Konu Başlıkları: ihlas
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12 Şubat 2008, 23:49   Mesaj No:13

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj : 4.079
Konular: 315
Beğenildi:50
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İhlas


SADECE SIKINTI VE ZORLUK ANLARINDA DEĞİL, HER AN GÖNÜLDEN ALLAH'A YÖNELİR
İnsanların büyük çoğunluğu kendilerini yoktan yaratan, dünya hayatının nimetlerini emirlerine veren Yüce Rabbimiz'i genellikle hiç düşünmezler. Yaşantılarının yolunda gidiyor olmasından dolayı Allah'ın rahmetine muhtaç olan aciz varlıklar olduklarını tamamen unuturlar. Oysa onları nimet içerisinde yaşatan ve onlar adına herşeyin yolunda gitmesini sağlayan tek güç Allah'tır. Ancak bu kimselerin böylesine bir gaflet içerisinde olmaları gerçeği bilmemelerinden değil, tümüyle Allah'a karşı nankör ve büyüklenen bir tavır içerisinde olmalarından kaynaklanmaktadır. Bunun en açık delili de bu kimselerin herhangi bir zorluk ya da sıkıntıyla karşılaşıp çaresiz kaldıklarını anladıkları anda, hemen Allah'a yönelip, O'ndan yardım istemeleridir. Daha önce Allah'ı inkarda direnen bu kimseler, bir anda Allah'a 'gönülden ve katıksız bağlılar' olarak O'na dua etmeye başlarlar. Allah, "İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, 'gönülden katıksız bağlılar' olarak, Rablerine dua ederler; sonra Kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar. Kendilerine (nimet olarak) verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Öyleyse metalanıp-yararlanın, artık yakında bileceksiniz." (Rum Suresi, 33-34) ayetleriyle bu önemli gerçeğe dikkat çekmiştir.
Ayetlerde de görüldüğü gibi bu insanlar o güne kadar, Allah'ın gücünü bilmemelerinden, Allah'a kulluk etmekle yükümlü olduklarını anlamamalarından dolayı değil, bilerek inkar etmelerinden dolayı yüz çevirmektedirler. Nitekim Allah üzerlerindeki bu zorluk ve sıkıntıyı kaldırdığı anda da öncesinde Allah'a nasıl sığınıp, samimiyet ve ihlasla yardım istediklerini unutarak hemen inkarlarına geri dönmektedirler. Yani zorlukla karşılaşınca ihlaslı davranıp, zorluk kalkınca da samimiyetsizlik yapmaktadırlar. Kuran'da bu kimselerin tavırlarına şöyle bir örnek verilmiştir:
Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak Sana şükredenlerden olacağız." Ama (Allah) onları kurtarınca, hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi aleyhinizedir; (bu) dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra dönüşünüz Bizedir, Biz de yaptıklarınızı size haber vereceğiz. (Yunus Suresi, 22- 23)
Görüldüğü gibi istediklerinde ihlaslı bir tavır gösterebilen bu insanlar, Allah kendilerine yardım ettiği takdirde kesin olarak şükredenlerden olacaklarını söylerler. Allah'ın yardımı gelince de hemen O'ndan yüz çevirirler. Ancak Allah yaptıkları bu taşkınlığın onların aleyhlerine olacağını bildirerek, bu kimseleri azapla uyarmıştır.
Samimi bir kalp ile Allah'a yönelen ihlas sahiplerinde ise zorluk ve rahatlık anları arasında böyle bir farklılık oluşmaz. Onlar Allah'ın mutlak gücünü bilmelerinden dolayı her an içleri titreyerek O'ndan korkup sakınırlar. Bu nedenle de hayatlarının her anında ihlaslı davranıp, Allah'a gönülden katıksız bağlılar olarak kulluk ederler. Allah sadece zarara uğradığı zaman ihlaslı davranan kimselerle, tüm hayatlarını ihlasla din ahlakını yaşayarak geçiren kimselerin Allah Katında alacakları karşılık bakımından bir olmayacaklarını bildirmiştir; müminler cennetle karşılık görürlerken diğerleri ateşle azaplandırılacaklardır. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
İnsana bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra ona Kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler koşmaya başlar. De ki: "İnkarınla biraz (dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın."
Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler." (Zümer Suresi, 8-9)
Alıntı ile Cevapla