Konu Başlıkları: ihlas
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14 Şubat 2008, 21:08   Mesaj No:42

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İhlas


RİYADAN KAÇINMAK
Riyakarlık, nefsin insanları teşvik ettiği Kuran dışı ahlak özelliklerindendir. Kuran ahlakı ise insana nefsindeki bu zaaflardan kurtulmasını ve bunların yerine dürüstlüğü ve samimiyeti yerleştirmesini emreder. Çünkü kişinin içinde sakladığıyla dışarıya yansıttığı tavrının farklı olmasını ve inandığı gibi hareket etmeyerek ikiyüzlü bir tavır sergilemesini ifade eden riya, ihlası ortadan kaldıran bir ahlak anlayışıdır. Bir insanın böyle bir samimiyetsizlik içerisine girip, içinde ve dışında iki ayrı karakter yaşatabilmesi imanı tam olarak kavrayamadığını, Allah'ı gereği gibi takdir edemediğini gösterir.
Allah, her yeri sarıp kuşatan, gizlinin gizlisini bilen, insanların akıllarından geçirdikleri düşünceleri duyan ve her an her yerde onlara şahit olandır. Bir insanın içinden geçirdiklerini saklayıp olduğundan farklı görünmeye çalışması, bu kişinin Allah'ın bu sıfatlarını unuttuğunun göstergesidir. Bu kişi tavırları ve konuşmalarıyla çevresindeki insanları her ne kadar memnun etse de Allah kalbindekini bilecektir. Allah'ın razı olmayacağı bir tavırda bulunmak ise O'ndan korkan bir insanın sakınması gereken bir durumdur. Belki böyle bir insan gösterdiği riyakar tavır ile dünya hayatında insanların beğenisini toplayacak ama ahiretten yana hiçbir kazanç elde edemeyecektir. Unutulmamalıdır ki dünya hayatında elde edilen menfaatler ahiret hayatınınkilerle kıyaslanamayacak kadar değersiz ve önemsizdir. Allah "… Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek azdır." (Tevbe Suresi, 38) ayetiyle insanlara bu durumu hatırlatmıştır.
Riyakar bir ahlak içindeki kişinin tavırları samimiyetsiz ve yapmacıktır. Müminler ise Allah'ın dilemesiyle bu gibi özellikleri teşhis edebilirler. Özellikle de Allah'ın Kendisinden bir ilimle desteklediği elçileri, ikiyüzlü davranarak gerçek kimliğini gizleyen, çevresindekilere kendini olduğundan farklı tanıtan insanları yüz ifadelerinden ve konuşmalarından tanırlar. Ancak kimi zaman müminlerin arasında teşhis edilmeseler bile Allah bu kişilerin yapmacık ve samimiyetsiz karakterlerini bilmekte, söyledikleri her sözü duymakta, yaptıkları her hareketi görmektedir. Nitekim Allah bir Kuran ayetinde şu şekilde buyurmaktadır:
Göklerde ve yerde olanların tümünü bilir; sizin saklı tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Teğabün Suresi, 4)
Müminin kendisini çevresindeki insanlara sevdirebilmek için riyakar bir tavra ihtiyacı yoktur. Çünkü kişiyi diğer insanlara sevdirecek olan Allah'tır. Hayatının her anında ihlasla Allah'ın rızasını kazanmaya çalışan bir mümini, tüm inananlar doğal olarak kalben sevip desteklerler. Güzel ahlaklı, samimi, dürüst ihlaslı ve içi dışı bir olan insanı sevmek müminlerin fıtratında vardır. Allah'ın rızası beraberinde kişiye müminlerin rızasını da kazandırır. Ama sadece insanların rızası için yapılan bir işte Allah'ın rızasından yana hiçbir kazanç sağlanamaz.
İşte bu nedenledir ki insanın nefsinin bu yöndeki telkinlerine kulak asmaması ve ihlası kazanabilmek için samimiyetsiz olan her türlü düşünce ve tavırdan arınması gerekmektedir.
Alıntı ile Cevapla