Cvp: Adalet Hak ve adaletin temeli
Bir toplumda haklar doğru tesbit edilir ve buna uyulursa, o toplumda artık insanî ilişkiler dengesi kurulmuş demektir. Biz de böyle dengeli ve adil bir cemiyetin inşası için yüce Allah’ın belirlediği hakları bilmek zorundayız. Bu hakları iki grupta toplayabiliriz:
Birincisi Allah’ın hakları... Önce insan, toplum, bütün insanlık, hep birden O’nun haklarını bilmeli, tanımalı ve hürmet göstermelidir. O’nu birlemeli ve O’nu en büyük kabul etmelidir. O’na şükredip, O’nun için secdeye kapanmalı ve yalnız O’ndan korkmalı, O’na kulluk etmeli; kısaca, insan, ilâh olmaya kalkışmamalıdır. Çünkü böyle bir davranış, kulun kendi hukukunu aşması anl----- gelir. Hz. İbn-i Abbas (R.A.) “Adalet, Allah’tan başka bir ilah olmadığına şahitlik etmektir” derken, bizlere adaletin de bir temeli olduğunu anlatmakta... Evet, adaletin temeli, herşeyden önce Allah’ın ilâhlık haklarını tanımaktır.
İkincisi, mahlukata Allah’ın tanıdığı haklardır... Bu konuda da insan, Allah’ın kullarına verdiği hakları tanımalı ve onlara saygı duymalıdır. İnsanlar birbirlerinin haklarından ancak rıza ve izinle faydalanmalıdırlar. Bu hak mübadelesi de adalete riayet edilerek yapılmalıdır. Bu mevzudaki rehberimiz de Allah’ın Kitabı ve Rasulullah’ın Sünneti olmalıdır.
Ademoğlu, hem kendi ve hem de kendisine emanet edilmiş mahlukatın haklarını bu iki kaynağın dışında aradığı için tarihi boyunca hep zulumle tanışmıştır. Zulüm ise karmaşa ve savaş doğurmuştur. Bugün, çağımız insanın hasret duyduğu barış, bu yüzden hâlâ hayaldir.
Hak kavramı çok derin manaları çağrıştırmalıdır: Allah’ın hakkı, kulların hakkı, mahlukatın hakkı, sözün hakkı, yediğimiz ekmeğin, içtiğimiz suyun hakkı... İnsan, boynunda Allah’ın, anne ve babanın, evlatların; kısaca cümle mahlukatın, hatta evrendeki cansız parçacıkların bile hakkını taşıyarak yaşamakta... İşte “bir katrecik kan ve binbir çeşit endişe.” diye tarif edilen insan, bu haklara saygı ve hürmetle mükellef. Dağların ve göklerin taşımaktan kaçındığı mukaddes yükümüz işte budur. Bu hakları ifa ettiğimiz an, insanda Allah’ın “el-Adl” sıfatı tecelli edecektir. İşte bu yüzden, Allah’ın veli kullarının sıfatlarından birisi de adaletdir ki, onların önce kendi iç alemlerinde adalet tecelli etmiş; sonra dış aleme, yaşadıkları toplumlara sirayet etmiştir. Onlar, konuştukları zaman adaletli söz söyleyerek sözün, yedikleri zaman şükrederek yedikleri için rızkın, nefislerini cennete taşıdıkları için varlıklarının, kuvveti hakka ram ettikleri için kuvvetin hakkını ödeyerek, yeryüzünde Allah’ın adaletini tesis etmişlerdir. İşte mülk ve melekutun temeli olan adalet bu adalettir.
Alemleri ayakta tutan adaletin vücut bulmuş şekilleri Peygamberler ve onların izinden yürüyen veli kullardır. Adaletin kaynağı onlardır. Adalet onlardan toplumlara yayılır. Onlar gidince, artık mülkün temeli gider ve kıyamet kaçınılmaz olur. İçinde bir kamil mürşidin zikri, bir adil velinin yalvarışları olmayan bir mülkü hangi güç yokluktan kurtarabilir? Adalet mülkün temeli, alemlerin de canıdır. Cansız beden ceset olur; çürürve dağılır!.. |