Konu Başlıkları: Siz dostunuzu buldunuz mu
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17 Kasım 2011, 14:28   Mesaj No:2

YaŞuHa

Medineweb Emekdarı
YaŞuHa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:YaŞuHa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13867
Üyelik T.: 24 Mayıs 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:
Yaş:31
Mesaj: 1.005
Konular: 399
Beğenildi:31
Beğendi:5
Takdirleri:53
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
En zirve dostluk

EN ZİRVE DOSTLUK


Allah ile dostluk kurmak üzerine yazarken, malzeme olarak hayatta payıma düşen yaşanmışlıklarımdan faydalanmaya çalışacağım, mümükn olduğunca. Genel kabulleri ya da kitabi yargıları kullanarak yazmak daha kolaydır ve şüphesiz daha gösterişli cümleler serecektir ortalığa, lakin muhatapta oluşturacağımız kuru bir beğeninin ötesine geçmeye talip isek en güzeli yaşayarak tescillediğimiz ve kendi dünyamızın gerçekleri olmaya hak kazanmış materyallerden yola çıkarak yazmaktır.

Allah ile kurulan dostluk, insan kendi hatalarını kabullendiği ve olumsuzlukları Allah’a yükleme kolaycılığına kaçmadığı sürece bozulması mümkün olmayan bir dostluktur. Allah ile dostluk kurmak zor olmasa gerek, lakin bu dostluğu yaralamadan idame ettirebilmek sanırım işin püf noktası. Bu dostluğa atılan adım bazen hayranlıkla dudaklarımıza götürdüğümüz bir çiçeğin çanak yapraklarıdır.

Yalnızken söyleşme arzusunu biriyle, ta yüreğimizde hissettiğimizde, yanı başımızda O’nu buluruz ve bu diyalog dostluğumuzun çatısını çatar. Lakin büyük bir hayranlıkla dokunduğumuz çiçek solduğunda, bu soluşun O’nunla olan dostluğumuzu bitirici bir yer edinmesine izin vermemeliyiz bu süreçte. Çiçek örneği hafif gibi algılanabilse de ilk bakışta, hayatımızdaki olumlu olayları takip eden olumsuzlukları resmetmesi açısından ilk aklıma gelen bu oldu. Hayat omzumuza taşınması güç ağırlıklarla bastırdığında bu dostluğu bozup faturayı yada suçu Yaradan’a yüklemek hayatta düşülen hataların en berbatı belki de.

İnsanlar karşısında da düşülür bu hataya ve bu mazur görülür bir yan bulmak mümkündür, lakin yaratıcıyla ilişki söz konusu ise bu hata azımsanamaz ve faturası da bu eşsiz dostluğun yaralanması yahut bozulması olur. İnsan kendini, geçmişini ve hatalarını gözönünde bulundurabiliyorsa sorumlu ortadadır ve her halukarda insan başına gelenleri kendi eliyle hazırlamıştır, sonuç olarak hiçbir dünyalık kayıp -maddi ya da manevi- Allah’la dostluğumuzu bozacak kadar cüretkar olmamalıdır.

Allah’la dostluk kurabilmek için en güzel fırsatlar, en önemsemediğimiz dünyalıkların kaybından doğan boşluklarda aranmalıdır. Yüce Yaradan ile dostluğun zirvesinin yakalanabildiği en güzel zamanlar, O’ndan gayrı her şeyin hayatımızdan çekip gittiği, O’ndan gayrı tutunduğumuz herkesin bizi terkettiği anlardır. Etrafımızdaki her şeyin bizi yüzüstü bırakma eğilimini bünyelerinde taşıdıklarını görüp, uzandığımız her dal kırıldığında kırılma ihtimali olmayan gövdeye sarılma anıdır.

İşte tam o zaman, yapılan iyiliklerin karşılığını görmediğimizde ve yüz döndüğünde sevdiklerimiz, işte o an bir dostluğun, en yüce dostluğun doğumunu müjdeleyen müthiş sancılarıyla gülümseriz eşyaya. Ve acının en katmerli anında içimize doğumu gerçekleşen kutsal dostluğu sarıp sarmalarız imanla ve yatırırız yürek beşiğine, sabır ve aşk ve ümit Allah ile dostluğumuzu çabucak büyütecek besinlerdir. Gerçek kaybedişleri yaşamadan en büyük kazanımlardan biri olan Allah’ın dostluğunu kazanmak çok da mümkün görünmüyor. Sabır bu dostluğun yorganı olup, kışlara karşı korur onu.

İnsan zaman zaman geleceğe dair bir takım hayaller kurar ve dileklerde bulunur, artısını eksisini tartamaz, istediği o an. Ve gün gelir tahayyüllerimiz bizi bulur ve o zaman, o dilediğimiz zaman, bu dileklerin peşine düşüp getireceği olumsuzlukları göremeyişimize hayıflanırız. Kendimizde suç bulduğumuzda bizdeki eksiklik duygusunu tamamlayan dost’a yöneliriz. Ve dostluk kurulur, kurulmuş ise perçinleşir.

Bu dostluk sizi öyle bir hale getirir ki, başkaları sizin kaybedişlerinize ağıtlar yakarken siz bu kaybedişleri kutsarsınız. Çünkü bu kaybedişler sizi kaybolmayacak Dost’a sunmuştur. Bazen acıların koynunda ODost’la güllük gülistanlık yaşarken, size şüphe oklarını gönderir dışardakiler ve aklınızı hedef alırlar. Bu diğerleri, ile kastettiklerim genel kabuller, müeller, olması gerekenlerdir -belki gül bahçenize kastederler, bir gece yarısı Allah’la kurduğunuz, gözyaşıyla suladığınız bu dostluğa edilen kasdın ayırdına varıp, akla saplanan şüphe okların bir secdede bırakırsınız. Ve kendini dünyanın genel geçer işleyişine kaptıran insanlardan etkileniş, kendinizi yiyip bitirmelerinizi tövbe suyuyla yıkar ve yeniden yaratılırsınız bu dostluk sayesinde.

Allah’la dostluğu diri tutmak, her gecede, her seherde dahası her secdede yeniden yaratılmaktır, geçmişten azade olarak hem de. İşte bu müthiştir. Günahlardan azad olmaktır, geçmişten azade kılınmak. Ve bunu anlamamakta ısrar edenlere dudak kenarlarınızdan ufak gülümseyişler yollarsınız. O’nun dostluğuyla kışın yağmur yersiniz, hastalık ihtimalini akla getirmeden. İşte özgürlük budur.

Uykuları terk edersiniz. Ve felaketin en koyusunda Allah’ın dostluğuyla gülümsemelerin en sahicisi yollanır eşyaya. Herşey fani, O baki o dem anlaşılır, hissedilir zira. Bu dostluğu büyütmektir. Allah’la dost olabilmek için hataların gerçek fatura adresinin kendi benliğimiz olduğu iyice öğretilmelidir kendimize.
Not:Eleştirilerinizi ve önerilerinizi bekliyorum.
Alıntı ile Cevapla