Konu Başlıkları: ihlas
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13 Şubat 2008, 15:44   Mesaj No:25

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.079
Konular: 315
Beğenildi:50
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İhlas


ALLAH'TAN BAŞKA HİÇ KİMSEDEN KORKMAMAK
İman eden bir insanın yükümlülüklerinden biri de "Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O'nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O, şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir." (Zümer Suresi, 67) ayetiyle hatırlatılan gerçeğin şuurunda olarak 'Allah'ı gereği gibi takdir edebilen bir iman seviyesine gelebilmek'tir. Allah'ı takdir edebilmek, O'nu tüm isimleriyle tanıyıp, O'nun bu isimlerinin tecellilerini hayatın her anında görüp kavrayabilmekle mümkün olur. Çünkü insan ancak Allah'ın büyüklüğünü kavrayabildiği takdirde O'ndan korkup sakınabilir ve ancak bu şekilde samimi bir imana ulaşabilir.
İnsanın Allah'ı takdir edebilmek için şuuruna varması gereken gerçeklerden biri 'Allah'tan başka bir güç ve kuvvet olmadığı'dır. Allah'ı gereği gibi takdir edemeyen insanlar dünya hayatının hep dıştan görünüşüne aldanır ve hayatlarına bu aldanışları doğrultusunda yön verirler. Dünya hayatında önemli görülen, para, itibar ya da makam gibi özelliklere sahip olan insanları gözlerinde büyütür, onları dünya hayatını çekip çevirebilen, çevrelerindeki insanları yönlendirebilen güç ve iktidar sahipleri olarak görürler. Bundan dolayı da onların gözüne girebilmeye, onların takdirlerini kazanabilmeye çalışırlar. Aynı mantığın bir gereği olarak onların tepkisini almaktan şiddetle çekinir ve onlardan gelebilecek bir zarara hedef olmamak için de ciddi korkulara kapılıp, onlardan sakınırlar.
Eğer bu insanlara inançlarını soracak olursanız aralarında Allah'a iman ettiklerini söyleyen kimselerin de bulunduğunu görürsünüz. Ancak ne var ki Allah'ı tanıyıp bildiklerini söyleyen bu insanlar, kendilerinden korktukları insanların Allah'tan bağımsız hareket edebilen varlıklar olduklarını düşünürler. Bu da onların ibadetlerindeki ihlaslarını kırmakta, onları çekindikleri ya da değer verdikleri bu insanların memnuniyetlerini hedefleyerek birşeyler yapmaya yöneltebilmektedir.
Oysa Allah dilemediği sürece insanlara bir hayır ulaştırabilecek ya da onlara bir zarar isabet ettirebilecek hiçbir güç yoktur. Allah Kuran ayetleriyle bu inancın geçersizliğini insanlara açıklamıştır. Konuyla ilgili ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Allah" diyecekler. De ki: "Gördünüz mü-haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi" De ki: "Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler." (Zümer Suresi, 38)
… De ki: "Şimdi Allah, size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, sizin için Allah'a karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Allah yaptıklarınızı haber alandır." (Fetih Suresi, 11)
İşte bu nedenledir ki Allah "... Onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz" (Bakara Suresi, 150) ayetiyle insanlara Allah'tan başka hiç kimseden korkup çekinmemelerini hatırlatmıştır. Kişiye katıksız bir iman ve ihlası kazandıran bu iman seviyesini Peygamberlerin ahlaklarında da görebilmek mümkündür. Kuran'ın "Ki onlar (o Peygamberler) Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter." (Ahzab Suresi, 39) ayetinde elçilerin Allah'tan başka hiç kimseden korkmadıklarına dikkat çekilmiştir.
Allah'ı gereği gibi takdir edebilen her insan Allah'tan başka hiçbir güç olamayacağını bilir ve O'ndan başka hiç kimseden korkmaz. Allah dilemedikçe hiçbir şeyin olamayacağını bilir ki, bu da onun sürekli olarak halis niyetle, katıksızca, sadece Allah'a yönelerek ibadet yapabilmesini sağlar. Bir iyilik yapacaksa bunu insanların tepkisini almaktan korktuğu için değil, eğer yapmazsa Allah'ın emrine uymamış olacağı için yapar. Aynı şekilde yaptığı bir işten ya da bir tavrından vazgeçeceği zaman da bunu yine insanların gazabına uğrayacağını düşündüğü için değil, Allah'ın rahmetini kazanabilmek ve O'nun azabından sakınabilmek için yapar.
Sözgelimi bulunduğu işyerindeki çalışan herkesten bir hayır kuruluşuna bağışta bulunulması talep edildiğinde kimi insanlar bu teklifi Kuran ahlakının bir gereği olarak değerlendirirler. Verdiklerini tamamen Allah korkularından dolayı verirler. Kimileri ise eğer herkes bağışta bulunurken kendileri para vermeyecek olurlarsa işyerlerindeki diğer kişilerin "ne kadar cimri", "bir tek o bağışta bulunmadı" ya da "parası yok herhalde" gibi ithamlarda bulunacaklarını düşündükleri için bağışta bulunurlar. İnsanların gözünde böyle bilinmemek, onların olumsuz kanaatlerini kazanmamak için içten içe hiç istemedikleri halde verdiklerini öfkeyle verirler. Hiç şüphesiz bu sadakanın Allah Katında karşılığı, ihlas sahiplerinin sadakalarının karşılığından çok farklıdır. Çünkü bu kişiler ihlaslarını zedelemiş ve Kuran ahlakından uzaklaşmışlardır. Yaptığı işi sadece Allah korkusundan dolayı yapan ise ihlaslı davrandığı için Allah Katında güzel bir karşılık umabilir.
İnsanlardan çekinenlerle Allah'tan korkarak hareket edenler arasındaki farklılıklara bunun tam tersi durumlarda da rastlanır. Örneğin yine çalıştığı işyerinde haksız yere menfaat sağlamayı alışkanlık haline getiren bir kimse olduğunu varsayalım. Eğer bu kimse kendisine, yaptığının Allah Katında çirkin karşılanacağı hatırlatıldığında etkilenmiyor, ama yaptığı ahlaksızlıkların işyeri çalışanlarına deşifre edileceği söylendiğinde tavrından vazgeçiyorsa, bu kişinin samimiyetinden bahsedebilmek mümkün değildir. İlk anda bakıldığında söz konusu kişi kötü olan bir tavrını terk etmiştir, ama bunu Allah korkusundan değil de insanlardan çekinmesi nedeniyle düzelttiği için ihlassız hareket etmiş olur. Ancak bu yaptığından geri dönmesi için önünde her zaman için bir fırsat vardır. Yaptıklarından dolayı samimiyetle tevbe edip, tavrını düzeltirse, o andan itibaren yapacağı amellerinde ihlası elde edebilir. İşte ihlası kazanmak isteyen bir insanın günlük hayatta sıkça rastlanabilen bu örneklerden gerekli sonuçları çıkarıp ibret alabilmesi ve nefsini bu yönlerde eğitebilmesi son derece önemlidir. Eğer Allah'ın dışında çekindiği tek bir varlık ya da tek bir makam varsa ihlası elde edebilmek için bunlardan kesin olarak arınması gerekmektedir.
Alıntı ile Cevapla