Cvp: Adalet Adalet yalnız insan için mi?
Şurası çok açıktır ki, evrende her parçacığın, bir diğeri ile çok yönlü münasebetleri ve hakları vardır. Varlık işte böyle sıkı ve karmaşık ilişkiler içerisinde yaratılmıştır. Bu varlıkların haklarını kusursuz bir şekilde tesbit etmek, vermek ve korumak gerekir ki, bütün varlıklar arasında barış ve muhabbet doğsun.
Ama insan, Alemlerin Rabbi’nin kendisine ve kendi dışındaki mahlukata verdiği hakkı pek adil bulmuyor. Adeta Allah’a bu mevzuda beceriksizlik isnat ediyor. Mahlukatın haklarını kendisi tesbite kalkışıyor. Ne var ki bu yöntemle insanlık, binlerce yıllık bilgi ve fikirbirikimine rağmen, Hz. Ebubekir Sıddık Efendimiz’in yaklaşımına genel itibarıyla hâlâ yetişebilmiş değildir. Oysa insan, Allah’a ve O’nun peygamberlerine teslim olsaydı, bu kadar zaman israf edilmeyecek, bu kadar insan zulme mahkum olmayacak ve bunca bedbahtlık yaşanmayacaktı.
İlahi aydınlığı reddederek adalet arayan insan, sorumsuzca yaşamayı, Allah’ın ve mahlukatın hakkını çiğneyerek yaşamayı, dünyasını da ahiretini de zayi etmeyi, sahte eğlence ve zevkten ibaret bir hayatla oyalanmayı, kendisine verilmiş haklar olarak düşünüyor. Fakat Yaratıcısı’nın ona sorduğu “insan başıboş bırakılacağını mı zanneder?” sorusu bir yandan hakikati hatırlatırken, diğer yandan da akibeti konusunda uyarıyor.
Ama o, bildiğini okur bir tavırla, kurduğu sistemlerin temeline hakkı ve adaleti değil, kendi arzularını koymuştur. Bu yüzden oluşturduğu kurumlar insanı ezmiş ve sömürmüş; neticede mülkler, ülkeler, devletler çökmüş ve dağılmıştır. Halbuki adaletin tesisi için önce hakların doğru belirlenmesi, sonra da sahibine verilmesi ve korunması gerekirdi. |