi onun emrine sunun Cenâb-ı Hakk; SEVİLMEYE, HASRET DUYULMAYA ve KAVUŞULMAYA ne kadar da çok lâyikdir.
c) Dünya ile meşgul olurken ahireti terk etmek :
Burada sanırım ilk akla gelen; ahiret amelini terkettiren düşüncenin ne kadar nefse hizmet ettiğidir. Akıl tamamen nefse uymuşsa, amellerin iyi olması beklenemez.. |