Gıybet, Gıybet Etme, Gıybet Nedir?
Şeref, haysiyet ve namus gibi manevi kavramlar para ile satın alınamazlar. Bunlar Allah’ın (c.c.) Müslümanlara dünyada verdiği manevi armağanlardır. Bir Müslüman’ın manevi kişiliği bu kavramlardan oluştuğu için o muhteremdir. Her türlü saygıya değerdir. Hiçbir biçimde incitilmemelidir.
İnsanın şeref, haysiyet ve namusunun en büyük düşmanları iftira ve dedikodudur. Dinimiz bu ikisini büyük günahlardan saymıştır. Dedikoduya gıybet de denir.
Hiçbir Müslüman’ın diğer bir Müslüman’ın arkasından hoşlanmayacağı şeyleri konuşması doğru değildir. Bu gıybettir. Gıybet büyük günahlardandır.
Bazıları da gıybet ile iftirayı birbirine karıştırırlar. Ama derler, bu hoş olmayanlar şeyler o kişide var. Evet, var olduğu için gıybettir. Yok olsa idi, iftira olacaktı ki, bu daha büyük bir günahtır.
Gıybet günahını işleyen kişi, genellikle kendisini savunmak amacıyla, ben bunları onun yüzüne karşı da söylerim, diyerek kendisine bir haklı gerekçe bulmaya çalışır. Ama yine de yaptığı şey, bir gıybettir, Kuran-ı Kerim’in ifadesiyle “Ölmüş kardeşinin cesedini dişlemek (Hucuret suresi, ayet 12)”ten ibarettir. Gıybetini yaptığı kişinin günahını yüklenmektedir. Kul hakkı olduğu için kişi tövbe etse de ahirette, oğlun babasından-annesinden kaçtığı, herkesin kendi derdine düştüğü, kimsenin kimseye yardım edemeyeceği o sıkıntılı günde, gıybetini yaptığı kişiye sevaplarını verecek veya onun günahlarını üzerine alacaktır.
Dünyada hiçbir yasa ve ahlak kuralı böyle güçlü bir yaptırımla insan şeref, haysiyet ve namusunu koruma altına almamıştır. Buna güç de yetiremeyecektir. Çünkü insanların çenesini ancak din gibi güçlü bir kurum etki ve baskı altına alabilir. Belki de İslam’ın şeref, haysiyet ve namusa gösterdiği bu özen ve titizlik tüm insanların gelecekte bu dine girmeleri için bir vesile olacaktır. Çünkü insanlar, devrimleri ve toplumsal değişimleri hep insan hak ve özgürlükleri lehine yapmıştır. Dünya tarihine baktığımızda bugüne değin pek çok büyük inkılâbın ve toplumsal değişimin gerçekleştirildiğini görürüz. İnsanlık bu konuda hep ileriye doğru gitmiştir. Çünkü her geçen yıl insanların, toplumların eğitim seviyeleri ileri derecelere doğru gitmektedir. Eğitim seviyesindeki bu gelişme kişilerin ve toplumsal sınıfların temel hak ve özgürlükleri konusunda daha çok aydınlanmasına ve arayışlarına neden olmaktadır. Örneğin Fransız İhtilali sonucu ilan edilen İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi’nde insanlar yasalar önünde eşitlik gibi büyük bir hakka kavuşmuşlardır. Dünyada köleliğin kaldırılması da böyle büyük adımlardan birisidir.
Gıybet bu tür bir inkılâpla ve toplumsal değişimle ortadan kaldırılamayacak bir durumdadır. Çünkü insan doğasının (nefsinin) zafiyetinden kaynaklanmaktadır. Ceza yasalarının da bu konuyu çözemeyeceğini düşünüyorum. Tüm insanlar adeta İslam dininin gıybet hükmüne susamış gibidir.
Müslüman’a şeref, haysiyet ve namus güvencesini veren dinidir. İslam dini emir ve yasakları ile kişiyi hem bu dünyada hem de ahirette yüceltir.
Bir Müslüman şerefini, haysiyetini ve namusunu İslam’ın emir ve yasaklarından alır. Dinine sahip çıkan bu değerlere de kavuşur. Onun emir ve yasaklarını çiğneyen manevi kişiliğinde ilgili değerlere de zarar verir.
İnsanın fikir özgürlüğü şahsiyetleri isim vermeden ve ima etmeden vardır. Kuşkusuz bir insanın olumsuzlukları dile getirilecekse bu o kişinin uygun bir ortamda yüzüne karşı yapılmalıdır. Böylelikle o kişiye de savunma hakkı verilir.
Gıybetin artık meşru olduğu durumlar da vardır. Günahları açıkça işleyen kişilerin (fasıkların) gıybeti caizdir. Zira Müslümanların bu kişilere karşı önlem alması ve uyanık bulanması gerekir. Tabii bunun da bir ölçüsü bulunmaktadır. Müslüman diğer Müslümanlara karşı anlayışlı ve kusurlarını örtücü olmalıdır. Bu diğer Müslüman katagorisi içerisinde çeşitli günahların pençesinde bulunan ve ibadetlerini ihmal eden kardeşlerimiz de bulunabilir. Bunların çeşitli zaafları da olabilir. Bunlarla ilişkide zarar görebilecek kardeşlerimizi onlara karşı uyarmak, günahlarını ve zaaflarını söylemek gıybet değildir. Fakat durup dururken alay etmek ve küçük düşürmek için Müslüman kardeşlerin günahlarını ve zaaflarını dile getirmek büyük günahlardandır. Nasıl Allah bizlerin günahlarını El-Settâr güzel ismi ile örtüyorsa biz de aynı ahlak kuralı ile diğer Müslüman kardeşlerimize karşı böyle olmalıyız.
Peygamberimizin bir hadis-i şeriflerinde dile getirdiği üzere bir Müslüman kardeşimizle alay ettiğimizde alay ettiğimiz husus başımıza gelmedikçe bu dünyadan göçmeyeceğimizi unutmamalı, buna göre nefsimize hâkim olmalıyız.
Muhsin İyi
|