Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 Arkadaşları:2 Cinsiyet: Yaş:48 Mesaj:
4.079 Konular:
315 Beğenildi:49 Beğendi:0 Takdirleri:149 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cvp: İhlas ALLAH KORKUSUNU ARTTIRMAK Allah korkusu, insanın ihlasını artırmasını sağlayan en önemli yoldur. Allah'ın büyüklüğünü, O'ndan başka bir kuvvet olmadığını, kainatı yoktan yaratan, tüm canlıları gözeten ve rahmet edenin sadece Allah olduğunu kavrayan insan derin bir sevgiyle Allah'a bağlanır. Dünyada ve ahirette gerçek dostunun yalnızca Allah olduğunu, dolayısıyla rızası aranacak olanın da ancak O olduğunu anlar. Bu güçlü sevginin yanı sıra Allah'tan şiddetle korkar. Allah "... Allah'tan korkup-sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp-toplanacaksınız." (Bakara Suresi, 203) ayetiyle insanlara Kendisinden korkup sakınmalarını bildirmiştir.
Allah korkusu kişinin Allah'ın büyüklüğünü bilmesinden ve O'nun gücünü takdir edebilmesinden kaynaklanır. Allah'ın makamının Yüceliğini ve sonsuz kudretini kavrayan bir insan, O'nun rızasına uygun bir yaşam sürmediği takdirde İlahi adaletin bir gereği olarak Allah'ın intikam alıcı, azap edici sıfatlarının muhatabı olacağını bilir. Çünkü Kuran ayetlerinde Allah'ın inkar edenler için dünyada ve ahirette hazırlamış olduğu azap çok detaylı olarak anlatılmış ve bu duruma karşı tüm insanlar uyarılıp korkutulmuştur. İnanan kişi, hayatının her anında bu bilinçle hareket eder. Allah korkusu, onun dünya hayatının eninde sonunda sona erip, tüm insanların Allah'ın huzurunda yaptıklarından hesaba çekileceklerini bir an bile aklından çıkarmamasını sağlar. Her anını bu azabın şuurunda geçirir. Bu şuur açıklığı da kişinin Allah'ın azabıyla karşılaşmaktan yana doğal olarak bir korku duymasına ve bundan dolayı da 'sakınmasına' sebep olur.
Sakınma kişinin Allah'ın haram kıldığı ve razı olmayacağı tavırlarda bulunmaktan şiddetle kaçınmasıyla ve O'nun emirlerini yerine getirmekte hiçbir gevşekliğe kapılmamasıyla ortaya çıkar. Allah'tan korkup sakınan ihlaslı bir insan hangi tavrından Allah'ın razı olmayacağını bilir ve hemen bunu düzeltmek için harekete geçer. Örneğin nefsinde mala karşı bir düşkünlüğü varsa bunu fark eder. Böyle bir durumda sırf mala olan düşkünlüğünden kurtulmak için, bütün imkanlarını Allah yolunda hayırlı işlerde kullanılması için seferber eder. Bu, kişiye fayda getirecek bir ahlaktır. Ayrıca ihlasa en uygun olan tavır da budur. İhlası kazanmak isteyen bir kimse, içinde mala ve mülke yönelik böyle bir zaafın olduğunu fark ettiğinde, hemen Allah'ın 'malınızı Allah yolunda infak edin' şeklindeki emrini hatırlamalı ve yine "Allah'tan güç yetirebildiğiniz kadar korkun" ayetini düşünerek Allah'ın beğenmeyeceği bir tavır içerisinde kalmaktan korkmalıdır. Her ne kadar nefsi aksini emretse de Allah'ın ayetinde emrettiği gibi sevdiği şeylerden infak edebilmelidir. Ayette şöyle buyurulmaktadır:
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)
Allah "Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin..." (Tegabün Suresi, 16) ayetiyle insanlara güçlerinin yettiği kadar Kendisinden korkmalarını emretmiştir. Bu ayetin bir gereği olarak iman eden insan hiçbir zaman için Allah'a karşı olan imanını, korkusunu yeterli görmez. Hayatının son anına kadar kalbindeki Allah korkusunu ve sakınma gücünü artırmaya çalışır. Çünkü Kuran ayetlerinde "Allah'tan korkup sakınanlar" olduğu gibi "Allah'tan içleri titreyerek korkup sakınan kimseler" olduğundan da bahsedilmiştir.
Ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:
Gerçek şu ki, Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir vardır. (Mülk Suresi, 12)
"... Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar." (Rad Suresi, 21)
Allah korkusu ile ihlas birbirlerine paralel olarak gelişir. İman eden kişi ayetin bir gereği olarak Allah'tan güç yetirebildiği kadar korkabilmek için çaba harcar. Bu çabanın bir diğer adı da ihlastır. İhlası sayesinde "Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin." (Al-i İmran Suresi, 102) ayetiyle bildirilen şekilde Allah'tan korkup sakınmayı başarır. Allah korkusunun artması sonucunda oluşan derinlik ve hassasiyet ise kişinin daha da sakınmasına ve daha da ihlaslı davranmasına neden olur. Ayrıca "Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın..." (Maide Suresi, 35) ayetiyle de bildirildiği gibi Allah'a yakınlaşacak vesileleri görebilen ve bu fırsatları değerlendirebilen ihlaslı bir insan haline gelir.
Böyle bir insan Allah'tan içi titreyerek korktuğu için Kuran ahlakını hayatına geçirme konusunda gevşeklik gösteremez. Karşısına çıkan ibadet fırsatlarını görmezlikten gelerek umursuz davranışlarda bulunamaz. Her an her yerde, ister kalabalık içerisinde isterse yalnız olsun Allah'ın kendisini görüp duyduğunu unutmaz. Gücünün yettiği en güzel tavrı göstermediği takdirde Allah'ın azabıyla karşılaşabileceğini bilerek hareket eder. Allah korkusunun artmasıyla birlikte bu şuur sürekli olarak güçlenir ve böylece hayatının her anında yaptığı her işte Allah'ın cehennem tehdidini hatırlayarak ihlasından asla ödün vermemiş olur. |