Konu Başlıkları: ihlas
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12 Şubat 2008, 23:44   Mesaj No:5

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.079
Konular: 315
Beğenildi:49
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İhlas


İhlâsın dinî anlamı, gizli ve açık bütün nevileriyle şirkten uzak ve tevhid üzere Yüce Allah'a kulluk edilmesi, ibadette sadece Allah rızasının kastedilmesi demektir. İmtihan ve kulluk için gelinmiş olan şu alemde, bir Müslümanın kendi olarak var olabilmesi için olmazsa olmaz faziletlerden birisi ihlâstır. Hatırlanacağı üzere, Hz. Âdem (as)'in yaratılışı ve kendisine meleklerin secde etmesi münasebetiyle, mel'un İblis'in anlatıldığı kıssada, Meleklerden farklı olarak İblis, Yüce Allah'ın, Adem (as)'e secde emrine kibirinden dolayı uymayarak fıska düşmüş, neticede dergah-ı ilahîden ebediyyen kovulmuş ve kendisine kıyamete kadar da mühlet verilmişti. İlgili âyetlerde İblis, insanoğlunun Yüce Yaratıcı'sına karşı isyan etmesi için her türlü yola başvuracağını, pek çoğunu azdıracağını yemin ederek dile getirmiştir. Bütün kin ve nefretini kusmasına ve kendisinden pek emin görünmesine rağmen, Allah'ın bazı kullarını saptıramayacağını da itiraf etmiştir. İşte Şeytanın iğvâlarının kendilerine ilişemediği, tesir icra edemediği ve İblis'i çaresiz eli boş bırakan bu insanlar, Allah'ın ihlâsa erdirdiği, ihlâs sahibi müminlerden başkası değildir.
Meseleyi en genel manada resmeden İblis'in iğvasından ve hilelerinden korunmuş kimseleri anlatan âyette geçen "Allah'ın muhlas kulları" ifadesinin tefsiri de konumuz açısından önemlidir. "İblis, Yâ Rabbi dedi, beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de dünyada onlara günahları süsleyeceğim ve ancak senin ihlâsa erdirdiğin kulların müstesnâ, onların hepsini azdıracağım…!" (Hicr, 15/40-42) Bu kıssanın anlatıldığı bir diğer ayette muhlas kulların bazı sıfatları zikredilmek suretiyle şöylece tefsir edilmektedir: "Aslında, iman edip Rab'lerine güvenen ve dayananlar üzerinde onun (şeytanın) bir nüfuzu yoktur. Onun nüfuzu, ancak onu dost edinenler ve onu Allah'a ortak koşanlar üzerindedir" (Nahl, 16/99-100). Anlaşıldığı gibi muhlas kullar, iman edip Allah'a dayanan ve Onu vekîl olarak tanıyanlardır.
Kur'an-ı Kerim'de :"(Resûlüm!) Şüphesiz ki Kitab'ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah'a has kılarak kulluk et. Dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola iletmez" (Zümer, 39/2- 3). Bu âyetteki ed-din, genel itibarıyla Allah'a, ibadet ve itaatte şirk koşmamak olarak tefsir edilirken "ed-dinü'l-hâlis" ise, şirkten arınmış, şirk bulaşmamış din ve diyanet şeklinde açıklanmıştır. İlk âyette ihlâs ile ibadet emredildikten ve İslâm veya Allah'a karşı kulluk diyebileceğimiz dinin mahiyeti belirtildikten sonra, devam eden âyetlerde mesele zıtlarıyla karşılaştırılarak daha da anlaşılır hale getirilmektedir. Yani ihlâsa zıt bir ibadetin ve dinin mahiyeti gözler önüne serilmektedir. Bu ise putlara Allah'a yaklaştırsınlar diye tapınmak olan şirktir.
İhlâs suresinin muhtevasına, isimlendirilişine ve faziletine ait rivâyetlere bakıldığında da, ihlâs teriminin, tevhid anlamını içerdiği açıktır. Zaten bazı alimler, ihlâsı tevhid ile eşdeğer görmüşlerdir.
Kuşeyrî, ihlâsı genel olarak yapılan ibadetin son derece huşû içinde gerçekleşmesi olarak açıkladıktan sonra, nefis, kalp ve ruh olmak üzere ihlâsın üç mertebesi olduğunu belirtir. Nefisle gerçekleşen ihlâs, ibadetin eksiksiz kusursuz eda edilmesidir. Kalp ile ihlâs, kişilerin onun ibadetini görmesini görmemek, riyadan uzaklaşmaktır. Ruh ile ihlâs ise, manevî beklentilerden arınmaktır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in Dilinden İhlâs, Allah dostu Cüneyd-i Bağdadî (k.s.)'nin sufî tarifinde ifade edildiği üzere Peygamber Efendimiz (s.a.s)'in bir remzidir. Büyük Veli, sufî'yi şöyle tarif eder: "Sufî, İbrahim (a.s.)'ın kalbi gibi dünyevî kaygılardan selamet bulduğu halde Allah'ın emirlerine itaat eden bir kalbe sahip olan kişidir. Yine sufî, teslimiyeti İsmail (a.s.)'ın teslimiyeti, hüznü Davud (a.s.)'ın hüznü, fakrı İsa (a.s.)'ın fakrı, münacattaki şevki, Musa (a.s.) şevki gibi olan kimsedir. Ve ihlâsı da Muhammed (s.a.s.)'in ihlâsı gibi olan kişidir.
Pek çok hadis-i şerifte, ihlâsın niteliği ve önemine vurgu yapılmıştır. Bir defasında Allah Resûlü, "Benim şefaatim ihlâs ile 'lâ ilahe illallah' diyenleredir. Çünkü muhlis olanın kalbi dilini, dili kalbini doğrular."
Alıntı ile Cevapla