1- Adamlar Kur"an metnine sadık kalmak için, metinde geçen istivanın anlamını değiştirmezler. İstiva malumdur, yani oturma bilinen bir şeydir, keyfiyeti niceliği nasıllığı bilinmez böyle iman ederiz derler. Sizler küçük beyinlerinizle arşı sandalye gibi birşeye benzettiğiniz için, ALLAH subhanehunun arşa istivasını insanların oturuşuna benzeten asıl sizlersiniz. Adamlar hiç bir zaman haşa ALLAH subhanehu arşa insan gibi oturmuş dememiştir, bu benzetmeyi bizzat kendiniz yaptığınız için ,Kur"an daki kelimeleride yerlerinden ve asıl anlamlarından değiştirdiniz. Be hey cahiller arşın niteliğini ve niceliğini nereden bileceksiniz ki, bütün kainatı kuşatmış bir yüce makamdan bahsediyoruz, tutupta ALLAH subhanehuyu ona istivadan tenzih edebilesiniz.
Öte yandan Hallacınız değil miydi haşa cübbemin içinde ALLAH var diyen, ben ilahım diyen, Ruminiz değil miydi erkek dostuna sesin tanrı sesi diyen, ot, hayvan, melek derken sonunda ilah oldum diyen, kadınları ilah yapan, şarabı ilah yapan, kadındaki işveyi bile haşa tanrı tecellisi yapan bu zındıklar değil miydi, Arabi değil miy di kainat parçalara bölünmüş yekpare bir ilah diyen, yine sevdiği bir kadını ilahlaştıran? Bunlar düpedüz açık seçik kelimelerke, kendilerini, adi dostlarını, hoşlarına giden kadınları, hatta işvelerini ve şarabı bile ilah edinmişler, tutumuşsunuz Kur"anın metnini tevil etmeyen adamları, kendilerinin ağzından böyle bir kelime çıkmamışken, ALLAH subhanehuyu yarattıklarına benzetiyor iftirası atmışsınız. Kendi küfürdaşlarınızı gizlemek için cambaza bak demişsiniz adeta.
2- ALLAH subhanehuyu mekandan münezzeh etme iddiasıyla, neredeyse arşa istiva ayetini ortadan kaldıracaklar.Peki arşın bir mekan olduğunu hangi delile dayanarak ortaya atıyorsunuz. Hadis yani sonradan yaratılmış olması onun mekan olduğu anlamına gelmediği gibi, niteliği ve niceliğide insanlığa kapalıdır. Dolayısıyla arşa istiva konusu malumdur ama niteliği niceliği bilinemez. Bu konuda İmam Malikin ve diğer imamların görüşüde paraleldir;
Padişahın tahta çıkması idare ve hükümet işlerini elin almak anlamına gelmektedir. Bu durumda yüce Allah’ın arşa istiva etmesi her şeye hükmetmesi anlamına gelmektedir. İmam-ı Mâlik b. Enes (ra) “İstiva mâlum, keyfiyeti ise akılla idrak edilemez. Buna iman vacip ve bu konuda soru sormak bid’attır” (Muhammed b. Süleyman el-Halebî, Emâli Şerhi, 28, İstanbul-1979; Ferit Aydın, İslam’da İnanç Sistemi, 232) şeklinde cevap vermiştir.
Adamlar ez cümle İmam Malikin bu dediğini savunur zaten.
3- İstivayı istila manasına çeviren tabi kafirdir. Bu eylemiyle Kur"anda geçen istiva kelimesini yerinden değiştirmiş, kendi küçük beynince istila olarak tevil ve yorumlamış demektir. Buna tenzih denmez ancak, gerçek anlamını tahrif ve tahrip denir. Herkes Kur"an da kafasınca değişiklikler yapacaksa, biz hangi müminlikten ve hangi değişmemiş Kur"andan bahsedebileceğiz?
4- Tatarhaniyye gibi uydurmasyon saçmalıklara inanılacak değildir. Başkalarını müşebbihe ve mucessime ilan ederlerken, hemde ALLAH subhanehunun arş ayetini inkar ederek, oysa kendi fırkalarında mücessime ve müşebbihenin en azılıları fink atmaktadır. Arabi, Rumi, Hallac, Y.Emre , ibni Farıt, Tilimsani gibileri...
5- Adamlar kelam mahluktur diyenlere reddiye sunmuş, kendileride yazılarında ALLAH ın kelamı zatıyla kadim yani ezeli demiş, aşağıda sunulan delildede aynı anlam var. Ortada çelişki yokken hala neyin arayışı içinde bu zavallı yazar. Maksat karşıtlık olsun madde çoğalsın gibi olmuş...
6- Adamın sahte şey-hleri ALLAH subhanehuya bazı beşerleri ortak koşmuşsa, ozaman adamın dediği Lailahe illallahın manası kalmamış olur. Yazarında amacı burada belli oluyor, amaç ALLAH subhanehuya kulluğu savunmak değil, bir takım sahte şey-hleri ALLAH subhanehuya ortak koşarak, haşa ALLAH tan ve dininden fazla savunmak.
(Ahir zamanda bazıları, sizin ve atalarınızın yolundan ayrılıp, sünnetimden uzak kalacaklar, onlardan uzak durun!) [Müslim]
Adamlar sünnete bağlılıkta işi o kadar ciddiye almışlardır ki, zayıf bile olsa rey yerine o hadisle amel etmeyi tercih ederler. O dereceki hadisin metniyle motamot amel etmeye gayret ederler. ALLAH subhanehunun gecenin belli bir vaktinde yeryüzüne inmesi hadisi gibi. Sizse adamları sünnetten uzaklaşmakla niteliyorsunuz.
7- Adamlar Lailahe illallah diyen, ama bunun yanında da sahtekar şey-hlerini ilahlaştıranları tekfir ediyorlar. ALLAH subhanehuyu bırakıpta bütün duasını ve gönlünü ,sahte beşer bir şey-he bağlayan elbette müşrik bir kafirdir. Bu insan ALLAH subhanehuya sahte beşerini resmen ortak koşmuş, ALLAH subhanehu yerine bu sahtekar beşere dua eder olmuştur. Kişi bu ameli işleyerek, başkasının tespitinden ziyade, kendi kafirliğini tescillemiş olur.
8- Cehennem sonsuz değildir meselesinde, ibn Teymiye r.a. ve in Kayyım r.a Hasan el Basrinin (tarikatçılar neden bunu görmezden gelmiş hayret) sözünden yola çıkarak bu konuda hata etmişlerdir. Bu konudaki ayrıntılı açıklamalarını şuradan okuyabilirsiniz;
ebumuaz.blogspot.com/2007/04/cehennemin-sonsuz-azab.html
Fikir babaları diye ağzını ayıran adama sormazlar mı peki, bırakın cehennemin sonsuzluğunu, cehennemi ve cehennem azabını inkar eden, alemdeki herşeyi ilah gören fikir babaları Arabinin görüşlerine kendileri ne diyecek acaba.
Bakın öbürleri kendi alimlerinin hata yaptığını söyleyebiliyor. Tarikatçılarsa sahtekar şey-hlerini bir ilah savunur gibi savunuyorlar, hatta onlardan zuhur eden küfürleri bile yeni küfür dini ve şeriatı bile yapıyorlar Rumi gibi...
9- Adem a.s. hakkında söyleyende söylenende gereksiz tartışmalardır. Adam hata yapmışsa bununda hatasını kendileri beyan etmiştir.
10- Ebu Cehil ve ebu Lehebin imanı asla olmamış ki diğerlerine göre salih olabilsin. Bu söz bu şekilde söylenmişse diyen zaten hata etmiş. Sözün doğrusu ise şu olacak, ALLAH subhanehuyu yaratıcı ilah olarak bildikleri halde hem putları Ona ortak koşma bakımından, hemde ALLH subhanehunun resul olarak gönderdiği peygamberinin risaletini inkar etmeleri sebebiyle, şimdikilerse bir takım beşerleri ilahi sıfatlara ortak etmeleri ve bir takım sahtekar şeh-y takımının kendi melanet kitaplarını alemlerin Rabbinden inme olarak gösterip(Rumi gibi), bu sahte peygamberliklerini iddia edenleri inkar etmemelerinden dolayı, eu Cehil ve Leheple aynı inkar üzeredirler.
11- Hem adamlar ehli sünneti kafir görüyor diyorsunuz, hemde Eşari ve Maturidileri ehli sünnetten görmezler diyorsunuz. Demekki adamlar ehli sünneti savunuyor peki nerde kaldı ehli sünneti kafir görürler iddianız.
12- Adamların peygamber a.s. a salavatı inkar ediyorlar demeniz içinde kendi kendinizi boğduğunuz kocaman bir iftira ve yalandır. Adamların karşı olduğu şey hiçbir aslı olmayan bu salavata birilerinin yeğane şifa salavatı anlamını yüklemelerindendir. Bu sonradan uydurulan salavatla hastalıklarının şifa bulduğuna inanan hikayelere şurdan bir örnek olarak bakabilirsiniz. İnsanlar şifayı ALLAH subhanehudan değilde, sonradan uydurulan bir salavata veya bizzat peygamber a.s. a bağlamışlarsa, işte burada ALLAH subhanehunun ilahlığı devreden çıkarılmış, yerine mutlak şifa kaynağı olarak sonradan üretilmiş bir salavatı ve elçisini koyarak ortak koşmuş oluyoruz. Tıpkı şurdaki uydurma menkıbede olduğu gibi;
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Neymiş efendim sonradan uydurulan bu selavatı devamlı okuyan biri şifa bulmuş muş. Kardeşim hastalıkta şifada ALLAH subhanehudan.
Selavat konusunda bu kadar titiz olduklarını iddia edenler ,Ruminin melanet beyitlerinde peygamber a.s. a Mustafa diyerek bayağı ifadesini hiç görmezler nedense. Üstelik peygamber a.s. ı Hirada intihar etmeye teşebbüsle bile karalar bu zındık, bazı gerçekleri insanlardan gizlediğini, Zeydinde sakın bunları ifşa etme dediğini pervasızca yazar beyitlerinde. Ama bu kansızlık ve iftiralar nedense hiç kanlarına dokunmaz tarikatçı tasavvufçularımızın.!!!
Üstelik bahsettikleri adamlar salavata karşı olsalardı, takip ettikleri alimleri İbn Kayyım r.a. salavatları topladığı bir kitap neşretmezdi. İnsaflı olun adamları yalanlayacaz diye adamlara açık açık iftira atmayın...!!!
13- La ilahe illallah ın hayata anlam ve ikamesini uygulamayıp bilakis görmezden gelip, bu zikri halayla, defle dini bir oyun ve eğlence haline getirmek, bizzat zikrin gerçek anlamını örtmenin ta kendisidir. Eline almış defi hoplaya zıplaya Lailahe illalah diyor. Keyfi yerine geldimi, deşarj oldumu bu halayla oturuyor rabıta diye herşeyi bir kenara atıp sadece sahtekar şey-hini zihinsel tapınmayla kutsuyor saatlerce. Taguti bir okulu bırakması gerek ama ALLAH subhanehunun emriyle değil, sahtekar şey-hinin emriyle bırakacak. Lafta La ilahe illallah yani ALLAH tan başka kanun koyucu tanımıyorum diyecek ama, bir takım beşerlerin Tağutların, kafirlerin demokrasisini savunacak. Sonrada anlamını dahi bilmediği zikri defiyle halayıyla hoplayarak zıplayarak tererennüm edecek. ALLAH akıl fikir versin ne diyelim...
14- Uydurma tasavvufu aklayabilmek için hadis uydurmaya başlıyorlar;
"Bir hadis-i şerif meali şöyledir; (Allahü teâlânın, kalbime doldurduğu feyzlerin, nurların hepsini Ebu Bekr’in kalbine akıttım.) [Mektubat-ı Masumiyye]"
Hadis diye uydurulan bu sözün hiçbir sahih hadis kitabında kaynağı yok. Kim benim adıma hadis uydurursa cehennnemdeki yerine hazırlansın sahih hadisi, heralde müslümanlıkla alakanız olmadığı için sizleri pek ırgalamıyor galiba. Çünkü tasavvuf dinini ikame edebilmek için peygamber a.s. adına bile iftira etmekten imtina etmediğinize göre, burada müslümanca bir kaygı göremiyoruz sizlerden.
"Hazret-i Ebu Hüreyre de buyuruyor ki; (Resulullahtan iki türlü ilim öğrendim. Bunlardan birini sizlere bildirdim. İkincisini söylersem, beni öldürürsünüz.) [Buhari]"
Bu hadisin var olduğuna inansak bile burada tasavvuf kelimesi nerede geçmekteki, bunu mutlak tasavvufa yorumlayabilelim.
"İmam-ı a’zam hazretleri, ictihadda en yüksek dereceye ulaştığı halde, Cafer-i Sadık hazretlerine talebe oldu. Daha sonra, talebe olduğu iki seneyi kastederek, (Ömrümün son iki senesi olmasaydı, Numan helak olurdu) buyurdu."
Burada da tasavvufun t-si yok, üstelik bu söze göre İmam Azam r.a in son iki senesindeki görüşleri hariç, diger görüşlerini inkar ettiğini ortaya çıkar. Buda onun adına atfedilen hanefi mezhebinin temelinden yıkılması anlamına gelir, koyu hanefilik kışkırtıcılarına duyrulur ki çoğu derin yapıların tarikatleri ve tasavvufçularıdır.!!!
"Hazret-i Ömer vefat edince, oğlu Abdullah hazretleri, (İlmin onda dokuzu öldü) buyurdu. İşitenlerin buna şaşırdıklarını görünce de, (Fıkıh bilgilerini değil, Allah’ı tanımak ilmini söyledim) buyurdu. (Buhari)"
Bu sözünde tam metni bu olmasa gerek, ama bizim aradığımız tasavvuf kelimesi ise hiç mi hiç yok. Dolayısıyla yorumada gerek yok.
"Muhammed Masum Faruki hazretleri de buyuruyor ki; Tasavvuf marifetlerinin hepsi Resulullahtan gelmektedir. Bunların isimleri sonradan konulmuştur. Resulullahın Peygamber olduğu bildirilmeden önce, kalble zikretmekte olduğunu muteber kitaplar yazmaktadır. (2/59)"
Bu iftiranın muteber kitapları ve kaynakları neymiş yazmamış zatı atıcı. Peygamber a.s. adına O"nun ağzından yalanlar düzmekten imtina etmeyenlerin yeri cehennemdir.
15- Peygamber a.s. bırakın sıradan insanların mezarlarını, peygamberlerin bile mezarlarını tapınak, dua merkezi, mescid, tören, bayram yeri, dilek mekanı edinmenin ALLAH subhanehunun rahmetinden katbe kat uzak olunacak işler, yani laneta müstehak işler olarak anlatmakta, yahudi ve hristiyanların bunları yapmalarını kınamaktadır.
Bizimkilere bakıyoruz nerdeyse her köşe başına bir tapınak gibi türbeler inşa etmekte, halk bu türbelere giderek, oradaki ölü mevhum kişilikten mutlak yardım, şifa, bereket, feyz dilenmektedir. Artık ALLAH subhanehu haşa unutulmuş ey falan imdat et, ey falan yetiş denilerek, mezardaki kendine bile faydası olmayacak ölüden yardım dilenir, medet umar hale gelerek, yatırı, ölmüş beşeri ilahlaştırmıştır. Çabut bağlamak, mum yakmak, adak sunmak, mezarda yatmak, mezara karşı secde etmek, el sürmek, totemist putçuluğun tüm ibadet şekillerini görebilmekteyiz.
16- Mubarek gün ver geceler uydurulmakla, sanki diger günler ibadet için mübarek olmamakta, ibadetlerede aynı titizlikle devam edilmemek istenmektedir. ALLAH subhanehunun bizlere bahşettiği her gün mubarektir. İbadetlerimizi her gün aynı titizlik ve hassasiyetle yapmakla mükellefiz.
"Hadis-i şerifte, (Beni övmek ibadettir) buyuruluyor. Resulullahı övmek, bid’at değil ibadettir. Mevlid kandilinde, Peygamber efendimizin doğum zamanlarında görülen halleri, mucizeleri okumak, dinlemek çok sevabdır. Kendisi de anlatırdı. Eshab-ı kiram da bir yere toplanıp, okurlar ve birbirlerine anlatırlardı. (S. Ebediyye)"
S.ebdiyye denilen ebedi betbahtsızlıkta, peygamber a.s. ı övmek ibadet olarak iftira edilmiş. Öncelikle ibadet sadece mabuda ilaha yani ALLAH subhanehuya yapılır. İbadet edilen bir paygamber bile olsa burada şirk devreye girmiş olur. Üstelik bu yalan ve iftira sözü anlam bakımından bile yorumlamak gereksizken, acaba bu iftiracı zalimler hem ALLAH resulü adına bunu iftira ederken, hemde düpedüz ibadetleri beşerlere kılarak ALLAH subhanehuya ortak koşarken, nasıl müslüman olabiliyorlar, doğrusu merak ediyorum. İşte bir başka uydurma hadis daha;
"Resulullah pazartesi günü oruç tutardı. Sebebini sorduklarında, (Bugün dünyaya geldim. Şükür için oruç tutuyorum) buyurdu. (Hak Sözün Vesikaları)"
Ancak yalan ve uydurma sözün vesikaları olarak görülebilir bunlar.İşte bide yalan ve uydurmada sınır tanımayan tenvirul kuluplu culuplu uydurma kitaba bakalım;
"El-mukni, el-miyar ve Tenvir-ül-kulub kitaplarında Mevlid gecesinin Kadir gecesinden kıymetli olduğu bildiriliyor. (Ed-dürer-ül-mesun)"
Artık sonradan türetilen mevlit gecesini ispatlayabilmek için, Kur"anda kesin olarak en kutsal gece olan Kadir gecesini bile küçümser hale gelmişler. Yani haşa ALLAH ın dediği yalan bunların dediği doğru. Mevlit gecesini hararetle savunurlar ama, peygamber a.s adına yalan hadisler türetmekten sonucu cehennem olsa bile bu tehdidi ciddiye almazlar, peygamber a.s. ın sünnetini ve Kur"ani yaşayışını hiçbir zaman örnek alarak yaşamazlar. Sonradan türettikleri her batıla dalarlar, batılın üreticisi her sahtekar şey-hede ilah gibi taparlar.
17-
"Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip oldu.) [Beyheki, Dare Kutni, Taberani]
(Kabrimi ziyaret edene şefaatim helal oldu.) [Bezzar]
(Hac edip kabrimi ziyaret eden, beni diri iken ziyaret etmiş gibi olur.) [Taberani, Dare Kutni, İbni Cevzi]
(Hac edip de, beni ziyaret etmeyen, beni incitmiş olur.) [Dare Kutni, İ. Malik]
(Mazeretsiz beni ziyaret etmeyen bana cefa etmiş olur.) [İbni Neccar]
(Kabrimin yanında, benim için okunan salevatı işitirim. Uzak yerlerde okunanlar bana bildirilir.) [İbni Ebi Şeybe]"
Yukardaki hadislerin senet ve ravi sahihliği madem size düşer, onuda siz yazmalısınız.
18- Bu hadislerinde sahih olmadığı açıktır, üstelik ALLAH subhanehunun İznim olmaksızın katımda kim şefaat edebilir ayetinede açıkça muhaliftir.
"İki hadis-i şerif meali şöyledir;
(Sadece beni ziyaret için gelen, kıyamette şefaatimi hak etmiş olur.) [Müslim, Taberani]
(Vefatımdan sonra beni ziyaret eden, hayatımda ziyaret etmiş gibidir.) [Beyheki]
19- Bu hadise göre cehennemliklerin üzerine bol ağaç dikersek azaptan kurtulurlar mı diyeceğiz. Adamlar dini inkar etsin her türkü kötülüğü yapsın öldüklerinde kabirlerine bir agaç dik ohh kurtuldu olsun. Hem ALLAH aşkına kabirdekinin azaplık mı yoksa cennetlik mi olduğunu kim belirleyecek!!!_?
"Peygamber efendimiz, iki kabrin yanına gelince, bir hurma dalı getirilmesini emretti. Hurma dalını ikiye kırıp, yarısını bir kabre, yarısını da diğer kabrin üstüne koyup, (Bu dal yaş kaldığı sürece azapları hafifler) buyurdu. (İ. Mace)"
Peygamber a.s. hakkında onca hadis uydurmaktan sakınmayacaklar, ama peygamber a.s. in kabrini ziyaretle cennete giriverecekler, daha doğrusu bu yolla uydurdukları sahtekar şey-hlerin mezarlarını tapınak edinecekler, tapınacaklar, onları mutlak cennetlik görerek, kendileride onlara tapınarak cennete girecekler. Amaç mezar tapıcılığı, uydurulmuş sahtekar şey-h şirkini ikame etmek. Peygamber segisi bu amaca hizmet için zırh ve maske.
20- Kabir ziyaretlerinin varabileceği tapınakçı boyutu peygamber a.s. iyi bildiği için, önceleri kadın erkek herkese yasaklamıştır. Daha sonra bu yasağı kaldırmıştır. Demekki şiddetle mezar tapıcılığını savunanlar bu iş o kadarda izin verilebilecek eylem değilmiş. Günümüzde bazıları için bu işin mezardaki ölüye ve ruhuna tapınmaya kadar vardığını görüyorsak, yasağın neden bir dönem uygulandığı açıkça ortaya çıkmaktadır.
21- Artık ne uyduracağını şaşıran zavallı zatı atıcı, adamları top sakal bırakmakla itham etmiş. A zavallı dengesiz, adamlar bırak sakal kısatmayı jilet vurmayı bile haram görürler. Kaldiki senin top sakallı diye tarif ettiklerin, abd kuklası sultanlar ve krallardır. Bunlar bırak müslümanlığı bilmem ne sahillerinde yatlarla ecnebi kadınlarla şarap içenlerdir. Üstelik itikatlarını beğenmediğin adamların çoğunu hapseden veya katleden adamlar. Uydur bişeylerde, münasip bir yerinden uydur. ;)))
22- Bakın itirazı ne savunması ne zatı atıcının;
" Âdet dönemindeki kadını boşamak . Âdet dönemindeki boşanma geçerli olmaz. (Fetavel Mer’a, s.137, Riyad)
CEVAP
Hayzlıyken yapılan talak, haram olmakla beraber sahihtir. (Redd-ül-muhtar)"
Cevaba dikkat neymiş harammış, yani hayızlıyken yapılan talak haram olduğuna göre hangi geçerlilikten bahsediyor bu zatı atıcılar. Bu şuna benzemiş içkiliyken namaz kılmak haramdır ama kılınan namaz sahihtir. ;)))
Yani okadar zorlanmışlar ki küçük akıllarıyla reddiye üretecem diye komik duruma düşmüşler farkında değiller.
23- Zatı atıcı minare yapmakla ilgili bir şey zırvalamış, iyide be zavallı adam Mescidi Harameyn zaten minarelerle çevrili!!!
24- Ölülere Kur"an okumakla ilgili uydurmalara gelince.
"Kabristanda Kur’an okumak sünnettir. (Tahtavi)"
Tahtavi mi yoksa oduni mi ölülere Kur"an okumanın sünnet olduğunu idda emeiş, peki hangi hadise göre, bu konuda henüz hadis uydurmamışlar. Ama gelin uydurdukları ve bu uydurmalarla cehennemi takmadkları hadise bakalım;
"(Kabristana giren kimse, Yasin suresini okusa, o gün ölülerin azapları hafifler. Ölülerin sayısı kadar o kimseye sevap verilir.) [Etfal-ül müslimin]"
Neymiş efendim adam ömründe bir kez Kur"an okumamış, ama biri gelecek hemde siz ölülere Kur"anı işitriremezsiniz ayetinin geçtiği Yasini okuyacak, onlarında azapları hafifleyecek, hemde okuyana sevap geçecek. İyide kardeşim hadi okunan kişi azapta değilse ne olacak, veya okunan Kur"anı bir kere hayat gündemine almamışsa ne olacak, heleki siz ölülere işittiremezsini ayetini nereye koyacağız.
Üstelik bütün bunların yanına birde hadisin uydurma olduğunu ortaya koyarsak, uyduran ve uydurulanı nakleden ve inananın cehennemde olduklarını düşünürsek, hem din adına ALLAH resulunun ağzından yalan uyduracaklar hemde bunlarla kendilerini mi kurtaracaklar. Elbette amaç bu değil, amaç ALLAH subhanhuya ortak koştukları sahtekar şey-hlerinin mezarlarını bu uydurma hadislerle tapınak haline getirmektir, esas amaç ve maksat budur.
25- Muska totemini savunma palavralarına. Tirmizide gösterdikleri şu hadisin kaynağını bulamadım;
"Eshab-ı kiramdan Abdullah bin Ömer, (Gazap, ceza ve kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve hazır bulunmalarından, Allah’ın âyetlerine sığınırım) yazar ve büluğa ermemiş çocuklarının boyunlarına asardı. (Tirmizi)"
Bizde muskayı yasaklayan hadislere bakalım;
"2055- Muğîre b. Şu’be (r.a.)’in babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur; “Kim dağlanmak suretiyle tedavi olmaya çalışırsa ve muska taşıyarak tedavi olmak isterse Allah’a tevekkül etmekten uzaklaşmış demektir.” (Ebû Dâvûd, Tıp; 17; İbn Mâce; Tıp; 39)
2072- İsa (r.a.)’ın kardeşinden rivâyete göre, şöyle demiştir; “Humre=Alazlama hastalığına yakalanan Abdullah b. Ukeym, Ebû Ma’bed el Cühenî’nin yanına girdik ve şöyle dedik; Bu hastalığın geçmesi için muska boncuk vs. takmaz mısın? Şöyle cevap verdi. Ölüm, o takınacağım şeyden daha yakındır. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurur; “Kim bazı şeylerden korunmak için bir şey takınırsa o takındığı şeyin korumasına terk edilir.” (Ebû Dâvûd, Tıp; 17)
(2157)- İbnu Mes’ûd (radıyallâhu anh) anlatıyor; "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) on şeyi sevmezdi; Sarı yani halûk, yaşlılıkla ortaya çıkan akların rengini değiştirme, izârın (kibirle) yerde sürünmesi, altın yüzük takmak, teberrüc (kadınların zinetlerini yersiz olarak göstermesi), zar atmak, Muavvizeteyn’den başka bir şey okuyarak rukye yapmak, akdü’ttemâim (muska bağlamak), suyu (meniyi) mahallinden başka yere atmak, çocuğu ifsad etmek. Resûlullah, bunları) haram kılmaksızın mekruh sayardı." [Ebû Dâvud, 3, (4222); Nesâî, Zinet 17, (8, 141).]
Ayrıca arzu edenler temime yasağına bakabilir.
Hele şu uydurma fetvaya bir bakın;
"Âyet-i kerime ve dua yazılı muskayı muşamba, naylon gibi su geçirmez şeylere sarılı olarak cünübün bile taşıması ve helâya girmesi caizdir. (Halebî, Dürr-ül-muhtar)"
Adam buna göre haş Kur"anı anlamını düşünmeksizin hayatına uygulamaksızın naylonlasın, muşambalasın, üstünde taşısın hemde birde sakınmadan bunlala helay girsin, hayatına aksettirmediği Kur"anı adeta koruyucu madde gibi kalkan gibi kullansında, hurafe ve bidatlere dalsın. Zeten amaçlarıda Kur"anı muskalamak biryerlere asmak, anlamını hiç yaşamamak, yaşatmamaktır.
26- Tasavvuv ve tarikatçılar müteşabih ayetleri anlamından çarpıtarak tevil etmeyi maharet sayarlar. Oysa Kur"andaki müteşabih kelimelerin anlmını değiştirmek, Kur"an ın anlamı değiştirmekle eşdeğer bir küfürdür. Ayette kalplerinde bozukluk olanların müteşabih ayetleri tevile ve anlamını değiştirmeye meylettikleri tipler diye tarif ettiği kişiler tam da bunlardır. Ayet ALLAH arşa istiva etti diyecek bunlar yok istila etti diyecekler, bunlar peygamber a.s. Kur"anda geçen el-yed kelimesini değiştirmemişken, peygamber a.s. dan daha akıllı olduklarını iddia ederek , bunu kudretle değiştirecekler. Oysa el diye vasfedilen ALLAH a uzuv isnadı değil, bizzat elle yapılan üstünlük fiili sıfatına işaret vardır. Adamlar bu fiili üstünlük sıfatını savunuyorken tevilsiz ve teşbihsiz, bunlar adamları mücessime ilan ediyorlar. Oysa kendi sahtekar şey-yleri bizzat adi nefislerini açık açık ilah ilan ederken, sevdikleri kadınları ilah ilan ederken, hatta hoşlandıkları şarabı ve kadın işvesini bile tanrı tecellisi diye ilahlaştırırken, başkalarını ALLAH subhanehuyu beşere benzetmekle itham ediyorlar...
27- Tesbih kullanmak. Tesbih sonradan türetilen ve kullanılan bir maddedir. Peygamber a.s. ın risalet döneminde tesbih henüz yoktu. Ama bakın yine uydurmasyoncular çakıl taşlarıyla ilgili veya çekirdeklerle ilgili bahse konu hadise, tesbihide sokuşturuvermişler.
"Tesbihleri parmakla saymak ve tesbih kullanmak caizdir. Resulullah, bir kadının çekirdeklerle veya çakıl taşlarıyla tesbih çektiğini gördüğü halde yasaklamamıştır. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbni Hibban, Hâkim"
Peygamber a.s. sadece sağ eliyle tesbihatta bulunmuştur. Yoksa tesbih o dönem var olan bir alette değildir. Peki olmayanı kullanmak mı daha evladır, yoksa peygamber a.s ın davranışını uygulamak mı?
İşte mevlit derler, ALLAH resulu kendi adına uydurulan hadislere karşı uyduruculara cehenneme gireceklerini ihtar eder ama, bunlar her gün yeni bir hadis uydurmaktan imtina etmezler. Peygamber a.s. elleriyle tesbihat yapmış dersiniz yok illa, anlamını dahi bilmedikleri tesbihatları, tesbih aletini insanları miskinleştirmek için ellerine tutuşturuverirler. Öyleya çeke dursun bilmem kaçyüzbintane tesbihide oyalansın müritler. Miskin miskin tesbih çeken adamdan, zalim düzenlere ne zarar gelebilir ki, amaçta bu miskinleri türetmek zaten. Otursun sofularımız miskin miskin anlamını dahi bilmedikleri yada anlamını birkez hayatlarına khakim kılmadıkları zikirleri, tesbihleri çeksinler, Tağutlar, kafirler müslüman beldelerde onca masum kadın ve çocuğun kanını döksün, bunlarda tekkelerinde sıcak postlarında milletin bağışını sadakasını zıkkımlansın. Ecnebiler ve zalim beşeri sistemler tarikatçıları çok severler çünkü onlardan asla kendilerine zarar gelmeyeceğini çok iyi bilirler.