Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30 Kasım 2011, 19:47   Mesaj No:17

mdm1

Avatar Otomotik
Durumu:mdm1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14647
Üyelik T.: 19 Kasım 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 56
Konular: 4
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_?

Kıymet li Mihraç kardeşim;

Herşeyden önemlisi Aleviliği irdeleyeceğim bu kısa metinden yola çıkarak hemen birilerinin beni yaftalayarak Emevi sövücülüğüne başlamamalarını salık veriririm. Unutulmamalıdır ki, Ali r.a. ve Muaviye r.a ile akrabadırlar. Birde asırlar önce yaşanmış dramları ve çekişmeleri sürekli sıcak tutma çalışmaları, tamamen üstü örtülü bir ideolojik İslam karşıtlığının sistemli çabasıdır, daha doğru ifadeyle, asırlar önce yaşanan siyasi, politik, mali, adına her ne dersek diyelim yaşanmış İslam içi bir meselenin kaşınarak, kanatılarak sürekli gündemde tutulması, bu süreci İslam karşıtı bir mecraya taşıma gayretidir. Bunu delillendirecek kanıtlar ise, Ali r.a İslam hükümlerini herşeyiyle tam olarak yerine getirmesine karşılık, onun yolunda olduğunu iddia eden bazı fraksiyonların bırakın İslam ibadetlerini İslam dinini, gericilik ve yobazlıkla yaftalaması, bağlı oldukları sistemin kurucusunu dahi kendi görüşlerine bağlarken, hala gerici, yobaz sünniler bizi katlediyor diyerek İslam ümmetinden bir gruba karşı yaygara ve dram koparması, gerçekten komik ve art niyeti barındırmaktadır. Kardeşim sistem kurucusuna kadar madem senin ve sistemin erglerine kadar yerleşmişsin, hala neyin kıyıcılığından hangi yobazlıktan dem vurursun. İşte benim ilk karşı çıktığım budur, ta kerbelaya kadar(ki ne hakları varsa, kerbelada şehit edilenler kendilerini müslüman ilan ediyordu) bir ezilmişlik tutturulmuş, bir devrim tragedyası terennüp edip durmaktalar. Peki durum gerçekten öylemidir, çok övündükleri sistemin katliam çeteresine baktığımızda her nedense gerçek mazlumların kılığına kıyafetine kadar yasaklanan yobaz(!) dedikleri müslümanlar olduklarını görmekteyiz. Demek ki ortada realite farklı amaç farklı. Amaç populasyon bakımından yaşadıkları belde de yobaz(!) çoğunluğun iktidarı ve özgürlüklerini ele geçirme tehlikesidir. Bu grupsa sünni yobaz ve gericilerdir. O halde nasıl ajite edelim durumu diyorlar kendilerince, Kerbelaya kadar inerek iç çatışmayı körükleyelim, bu yarayı kanatalım ki, İslam zayıflasın, ataistler, marksistler, ırkçılar bununla sevinç duysun.

Durumun bir başka veçhesi ise ta o dönemlerde bu ihtilafları körüklemek isteyenler, Ali r.a e ilah diyecek kadar işi çığırından çıkarmıştır. Ali r.a in kendisini ilah ediyenleri bir rivayete göre yakarak bir rivayete göre üzerlerine duvar yıkarak öldürttüğü geçmektedir. Gulat diye tabir edilen grubun günümüzde de ortaya çıkarak Ali. r.a i evvel-ahir diyerek sonunda ALLAH olduğunu bile açıkça dillendirdiklerini görmekteyiz ki, Ali r.a acaba bu durumu görse ne yapardı!?. Yine siyasi olarak ihtilafı körükleme adına Hüseyin r.a ı günümüzde sözde savunanlar gibi Kufeliler beldelerine liderliğe çağırmışlar, Hüseyin r.a yola çıktığında ise kendisini ailesi ve çevresindeki sayılı müslümanla yalnız bırakmışlardır. İslam ümmetinde ihtilafı körüklemek isteyenlerin en çok başvurdukları malzeme Kerbela katliamını ajite etmek, o masumların kanı üzerinden siyasi, ideolojik (marksist,deist,ateist,gnostikler dahil) çıkar hedefleri için kullanmaktır. Yine ırkçılık burda başka bir faktördür ki, Farslıların Şia ekolunu oluşturmalarının nedeni ırksal vurgulu ve siyasi bir konum oluşturma temelinden kaynaklanmaktadır. Çünkü Türkiyedeki ve İrandaki ekoller, Alevi Şia fraksiyonları, daha çok ırklarının Sünni Arap inanışı içerisinde eriyip asimile olmaması için, Kerbelayı kendi siyasi emelleri doğrultusunda sıcak ve daima kanlı tutmayı hedeflemektedirler. Bu fraksiyonların iddalarına bakarsanız, ehli beyti türk veya fars olarak iddia edenler bile vardır, her biri kendi beldelerinde nerdeyse her köşe başında arap olmayan seyyitler bile türetmişlerdir. Yani seyyidlik gibi bir kavramla her bir ırk kendi ırkını kutsallaştırma çabasına girişmiştir. Bütün bu çabaların ise, kuru bir ehlibeyt sevgisinden kaynaklanmadığını, siyasi, ideolojik, ırksal amaçlar için ehli beyt sevgisinin araç olarak kullanıldığını ortaya açıkça koymaktadır.
Demişsiniz ki;
__________________________________________________ ________________________
Çünkü peygamberimizin bir hadisinde yer aldığı gibi
"Ben ilmin şehri Ali kapısıdır"
__________________________________________________ ________________________

Öncelikle bu hadis uydurma bir hadistir, Aliyül-kari ve birçok muhaddiste bunda hemfikirdirler. Ayrıca hadisin metnini anlam bakımından irdelersek hadisin Ali r.a ı peygamber a.s. ın üzerinde bir konuma getirecek derecede gizli bir ima içerdiğini göreceğiz. Şöyle ki; ilim soyut bir kavramdır , cümlede ise şehir olarak temsili somutlaştırılmıştır, peygamberin a.s. böyle bir ilme sahip olduğunu yani şehre, Ali r.a ın ise bu şehrin surlarla kuşatılmış giriş kapısına benzetmişler. Yani şehride içine alan bir anlam yükleyerek, Ali r.a ın peygamber a.s dan daha çok ilim sahibi olduğunu ima etmişler. Böyle bir inanış hem peygamber a.s. ın risaletine helal getireceği gibi, hem de ilim gibi soyut bir ifade de üstünlük aranmış olur ki, üstünlüğün ancak takvayla olduğunu vaaz eden bir resulden bu cümlelerin çıkmış olması asla düşünülemez...

Günümüz Alevilik fraksiyonlarına gelirsek(Alevilik kavramının çıkış süreci en fazla 2 yüzyıl öteye dayanır), Zöhre ana fraksiyonu formatlanmış bir Frigyalı bereket tanrıçası Kibele motiflerini üzerinde taşımaktadırlar. Sitelerinde evvel-ahir Ali, kainatı var eden, insanları yaratan, sonra insanlara halife olan ve açıkça ilah olarak ilan edilen bir düşünce çarpıklığı vardır. Kur"anı reddetmeleri, sözde ehli beyti İslama karşı savunmaları, peygamber a.s ın adile adında tek eşi olduğu iddiaları, (peki Fatıma r.a ı doğuran kimdir) saz gibi bir alete telli Kur"an demeleri, kendilerini hiç bir zaman müslüman olarak adlandırmamaları ve bilakis bu isme nefret ve kinle tepki vermeleri, bu düşünce kliğinin İslamla uzak yakın hiçbir ilgisinin olmadığını, ehli beyt sevgisi lafının sadece siyasi, ırki ,ideolojik amaçlar için ajite edilen bir araç olarak kullandıklarını, yine Alevilik bünyesinde, Luvilik (ışıkçılar), gnostik, sosyalist, ateist, marksist,mitraist, zerdüşt, şamanist hatta hatta, satanist düşüncelerin nüfüz ve aidiyet sahası haline gelmesi, kendilerini gerçek anlamda ehlibeyti seviyorum ve müslümanım diyenlerin gerçek yerlerini almalarını zorunlu kılmaktadır inancındayım.

Yani saydığım fraksiyonlardan aleviliğe her türlü karışım mevcutken bilakis İslam ve müslümanlar gerici,yobaz, katı denilerek nefretle karşılanmıştır. O halde burda İslamdan ve müslümanlıktan söz edilemeyeceğine göre ki, akaidi çarpıklıklar bile buna açıkça işaret etmekte, kendisini hem müslüman hem bu gruptan addedenlerin , ya kendilerine başka ünvan bulmaları ya da müslümanlıklarını terketmeleri gerekmektedir. Şimdiki ideolojik Aleviliğin ön kabul koşuluda bu zaten.

Son olarak elbet her koyun kendi baçağından asılmalı ama, birileri sürekli benim inancım İslamı gerici, yobaz yaftası vurmaya çalışarak aşağılamaya çalışıyorsa, kurucu liderine kadar bizden dediği sistem de hala hemde müslümanların iç meselelerini ajite ederek, katlediliyoruz, eziliyoruz, ağlama ve zırlamalarıyla sonrada müslümanlara nefretle dönüp birde gerici yobaz diyor haksız bir şuç atıyorsa, burada sindirilemeyen ve bastırılamayan kin ve nefreti vede en önemlisi yalanları görmekteyiz.

İnsanlar elbette istediğine inanmalı, elbette İslamı beğenmeme özgürlüğüne sahip olmalı, ama müslüman olmadığı halde, müslümanlığa müslümanlık öğretmeye kalkmamalı, Kur"ana inanmıyorsa da sazına telli Kur"an adı takmamalı, ehlibeytin yaşayışının ve ibadetinin birini bile yapmayarak hatta hatta bu ibadetlere düşman olarak birde ehli beyti seyiyorum yalanını ortaya atmamalı. Burada sevgi değil düpedüz bir ideolojik kışkırtıcı zihniyet yatmakta.

İslama inanmayana elbet saygım var, ama İslama İslam öğretmeye kalkmadıkça, gerici yobaz damgası vurmadıkça, ideolojik çıkarı için İslami degerleri severmişcesine ajite unsuru olarak kullanmadıkça...

Selam ve dualarla kardeşim...
Alıntı ile Cevapla