İSLAM MEZHEP TARİHİ Ünite 5- Şiîlik I ŞİİLİĞİN ORTAYA ÇIKIŞI VE KÖKENİ İsimlendirilme Meselesi
Şiâ Arapça’da ‘’ş-y-a’’ kökünden gelen bir kelime olup taraftar,yardımcı,partizan anlamlarında kullanılmaktadır.Şiâ daha çok hizipleşme ve klikleşmeyi ifade eden bir lafızdır.
Terim olarak Şiâ ; Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz.Ali ve Ehl-i Beyt’ini halifeliğe en layık insanlar olarak gören,Hz. Ali’yi meşru halife kabul eden, ondan sonraki halifelerin de onun soyundan gelmesi gerektiğine inanan toplulukların müşterek adı olmuştur.—Şiâ ismi,özellikle imamet konusunda kendine özgü olan bir fırkanın özel ismi olmuştur.—Şiâ imametin İslam’ın temeli ve dinin rüknü olduğuna inanmaktır.Peygamber’in bunu gizlemesi ve yürütülmesini ümmete bırakması düşünülemez.
Şiiliğin Teşekkülü
Şiâ’nın büyük çoğunluğu ,Ali taraftarlığının Hz.Peygamber devrinde,onun vasıtasıyla ve teşvikiyle ortaya çıkıp gelişme kaydettiğini söylemiştir.Hatta Hz.Ali’nin ,imametini destekleyen,sahabilerin,daha o zaman ,Ali Şiâsı diye anıldıklarını belirtmektedirler.—Hz.Ali’nin ilk dönemde Hz. Ebubekir’in halife seçilmesinden hoşlanmadığı, ona biat etmeye belli bir süre yanaşmadığı bilinmektedir.Hz. Ali’nın Hz. Ebubekir ve önde gelen diğer zevâtla yaptığı konuşmalarda,kendisinin halifeliğe daha fazla hak sahibi olduğunu düşündüğünü gösteren ifadeleri mevcuttur.Şiîler hilafetin nass ve tayinle belirlendiğini ispat etmek için bazı deliller getirmiştir.Aynı şekilde gadîr-i Hum hadisesinden nass ve tayin manası çıkarmışlardır.
Ebû Bekir ve Ömer devrinde ,her iki halifenin de adalet ve hakkaniyete uygun hareket etmeleri sebebiyle, toplumda başka bir idareciyi iş başına geçirmek özlemi ortaya çıkmamıştır.Fakat Hz. Osman devrinde bu durum değişmiştir.Hz. Osman’ın bazı icraat ve tutumları,Hz.Osman ve çevresine karşı husumet oluşmasına ve siyasî anlamda Şiâ’nın gelişmesine zemin hazırlamıştır.
Şiiliğin Hz.Osman dönemindeki fitne olaylarına bağlı olarak ortaya çıktığı görüşünde olanlar,daha çok İbn Sebe meselesinden hareket ederler.Cemel,Sıffın ve Nehveran savaşlarında Ali ile beraber mücadele edenler, Ali’nin Şiâsı yanı siyasi tercih itibariyle Ali taraftarı idiler.Hasan b, Ali’nin ,Muaviye b.Ebî Süfyan ile yaptığı anlaşma sonucu halifelikten çekilmesi Ali taraftarlarınca hoş karşılanmamıştır. Muaviye devrinde,Ali ve sevenleri lanet edilmiş ,hatta Ali taraftarları zulüm ve baskı altında tututlmuştur.Oğlu Yezid’i halifelik için veliaht tayin eden Muaviye’nin 60/680 yılındaki ölümünden sonra Hz.Hüseyin,Yezid’e biat etmeyi reddetmiştir.Ardından yaşanan Kerbela olayı Şiâ’nın mezhep olarak teşekkül sürecine girmesinde son derece etkili olmuştur.Kerbela olayından sonra Kufe Şiâsı Tevvabûn adıyla bir hareket başlattı.Yezid b.Muaviye’nin ölümünü takiben Muhtar es-Sakafi,Hz. Hüseyin’in oğlu Ali b. Hüseyin’e (Zeynelabidin)mektup yazıp kendisine biat etmek istediğini bildirdi.Fakat Zeynelabidin onun bu teklifini reddetti.Muhtar ondan umudunu kesince Muhammed b. Hanefiyye’ye mektup yazarak aynı şeyleri bildirdi.Ardından insanları onun imametine çağırdı.Muhtar açık bir şekilde İbnü-l Hanefiyye’nin mehdî olduğunu ilan etti.Muhtar’ın tararftarları,Kerbela’nın intikamını aldılar.Fakat Muhtar 67/687 yılında Musab b. Zübeyr tarafından bızguna uğratıldı.—Hicri birinci asrın sonlarına doğru Ebu Haşim ,rakibi olmadığı için,neredeyse tüm Şiâ’nın imamı konumuna gelmiştir.—Muhammed b. El-Hanefiyye’nin ismi etrafında ortaya çıkan Keysâniyye’nın,onun ölmediği,Radvâ dağında gizlendiği (gaybet),bir gün insanların arasına geri dönerek yeryüzünü adaletle dolduracağı (mehdî) şeklindeki inançları ,Şiî farklılaşmaların ilklerindendir.Keysaniyye vasiyet nazariyesine dayanır.—Bu gelişme Şiâ hareketinin parçalanmasına yol açmıştır. Her bir fırka Ebu Hâşim’den vasiyetli olduğunu iddia etmiştir.Gulat (aşırılar) olarak isimlendirilen fırkalaırn ileri sürdüğü aşırı düşünceler (ğulüv) ,Şiiliğin teşekkül sürecinde önemli bir yere sahiptir.—İkinci hicri asırda,Şii farklılaşmasının odağında mevcuy olan aşırı fikirler zamanla ayıklanmış ve ortaya İmamiyye çıkmıştır.
ZEYDİYYE ŞİÂSI
Zeydilik ,Ali b. Hüseyin ‘in oğlu Zeyd’e, ondan sonra da oğlu Yahya’ya uyarak onların imametinin ileri sürenlerin mezhebidir.Şii fırkalar arasında mutedil olanıdır.—Zeyd’i harekete geçiren en önemli hususular, Emevi-Haşimi çekişmesi ve Emeviler’in kötü yönetimleridir.—Zeyd b. Ali’nin ,imam olacak kişinin bizzat kılıcını çekerek mücadele etmesi gerektiği fikri ve Ebu Bekir ile Ömer hakkındaki kannatleri Zeydiyye’yi döneminin diğer Şii hareketlerinden ayırmıştır.Ayrıca İmamın Hasan veya Hüseyin evladından olmasının bir önemi yoktur,her ikisinin soyundan da olabilir.—Zeydiler,Emeviler ve Abbasiler’e karşı isyanlarında başarılı olamayınca,nüfuz boşluğu olan bölgelere yönelmişlerdir.Zeydiler için hedef,her zaman iktidarı ele geçirmek olmuştur.—Taberistan’daki Zeydilik ,İsnaaşeriyye’ye zemin hazırlayarak 10/16. Asırda tamamen ortadan kalkmıştır.—Yemen Zeydiliği ise günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.Yemen Zeydiliği 6/12.yy.dan itibaren sınırlarını genişletti.—Bugün Zeydiler,Yemen nüfusunun yaklaşık %55’ini oluşturmaktadır.Zeydilik bugün Yemen’in resmi mezhebi durumundadır.
Zeydiyye’nin İtikadî ve Amelî Görüşleri
İtikad konularında Zeydiyye ,el-menzile beyne’l-menzileteyn prensibi hariç, Mu’tezile’nin ilkelerini bazı küçük farklılıklara rağmen aynen benimsemiştir.—Tevhid,ALLAH’ı birlemek demektir.ALLAH’ın zatının her türlü şüpheden uzak tutmaktır.ALLAH’ın sıfatları zatının aynıdır.ALLAH’ın sıfatları zatından ayrı değildir.İnsan aklıyla ALLAH’ı bilmekle mükelleftir.ALLAH kötü ve zulmü yaratmaz.İnsanı kendi fiilinde serbest bırakır.ALLAH insanlara iyilik ve kötülüğü gösterir.
El-va’d ve’l- va’id ; iyilik yapanları ödüllendireceğini,kötülük yapanları ise cezalandıracağını söyleyen ALLAH’ın sözünde durmasıdır.Mürtekibi kebire tövbe etmeden öldükleri takdirde cehennemde ebedi olarak kalacaklardır.Peygamber’in şefaati sadece cennet ehli içindir.Vaid ayetlerine aykırı olduğundan cehennem ehli için şefaat olmayacaktır.
Emr bi’l-ma’ruf ve nehy ‘ ani’l- münkeri; belirli şartlar yerine geldiğinde ,uygulamak vaciptir.
Zeydî fıkhı ;füru (fıkıh) konularında bir çok hususta Hanefi fıkhı ile büyük bir yakınlık içindedir.
Zeydiyye’nin İmâmet Anlayışı
Zeydiyye,Hasan ve Hüseyin neslinden her kim olursa olsun,imamet şartları kendisinde mevcut olan kimsenin imametini kabul eder.—Zeydiyye’ye göre Hz. Peygamber ,bir imam tayin etmemiş ve vasiyette bulunmamıştır.—İmam olacak kişide mutlaka bulunması gereken iki önemli vasıf takvâ ve ilimdir.Ancak bu (vehbî) bir ilim değil kesbî,yani sonradan kazanılmış,öğrenmekle elde edilen bir ilim olmalıdır.—İmam Zeyd,gâib (gizli imam) fikrini reddetmiş ,efdal-mefdûl görüşünü ortaya atmıştır.—Efdal en üstün ve en erdemli ,mefdûl ise daha az üstün ve daha az erdemli kişi anlamalarına gelir.Zeyd’e göre,Hz. Peygamber ‘den sonra en faziletli (efdal) kişi Hz. Ali’dir.
İSMAİLİYYE ŞİASI İsmailiyye Şiası’nın Teşekkülü ve Tarihçesi
İsmail b. Cafer ‘e bağlılıklarından dolayı Halis İsmaililer (rec’at) olarak isimlendirilen bu grup, fazla uzun ömürlü olmamış ise de ,diğer grup olan Musta’liyye ve Nizariyye gibi tali kollara ayrılmak suretiyle varlığını devam ettirmiştir.
Fâtimîler:Kuzey Afrika’da İsmailiyye’yi yayıp Fâtımî devletinin temellerini atan kişi, İsmaildavetçi Ebu Abdullah eş-Şiî’dir.İsmailiyye imamı olarak 297/909 tarihinde mehdiliğini ilan etti ve krulmuş olan devletin başına geçti.
Karmatiler:Bahreyn Karmatileri ile,Irak,Rey ve Deylem’de bulunan mezhep mensupları Ubeydullah’ı tanımadılar.Bu gruplar,aşırı dini görüşler benimsediler.Bağdat Abbasî hilafetini rahatsız eden tedhiş eylemlerine giriştiler.Aşırılıkları ve mücadeleci yanları nedeniyle Karmatilik tarih içinde varlığını uzun süre devam ettiremedi.—Kısa sürede İsmaili mezhebin neredyse tek temsilcisi haline geldiler.—Muntasır’ın büyük oğlu Nizâr’ın imam olması gerekirken,kü.ük kardeşi Ahmed ,el-Müsta’lî adıyla imamlığını ilan etti.Böylece İsmailiyye ,Nizariyye ve Müsta’liyye adlı muhalif iki ana fırkaya ayrılmış oldu.
Nizâriler:İsmailiyye mezhebinin en önemli koludur.Meşhur Hasan Sabbah, Nizar’ın imameti lehinde çalışmış;ihtilalci fikirleri ve İran Alamut merkezli muazzam teşkilatı ile İslam dünyasında batınî akidelerin yayıcısı olmuştur.—Hasan Sabbah’ın kurduğu Haşhaşin diye anılan ve etrfa dehşet saçan terör teşkilatı ise,korkulu bir rüya olmuştur.—dünyanın farklı bölgelerine yayılmış olan Nizârî İsmaililer’in ,20 milyon civarında oldukları söylenmektedir.
Musta’liler:Mısır Fatimi devleti,Sünnî Eyyubîler tarafından ortadan kaldırıldıktan sonra,Musta’liler merkezlerini Yemen’e taşıdılar.Hindistan’da önemli bir taraftar kitlesine sahip oldular.Musta’li İsmaililer’in başı, dâî mutlak denen başdaîdir.Yine kimin başa geçeceğine dair yaşanan bir ihtilaf sonucu Musta’liler Davudîler ve Süleymânîler olarak ikiye bölündüler.
İsmailiyye’nin İtikâdi ve Amelî Görüşleri
İsmâilî düşüncenin en önemli unsuru zâhir-bâtın ayrımıdır.—Tevili aşırı bir şekilde kullanmışlardır.—İnsanlığın dinî tarihi yedi devirden müteşekkil olup her bir devir,şeriat getiren bir peygmaberle başlamaktadır. Tarihin ilk altı devresi ulü’l-azm peygamberden ibarettir.Hz.Muhammed ve İslam’ın devri olan altıncı devrin yedinci imamı,İsmaililer’in ölümünü inkar ederek Kâim-Mehdî olarak zuhur etmesini bekledikleri İsmail b. Cafer idi.İsmail b. Cafer İslam’ın yasalarını yürürlükten kaldırarak yedinci ve son devri başlatacaktır.
Musta’li İsmaililer Nizâriler’e nispeten daha mutedil bir yöne meyletmişlerdir.Bunlara göre dinin esaslarıvelâyet,namaz,zekat,oruç,hac ve cihaddan ibarettir.Velayet İslam’ın ilk direği olup kelime-i şehadete de yansır;beş vakit namazı günde üç vakitte cem suretiyle eda ederler..Zekat,amiller veya dâiler tarafından toplanarak cemaatin işlerinde harcanmak üzere Dâî Mutlak’a teslim edilir.Mekke’ye hac mecburi olduğu gibi Kerbela ve diğer meşhur dâÎlerin türbeleri de ayrıca ziyaret edilir.İmam ve dâi istediğinde cihat etmek farzdır.
Nizârî İsmâililere göre;İslam’ın şartı iman(velayet) ,taharet,namaz,zekat,oruç,hac ve cihat olmak üzere yedi esastan ibarettir.İmanın en önemli şartı,zamanın imamını bilmek ve onun emirlerine uymaktır.İman,ancak imama velâyet ile mümkün olur.İmanın diğer esasları,velayetinsadece yardımcı unsurlardır.ALLAH’ı tanımak ,zamanın imamını tanımaktır.İmam cismen fanî bir insana benzer,fakat onun ilahi tabiatı bilinemez.Onun sözü ALLAH’ın sözüdür.Huccet,imamın yokluğunda (gaybet) daveti yürütür.Nübüvvet nuru velâyet nurundan çıkmıştır.