Sıcakta ''sadaka verip oruç tutmasak? ''
Sadakasını verip sadece çok sıcak olacak diye oruç tutmayanlarımız olacak mı? Sıcak oruç tutmamak için geçerli bir bahane midir?
Ramazan ayı için Yusuf Kavaklı Hoca'dan öğütler
Bugün bir dostum, “sadakanı ver ama Ağustos ayı çok sıcak geçecek diyorlar, sen zayıfsın oruç tutma” dedi...
Gözüm korktu bir an için... Gerçekten yüzyılın en sıcak yazını mı yaşayacağız merakıyla internette tatmin edici haberler arandım. Bulamadım desem yalan olmaz. Ağustos sıcağı adı altındaki haberlerin hemen hemen hepsi futbol şikeleriyle bağlantılı başlıklara bağlanıyor.
Sıcaklık normal genelinden daha yüksek olabilir de olmayabilir de ama benim sahsi fikrim şudur; “biz insanoğlu en sonunda mevsimlerin aylara göre yayılımını da bozduk. Yakın zamanda Ocak ayında polenler, haziranda kar görebiliriz. Kimyasalların etkisi tüm dünyayı sarmışken, canım ozonumu çoktan altettiler.”
Peki, gerçekten sadakasını verip sadece çok sıcak olacak diye oruç tutmayanlarımız olacak mı?
Ya da sıcak oruç tutmamak için geçerli bir bahane midir?
Kimbilir ne mazeretler çıkacak onun bunun ağzından bilir kişi edasıyla... Her kafadan bir ses çıkacaktı…
İşte bu sebepten bilirkişiye danıştım ben de... Sizler için emekli İstanbul Müftü Yardımcısı Yusuf Kavaklı Hocama sordum...
Şöyle başladı sözlerine; “Olmaz, tedavisi mümkün olmayan hastalık sahipleri dışında herkes orucunu tutmak durumundadır!”
Ve devam etti:
-Sadaka fidye demek değildir.
-Kişi, ömrü boyunca tedavisi mumkun olmayan bir hastalıga sahipse ancak fidye vererek oruç tutmaz.
Bende hazır kendisini bulmuşken, Ramazan ayına birkaç gün kala neyi nasıl yapmalı veya yapmamalıyız başlığı altında bizi bilgilendirmesini rica ettim.
İşte Yusuf Hocamın sizlere aktarmamı istedikleri:
Oruç Tutmamayı Mübah Kılan Mazeretler
İslâm dini, insandan gücünün yetmeyeceği veya onu önemli sıkıntılara düsürecek görevler istemez. Bu temel ilke ibâdetler için de geçerlidir. Kur'an'da Ramazan ayında oruç tutmayı emreden âyetlerde hasta veya seferde (yolculukta) olanların orucu, o günlerde tutmayıp daha sonra tutacakları veya tutabilecekleri bildirilir. Bundan dolayı başta hastalık ve sefer olmak üzere Ramazan ayında oruç tutmamayı mubah kılan bazı durumlar vardır.
1- Yaslılık: Yaslanmış, artık açlık ve susuzluıa dayanamayacak hale gelmiş kişiler oruç tutmak yerine her günün orucuna karşılık bir fakire fidye verirler. Fidye, bir insanın bir günlük yemek bedelidir ki genellikle Ramazan ayında ilân edilen fitre (fıtır sadakası) ile aynı miktardadır. Fidye vermek yerine her gün bir fakire en az iki öğün yemek yedirmek de mümkündür. Yaslılık sebebiyle artık oruç tutamayacak hale gelenlere ilmihal kitaplarında "pîr-i fânî" denir. Kendisini bu grupta gördüğü için oruç tutmayıp fidye veren kimse daha sonra oruç tutacak hale gelse bundan sonra orucunu tutmaya baslayacağı gibi önceki değerlendirmesinin isabetsiz olduğu anlasılmış olacağından tutmayıp fidye verdiği o oruçlardan da sorumlu olur. Çok yaşlı olmasa da tedavisi mümkün olmayan ve oruç tutmaya engel teskil eden bir hastaliği olan kimse de "pîr-i fânî" gibi fidye verebilir.
2- Hastalık: Kur'ân-i Kerîm'deki ilgili âyetlerde (el-Bakara 2/184) herhangi bir sınırlama getirilmeksizin hasta olanların oruçlarını daha sonraki günlerde tutacağı belirtilir. Fıkıhçılar buradaki hastalığı "oruç tutulduğu takdirde artacak veya iyileşmesi gecikecek yahut bir organın zarar görmesi neticesini doğuracak olan hastalık" şeklinde anlarlar. Hasta bu konuda işinin ehli, güvenilir bir doktorun sözüne itimat edebilecegi gibi daha önceki tecrübelerine ve bilinen bazı işaretlere de itimat edebilir. Bu ve benzeri sebeplerle oruç tuttuğu takdirde hastalığının artacağı veya tedavisinin gecikeceği kanaatinde olan insan orucunu bugünlerde tutmayıp daha sonra iyileşince geciktirmeksizin kaza eder. İyileşme olmaksızın hastalık hali ölümle sonuçlanırsa bu günler için herhanği bir sorumluluk da yoktur. İyileştiği ve kaza etme imkâni bulduğu halde kaza etmeden ölmüşse o günlerin orucundan sorumlu olarak ölmüş sayılır. Bu durumda her günün orucu için bir fitre verilir.
Burada anlatıldığı şekilde hasta olan birisi oruca hiç niyet etmeyebileceği gibi oruca başladıktan sonra gün içinde hasta olmuşsa da orucunu bozabilir ve daha sonra sadece kaza eder.
3- Aşırı Açlık veya Susuzluk: Oruca baslamış bir insan akıl veya vücut sağlığına zarar verecek derecede açlık veya susuzluk hali ile karşılaşırsa orucunu açar ve daha sonra kaza eder. Böyle ciddi bir tehlike karşısında orucunu bozduğu için günahkâr olmaz. Açlık veya susuzluğun sağlığına bu derecede zarar vereceği güvenilir bir doktor tarafından söylenmişse o zaman oruca hiç başlamaz ve ileride bu durum geçince onu kaza eder.
4- Hamilelik veya Emzirme: Oruç, hamilenin kendisine veya karnındaki çocuğa zarar verecekse o da hasta gibi kabul edilir ve Ramazan’da oruç tutmayıp sonra kaza eder. Kendi çocuğunu veya süt anne olarak baskasının çocuğunu emziren kadın, eğer oruç tuttugu takdirde çocuk bundan zarar görecekse orucu tehir eder ve sonra bu durum ortadan kalkınca kaza eder.
5- Sefer (Yolculuk): Hastalık sebebiyle oruç tutulmayacağını bildiren âyetlerde "sefer" de oruç tutmama mazereti olarak zikredilmiştir. Hangi yolculukların bazı dinî hükümlerde değisikliğe sebep olan "sefer" kapsamında olacağı âlimler arasında tartışmalı bir konudur. "Sefer" sayılan yolculuk, oruç tutmamak için de bir mazerettir. Bunlar oruçlarını daha sonra kaza ederler.
Peygamberimiz ve ashabının seferlerde oruç tuttukları da tutmadıkları da olmustur. Tutanlar da tutmayanlar da diğerlerini anlayışla ve saygıyla karşılamışlardır. Diğer taraftan oruç, seferdeki insana çok sıkıntı verecekse bu durumda oruç tutmamak tercih edilmelidir. Hz. Peygamber bir sefer sırasında arkadaslarının başına toplanarak, gölge altına aldıkları adamı görünce "Bu ne?" diye sormus ve "oruçlu" cevabını alınca "Seferde oruç tutmak bir fazilet değildir" demiştir.
6- Savaş: Ramazan’da düşman karşısında savaşan bir Müslüman eğer oruç tuttuğu takdirde zayıf düşecekse o günlerde oruç tutmayıp sonra kaza edebilir. Fiilen savaş baslamamiş da olsa o gün baslayacağını biliyorsa bu durumda da oruç tutmayıp sonra kaza edebilir.
7- Tehdit: Oruçludan, ölüm tehdidi veya vücut organlarından birine ciddi manada zarar verme tehdidi altında orucunu bozması istenirse orucunu bozar ve sonra kaza eder.
Farz veya vacip oruca başlayan birisinin ziyafet sebebiyle orucunu bozmasına izin verilmez. Sünnet, mendup veya nafile oruca başlayan birisinin sonra kaza etmek üzere orucunu açmasının mübah olup olmadığı ise Hanefî mezhebi içinde ihtilafli bir konudur. Bir görüşe göre böyle bir oruca başlayan kişi herhangi bir mazereti olmasa da sonradan kaza etmek üzere orucunu bozabilir. Fakat mezhep içinde daha yaygın görüş, bir mazereti olmadan orucunu bozmaması yönündedir. Bu görüşe göre ziyafete davet edilmiş olmanın mazeret sayılıp sayılamayacagı da ayrıca tartışmalıdır. Kimine göre bu, uygun bir mazeret iken kimine göre değildir. Kimine göre günün ilk yarısında (zevalden önce) mazeret sayılırsa da daha sonra mazeret sayılmaz. Bir kısım âlim davet sahibinin üzülecek olmasını dikkate alır ve oruca devam edip ziyafete katılmamak onu rahatsız edecekse bunu bir mazeret olarak kabul eder. Oruca devam etmek anne ve babadan herhangi birini üzecekse bu da nafile orucu bozmak için bir mazeret kabul edilir.
Serdem Coşkun - Haber 7
serdemcoskun@gmail.comSadakasını verip sadece çok sıcak olacak diye oruç tutmayanlarımız olacak mı? Sıcak oruç tutmamak için geçerli bir bahane midir?
Ramazan ayı için Yusuf Kavaklı Hoca'dan öğütler
Bugün bir dostum, “sadakanı ver ama Ağustos ayı çok sıcak geçecek diyorlar, sen zayıfsın oruç tutma” dedi...
Gözüm korktu bir an için... Gerçekten yüzyılın en sıcak yazını mı yaşayacağız merakıyla internette tatmin edici haberler arandım. Bulamadım desem yalan olmaz. Ağustos sıcağı adı altındaki haberlerin hemen hemen hepsi futbol şikeleriyle bağlantılı başlıklara bağlanıyor.
Sıcaklık normal genelinden daha yüksek olabilir de olmayabilir de ama benim sahsi fikrim şudur; “biz insanoğlu en sonunda mevsimlerin aylara göre yayılımını da bozduk. Yakın zamanda Ocak ayında polenler, haziranda kar görebiliriz. Kimyasalların etkisi tüm dünyayı sarmışken, canım ozonumu çoktan altettiler.”
Peki, gerçekten sadakasını verip sadece çok sıcak olacak diye oruç tutmayanlarımız olacak mı?
Ya da sıcak oruç tutmamak için geçerli bir bahane midir?
Kimbilir ne mazeretler çıkacak onun bunun ağzından bilir kişi edasıyla... Her kafadan bir ses çıkacaktı…
İşte bu sebepten bilirkişiye danıştım ben de... Sizler için emekli İstanbul Müftü Yardımcısı Yusuf Kavaklı Hocama sordum...
Şöyle başladı sözlerine; “Olmaz, tedavisi mümkün olmayan hastalık sahipleri dışında herkes orucunu tutmak durumundadır!”
Ve devam etti:
-Sadaka fidye demek değildir.
-Kişi, ömrü boyunca tedavisi mumkun olmayan bir hastalıga sahipse ancak fidye vererek oruç tutmaz.
Bende hazır kendisini bulmuşken, Ramazan ayına birkaç gün kala neyi nasıl yapmalı veya yapmamalıyız başlığı altında bizi bilgilendirmesini rica ettim.
İşte Yusuf Hocamın sizlere aktarmamı istedikleri:
Oruç Tutmamayı Mübah Kılan Mazeretler
İslâm dini, insandan gücünün yetmeyeceği veya onu önemli sıkıntılara düsürecek görevler istemez. Bu temel ilke ibâdetler için de geçerlidir. Kur'an'da Ramazan ayında oruç tutmayı emreden âyetlerde hasta veya seferde (yolculukta) olanların orucu, o günlerde tutmayıp daha sonra tutacakları veya tutabilecekleri bildirilir. Bundan dolayı başta hastalık ve sefer olmak üzere Ramazan ayında oruç tutmamayı mubah kılan bazı durumlar vardır.
1- Yaşlılık: Yaslanmış, artık açlık ve susuzluıa dayanamayacak hale gelmiş kişiler oruç tutmak yerine her günün orucuna karşılık bir fakire fidye verirler. Fidye, bir insanın bir günlük yemek bedelidir ki genellikle Ramazan ayında ilân edilen fitre (fıtır sadakası) ile aynı miktardadır. Fidye vermek yerine her gün bir fakire en az iki öğün yemek yedirmek de mümkündür. Yaslılık sebebiyle artık oruç tutamayacak hale gelenlere ilmihal kitaplarında "pîr-i fânî" denir. Kendisini bu grupta gördüğü için oruç tutmayıp fidye veren kimse daha sonra oruç tutacak hale gelse bundan sonra orucunu tutmaya baslayacağı gibi önceki değerlendirmesinin isabetsiz olduğu anlasılmış olacağından tutmayıp fidye verdiği o oruçlardan da sorumlu olur. Çok yaşlı olmasa da tedavisi mümkün olmayan ve oruç tutmaya engel teskil eden bir hastaliği olan kimse de "pîr-i fânî" gibi fidye verebilir.
2- Hastalık: Kur'ân-i Kerîm'deki ilgili âyetlerde (el-Bakara 2/184) herhangi bir sınırlama getirilmeksizin hasta olanların oruçlarını daha sonraki günlerde tutacağı belirtilir. Fıkıhçılar buradaki hastalığı "oruç tutulduğu takdirde artacak veya iyileşmesi gecikecek yahut bir organın zarar görmesi neticesini doğuracak olan hastalık" şeklinde anlarlar. Hasta bu konuda işinin ehli, güvenilir bir doktorun sözüne itimat edebilecegi gibi daha önceki tecrübelerine ve bilinen bazı işaretlere de itimat edebilir. Bu ve benzeri sebeplerle oruç tuttuğu takdirde hastalığının artacağı veya tedavisinin gecikeceği kanaatinde olan insan orucunu bugünlerde tutmayıp daha sonra iyileşince geciktirmeksizin kaza eder. İyileşme olmaksızın hastalık hali ölümle sonuçlanırsa bu günler için herhanği bir sorumluluk da yoktur. İyileştiği ve kaza etme imkâni bulduğu halde kaza etmeden ölmüşse o günlerin orucundan sorumlu olarak ölmüş sayılır. Bu durumda her günün orucu için bir fitre verilir.
Burada anlatıldığı şekilde hasta olan birisi oruca hiç niyet etmeyebileceği gibi oruca başladıktan sonra gün içinde hasta olmuşsa da orucunu bozabilir ve daha sonra sadece kaza eder.
3- Aşırı Açlık veya Susuzluk: Oruca baslamış bir insan akıl veya vücut sağlığına zarar verecek derecede açlık veya susuzluk hali ile karşılaşırsa orucunu açar ve daha sonra kaza eder. Böyle ciddi bir tehlike karşısında orucunu bozduğu için günahkâr olmaz. Açlık veya susuzluğun sağlığına bu derecede zarar vereceği güvenilir bir doktor tarafından söylenmişse o zaman oruca hiç başlamaz ve ileride bu durum geçince onu kaza eder.
4- Hamilelik veya Emzirme: Oruç, hamilenin kendisine veya karnındaki çocuğa zarar verecekse o da hasta gibi kabul edilir ve Ramazan’da oruç tutmayıp sonra kaza eder. Kendi çocuğunu veya süt anne olarak baskasının çocuğunu emziren kadın, eğer oruç tuttugu takdirde çocuk bundan zarar görecekse orucu tehir eder ve sonra bu durum ortadan kalkınca kaza eder.
5- Sefer (Yolculuk): Hastalık sebebiyle oruç tutulmayacağını bildiren âyetlerde "sefer" de oruç tutmama mazereti olarak zikredilmiştir. Hangi yolculukların bazı dinî hükümlerde değisikliğe sebep olan "sefer" kapsamında olacağı âlimler arasında tartışmalı bir konudur. "Sefer" sayılan yolculuk, oruç tutmamak için de bir mazerettir. Bunlar oruçlarını daha sonra kaza ederler.
Peygamberimiz ve ashabının seferlerde oruç tuttukları da tutmadıkları da olmustur. Tutanlar da tutmayanlar da diğerlerini anlayışla ve saygıyla karşılamışlardır. Diğer taraftan oruç, seferdeki insana çok sıkıntı verecekse bu durumda oruç tutmamak tercih edilmelidir. Hz. Peygamber bir sefer sırasında arkadaslarının başına toplanarak, gölge altına aldıkları adamı görünce "Bu ne?" diye sormus ve "oruçlu" cevabını alınca "Seferde oruç tutmak bir fazilet değildir" demiştir.
6- Savaş: Ramazan’da düşman karşısında savaşan bir Müslüman eğer oruç tuttuğu takdirde zayıf düşecekse o günlerde oruç tutmayıp sonra kaza edebilir. Fiilen savaş baslamamiş da olsa o gün baslayacağını biliyorsa bu durumda da oruç tutmayıp sonra kaza edebilir.
7- Tehdit: Oruçludan, ölüm tehdidi veya vücut organlarından birine ciddi manada zarar verme tehdidi altında orucunu bozması istenirse orucunu bozar ve sonra kaza eder.
Farz veya vacip oruca başlayan birisinin ziyafet sebebiyle orucunu bozmasına izin verilmez. Sünnet, mendup veya nafile oruca başlayan birisinin sonra kaza etmek üzere orucunu açmasının mübah olup olmadığı ise Hanefî mezhebi içinde ihtilafli bir konudur. Bir görüşe göre böyle bir oruca başlayan kişi herhangi bir mazereti olmasa da sonradan kaza etmek üzere orucunu bozabilir. Fakat mezhep içinde daha yaygın görüş, bir mazereti olmadan orucunu bozmaması yönündedir. Bu görüşe göre ziyafete davet edilmiş olmanın mazeret sayılıp sayılamayacagı da ayrıca tartışmalıdır. Kimine göre bu, uygun bir mazeret iken kimine göre değildir. Kimine göre günün ilk yarısında (zevalden önce) mazeret sayılırsa da daha sonra mazeret sayılmaz. Bir kısım âlim davet sahibinin üzülecek olmasını dikkate alır ve oruca devam edip ziyafete katılmamak onu rahatsız edecekse bunu bir mazeret olarak kabul eder. Oruca devam etmek anne ve babadan herhangi birini üzecekse bu da nafile orucu bozmak için bir mazeret kabul edilir.
Serdem Coşkun - Haber 7