Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_?
Sevgili arkadaşım,
Öncelikle Mevlana'ya ait sözleri okuduğunuzda içinde çok derin manalar içeren sıradan bir insanın ağzından çıkamayacak kadar değerli sözler olduğunu her aklı başında insan anlar...
Kaldı ki sizin hırsızlık yapmış gibi ima ettiğiniz O Yüce Şahsiyeti bugün bütün dünya takip edip Onun o güzel ve derin manalar içeren sözlerini anlamaya ve çözmeye çalışıyorlar. Yani onca dünyadan bilim adamları herhalde geri zekalı değillerdir...
Başkalarından bu sözleri çalmış demişsiniz. Siz galiba Mevlanayı Saidi Nursi ve Fethullah Gülen ile karıştırıyorsunuz. Bence karıştırmayın çünkü Mevlana, onca sözlerini hem müslümanım ayağına yatıp hem de abd gibi islam düşmanı bir ülkede oturup da yazmamıştır. Madem çalmış diyorsanız onca cilt dolusu sözlerin kime ait olduklarını kimden çalındıklarını da herhalde bize tek tek açıklarsınız. Biz de öğrenmiş oluruz. Haa belki o sapıklık içeriyor diye bahsettiğiniz sözleri kastediyorsanız doğru, mesnevide mevlanaya ait olmayan zamanla birileri tarafından sokulmuş veya değiştirilmiş sözler de vardır. İşte o sözler sizin bahsettiğiniz hakaret içeren sözler olabilir. Ancak o kadar güzel sözler içerisinde gidip bahsi geçen, Mevlanaya ait olmadığına inandığım bir kaç söze takılmış olmanız da ayrıca hayret edilecek bir durum...
Sürekli yaklaşımlarınızdan hep bardağın dolu kısmını göreceğinize boş kısmını görmeye çalışarak yorumlar yapıyorsunuz...
Mesela Alevilerden bahsederken sanki hepsi aynı düşünce ve inanca sahipmiş gibi eleştiriler yöneltmişsiniz. Oysa yanlızca bir şeyi doğru söylüyorsunuz o da gerçekten islamı rededen, hatta Allahı peygamberi ve evliyaları bile tanımayan, oruç namaz yoktur diyen, ve yine çok ilginçtir ki Alevilikte Hz. Ali diye bir şey yoktur gibi komik iddialar dahi öne süren, kendine Aleviyim diyen bir sürü Alevi adı altında gezinen ateist grup ve dernekler vardır. Bu inkar edilemez. Hatta bahsi geçen Zöhre Ana tamamen bunlara karşı olduğu için bu insanlar tarafından bugün bir sürü karalamalara ve hakaretlere maruz kalmaktadır. Onun için ben derim ki Aleviliği Zöhre Ana ve Onun gibi inananlar aracılığıyla tanımaya çalışırsak gerçek Aleviliği işte o zaman tanımış olacağız. Ve göreceğiz ki hiç de bize anlatılanlar gibi veya bizim sağdan soldan görüp kulaktan dolma bilgilerle tanıdığımız aleviliğin gerçek alevilik olmadığını göreceğiz. Ben bizim ilahiyatçıların da tv. programlarında çıkıp alevilik ile ilgili bir sürü olmadık yalan yanlış şeyler anlattığını gördükçe o insanların ne kadar baskı altında yaşadıklarını ve asimile edilmeye çalışıldıklarını çok daha iyi görüyorum. Aleviliği en doğru yine gerçek aleviliği yaşıyan alevilerden öğrenebilirsiniz. Ben gerçek aleviliği yaşayanlara bakıyorum bir de bizim ilahiyatçıların anlattıklarına bakıyorum birbiriyle alakası olmayan şeyler olduğunu görüyorum. Israrla aleviliği alevilere bırakmamak için her türlü şeyi yapıyoruz. Kendi sünni inancımıza göre bir alevilik yaratmak için her şeyi yapıyoruz...
Oysa o insanlar da kendilerini gerçek islamı yaşıyanlar olarak görüyorlar. ve bunu da hiç bir zaman bizim yaptığımız gibi kimseye dayatmaya çalışmıyorlar. Bence insan olarak böyle hoşgörülü davranmamız lazım. Aleviler bizi yobaz görüyor bize kin besliyor diyoruz ama kendi inancımızı adamlara her seferinde dayatmaya çalıştığımızı da malesef unutuyoruz. Daha bugün bile aleviler ben çocuğumu kendi inancıma göre yetiştirmek istiyorum demelerine rağmen bizler zorunlu din dersleriyle onlara kendi inancımızı dayatmak için her şeyi yapıyoruz. Ondan sonra da onlardan saygı bekliyoruz...
İki farklı insan iki farklı inanca ve düşünceye sahip olabilir. Ancak ne zaman biri diğerine kendi inancını dayatacak olursa bu ne hoşgörülükle, ne insanlıkla ne de müslümanlıkla bağdaşır. ben bu inançta ve düşüncedeyim. Dünya üzerinde barış ve huzur isteniyorsa önce karşılıklı saygı ve hoşgörü olmalıdır. Dayatmayla kimse kimseye bir şeyi kabul ettiremez. Tarih bunun örnekleriyle dolu. En basitinde bir Osmanlının bütün dünyaya adaletli hükmetmiş olmasına rağmen yine de insanlar kendi hürriyetlerini daha çok önemseyip yaşamak istedikleri için Osmanlı bir yerden sonra bu insanlar üzerinde hakimiyetini sürdürememiş ve parçalanmıştır. Onun için bırakalım her kes kendi istediği gibi inanıp yaşasın...
Peygamberimiz dahi sağa sola adamlarını yollarken islamı anlatıp öğretsinler diye yollamıştır. Gittikleri yerlere hükmedip yönetsinler diye değildir. İşte biz müslümanlar senelerdir bu ayrımı yapamadığımız için hep böyle başkaları tarafından kin ve nefretle anılıyoruz...
Dediğim gibi aleviliği bir kaç ateist çevrenin yaptıklarıyla değerlendirmememiz lazım. Siz de takdir edersiniz ki bugün kendine müslümanım diyen sünniyim diyen bir sürü namaz kılmayan oruç tutmayan, içki içen insan vardır. Birisi de çıkıp onlara göre sünniliği ve müslümanlığı değerlendirse bu ne kadar doğru bir yaklaşım olur?
Onun için diyorum ya başkalarının açıklarıyla kafa yoracağımıza önce kendi yanlışlarımızı ve eksikliklerimizi görelim. Her insan istediği gibi inanıp düşünme hürriyetine sahiptir. Kimse senin benim gibi inanmak ve düşünmek zorunda değildir. Allah bile insanı hür iradesi ile başbaşa bırakıp onun ister müslüman ister hiristiyan vs. olması konusunda serbest bırakmışsa bize ne oluyor. Biz o hakkı nerden kendimizden görüyoruz...
Alevilerin bazı ibadet şekilleriyle alay edercesine yorumlar yapmışsınız. Her inancın kendine özel ibadetleri vardır. Buna öncelikle saygı duymak lazım. Başkaları da senin yaptığın ibadet şekillerini yanlış bulup alay konusu edebilir. Kendine yapılmasını istemediğini başklarına da yapmamalısın. Müslümanlara da bu yakışır...
Mesela bir örnek verecek olursak aleviler de kendi içerisinde bizim oruç tutma şeklimizi eleştiriyorlar. onlara göre bizim oruç tutma şeklimiz yanlızca ağız bağlamakmış. Oysa asıl oruç Hakka özünü bağlamak olduğunu savunuyorlar. Sünniler akşama kadar yeme içme muhabbeti yapıyorlar. rastgele iftar ve sahur yapıyorlar vs. şeklinde eleştirileri vardır.Ancak hiç bir zaman da bunu samimi muhabbetleri olmayan bir sünninin de yüzüne vurmazlar. saygı duyarlar...
Ben şahsen onların oruç tutma şekillerine şahit oldum. Ve eleştirilerine etrafımda oruç tutan sünni insanlarımızı gördükçe hakvermedim değil. Mesela onlar oruç tuttuklarında sahura kalkılacak geceden önce bir boy abdestlerini alırlar. Sonra gece sahura kalkınca sofraya oturmadan önce bir gusül abdesti alırlar. Dua edip yemeğini yerler. saati gelince niyetlenip yatarlar. gün boyu kesinlikle yeme içme muhabbeti bu akşam ne yiyeceğim muhabbetine kesinlikle girmezler. Adamların oruç tuttuğunu kesinlikle anlayamazsınız. Akşam iftar saati geldiğinde hemen ilk bulduklarıyla oruçlarını açmazlar. Yine önce gusül abdestini alırlar ondan sonra dua edip orucunu açarlar. Abdestsiz kesinlikle oruç tutup açmazlar. Ve kesinlikle oruç kaç gün sürerse sürsün oruç boyunca karı koca cinsel yaklaşımlarından kaçınırlar...
Şimdi bunu neden anlattım. bir bizim oruç ibadetini yapışımıza bakalım. Bir de adamların yaptığına. Durum böyleyken ne yazık ki yine bizler adamları beğenmiyoruz. İşte o yüzden diyorum. Bardağın dolu yüzünü sürekli görelim. Açık aramayalım. İnsanların inançlarını yanlış uygulayanlara bakarak değilde gerçek ve doğru uygulayanlara bakarak eleştirelim...
Aleviler kesinlikle Kur-an'a inanırlar. Tabi alevi adı altında gezinen ateistlerden bahsetmiyorum. Ancak aleviler bizim okuduğumuz kitap olan Kur-an'ın değiştirildiğine inanırlar. Bunun sebebi de kendi inançlarına ait bir şey bulamadıklarından. Onlara göre gerçek değişmemiş Kur-an'da Alevilik yolu ve ibadetleri her yönüyle anlatılmaktadır. Ancak emevi saltanatı zamanında muaviye tarafından Kur-an'ın içerisinden Alevilik ile ilgili her şey atılmıştır. Onlar için Kur-an değişik dönemlerde gelen evliyaların yani kendi Alevi pirlerinin dilinde ve nefeslerinde olduğuna inanırlar...
Mesela Kur-an'da bir kafir olan firavunun bir olayı anlatmak için de olsa ismi geçerken, bir hiristiyan peygamberi olan Hz. İsa'nın annesi olan Meryem Ananın ismi dahi geçerken, Kur-an'ı getiren islam peygamberinin annesinin veya babasının veya Ehlibeytinin direkt olarak bir tek olsun ismi neden hiç geçmez diye sorarlar. Onlara göre değişmemiş Kur-an'da peygamberimizin bütün ailesinin yani Ehlibeytinin ismi geçer. daha buna benzer bir sürü eleştirileri var. Ancak bunu kimseye dayatmazlar. Kendi içlerinde muhabbeti açıldıkça dillendirirler...
Suçlar kişiseldir demişsin. Ben de diyorum ki o suçu işleyen kişi neden hep sünnilerden oluyor. neden yakılan bir alevi onu yakan sünni oluyor. Hani biz kendimizi gerçek müslüman olarak hep görüyoruz ya, onları müslüman olarak görmüyoruz ya ondan soruyorum. Bu işte bir terslik yok mu. Emevi zamanında alevi kıyımı, osmanlı zamanında alevi kıyımı, daha düne kadar maraş çorum sivas da kıyım. Bunlara bir şekilde kılıf uydurulup şundan bundan olmuş diyebiliriz. Ancak bu yine de kıyım için bize bir hak tanımaz. tanır dersek bugün abde'nin de müslüman ülkelerde demokrasi için yapıyoruz diye yaptıkları kıyımları sırf bir sebepleri var o zaman haklılar dedirtmez mi?
fazla uzatmak istemiyorum. Benim kimseye bir müslümanlık dersi vermek gibi bir niyetim yok. yanlızca çok yakından tanıdığım alevi arkadaşlarımdan sevgi besledikleri Pirleri olan Zöhre Ana hakkında yazınızı görünce bundan rahatsızlık duydum ve konuyu daha objektif değerlendirebilmeniz için biraz haddim olmayarak katkıda bulunmak istedim. çünkü onları ben yakından tanıma fırsatı buldum. Ve anlattığınız ateistlerin yaşadığı aleviliğe benzeyen bir şeyleri yok. Onlar gerçek aleviliği yaşayan insanlardır. Herkese tavsiyem gerçek alevilik nedir diye merak eden varsa lütfen tek adresleri Zöhre Ananın yaşayıp yaşattığı alevilik olsun. sağdan soldan anlatılanlara ve yazılanlara fazla kimse inanıp yanlış bilgi sahibi olmasın. Herkese hayırlı geceler...
|