re: Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz-Medineweb Taşradan Gelen Misafirlere İlgisi
Mekke’nin fethi ve Hevazin zaferinden sonra, Arap Yarımadası’ndaki bütün kabilelerde İslâm’a girme tema*yülü belirdi. Çünkü Araplar öteden beri “Kâbe’nin komşula*rı, koruyucuları, bakıcıları” diye Kureyş’e itibar gösteriyor*lardı. Halbuki Kureyş, artık istiklâlini kaybetmiş, İslâm or*dusu karşısında yenilgiye uğramış ve Mekke yönetimi Müslümanların eline geçmişti. Taif civarında da Hevazin ve diğer kabileler mağlub edilmişti. Medine’deki İslâm yö*netimi de bu gelişmelere bağlı olarak güçlenmişti. İşte bundan sonra Kur’ân-ı Kerim’in ifadesiyle, fevc fevc, akın akın Arap kabileleri İslâm’a girmek üzere harekete geçti*ler. Gelen heyetlerle Medine dolup taşmaya başladı.
Hz. Peygamber (s.a.s.) onları devlet misafirhanelerinde ağırlıyordu. Bazı heyetler, Müslüman zenginlerin müsait durumdaki evlerinde misafir edilirlerdi. Heyetler kalabalık ise ayrı ayrı evlere taksim edilirlerdi, ihtiyâçları ev sahip*lerince karşılanırdı. Ev sahibi, misafirleri ağırlayacak mâlî imkâna sahip değilse masrafları devlet hazinesinden karşı*lanırdı. Hz. Peygamber (s.a.s.) heyetleri genellikle Mescid’de kabul eder, oradan misafir edilecekleri yerlere gönderirdi.
Hz. Peygamber (s.a.s.) heyetlere öğretmen görevlen*dirirdi. Öğretmenler, taşralı misafirlere ana hatları ile İs*lâm’ı öğretirlerdi. İçlerinde kabiliyetli birini de imamlığa hazırlarlardı. Bir nevi hızlandırılmış bir eğitimden geçen misafirler, daha sonra Peygamberimiz (s.a.s.) tarafından imtihan edilirlerdi. Başarılı oldukları takdirde onları, kendi memleketlerine; “Öğrendiklerinizi döndüğünüzde kendi kabilenizin fertlerine de öğretin!” diyerek uğurlardı. İslâmî konularda kendini en iyi yetiştirmiş ve Kur’ân’dan ezber*leri olan birini imam tayin ederdi. Câhiliye devrinde iken reis olanı İslâm döneminde de reis tayin ederdi.
Peygamberimiz (s.a.s.), taşralıları, memleketlerine uğur*larken onlara yeni elbiseler giydirir, bahşişler ve hediyeler verirdi; kendisi de onlarla görüşürken en güzel elbiselerini giyinirdi.
Bütün bu faaliyetler esnasında Peygamber Efendimiz (s.a.s.) taşradan gelen bu insanların her çeşit kabalıklarını sabır ve hoşgörü ile karşılar, onlara daima kolaylık göste*rirdi. Ancak misafirler arasında İslâmiyet’e saldırıda bulu*nanlar olursa Peygamberimiz (s.a.s.) onları derhâl susturur ve gereken cevabı hemen verirdi. İyi niyetle tartışmaya ge*lenlerle de sonuna kadar sabırla tartışmayı sürdürürdü. Meselâ; Amir b. Tufeyl ile Erbed b. Kays İslâm’a saldırıda bulunmuşlar ve ânında karşılığını en sert şekilde almışlar*dı. Necran Hristiyan heyeti ile Peygamberimiz (s.a.s.) sabırla tartışmış ve hatta onlarla mübaheleye (yani kim haksız ise Allah’ın lâneti ona olsun demeye) bile girişmek istemişse de Hristiyan papazları “Muhammed haklı ise bu, aleyhimize olur” diyerek mübahaleyi kabul etmemişlerdi. Peygam*berimiz Benu Temim heyetinin arzusu üzerine onların şair ve hatiplerinin İslâm şair ve hatipleriyle yarış*masına izin vermişti.
Prof. Dr. Hüseyin ALGÜL
|