Konu Başlıkları: Mürşid Mürid Ve Edepler
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24 Aralık 2011, 15:12   Mesaj No:21

Yitiksevda

Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:48
Mesaj : 5.077
Konular: 295
Beğenildi:128
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Standart Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler

Ümmeti Zehirleyen Şarlatanlar!


Özünde merhametli, işinde merhametli Allah adı ile.

İnsanlıkla yaşıt olan anahtar kelime olan Allah’ın adı başlayalım:



İyyake na'budu ve İyyake nesteîn.

(Rabbimiz !) Yalnız sana kulluk ettiğimiz için yalnız senden yardım isteriz!.
(Fatiha-5)

Bizler Allah’a saygılı bir yaklaşma çabası içerisinde isek tüm gayretimizi onun emirleri doğrultusunda harcamalıyız. İmana erebilenlerin! Her gün namazlarında tekrarladıkları ‘’yalnız sana kulluk ettiğimiz için yalnız senden yardım isteriz’’ yakarışını her daim zihnimizde canlı tutmak zorundayız.

Gerçek şu ki, insanı yaratan Biziz ve onun iç benliğinin ona ne fısıldadığını Biz biliriz çünkü Biz ona şah damarından daha yakınız.
(Kaf-16)

Allah’ın bizlere şah damarımızdan daha yakın olduğunu izah eden ayeti kerimenin mesajı tam anlaşılmamış olacak ki! O yakınlık arasında boşluklar bulup kendilerini vesileler olarak araya koyanlar acaba nasıl bir boşluk bulmuşlar ki kendilerini insanlara rabler olarak sunuyorlar!

Asırlardan bu yana Ümmeti Muhammed’e zehirlerini enjekte etmek için, İslamın kayıtsız şartsız tüm mekan ve zamanlarda itaat edilecek olan Allah’tır onun dışında kalan tüm otoritelere itaat Vahyin emirleri ölçüsünde sınırlıdır.

İslam’da ‘’La ilahe İllallah’’ emri tevhidin ölçüsü iken, şarlatan kesimlerde ise ‘’La mevcude İllallah’’ yani bizim anlayacağımız ‘’Vahdeti Vücud’’ Allah’tan başka vücud yoktur. Anlayışını hakim kılmaya çalışmaktadırlar.

Tasavvufun bu sapkın anlayışını bizzat Kur’an şu ayeti kerime ile reddeder.

(O'dur) gökleri ve yeri yoktan var eden. O, nasıl ki hayvanlar arasında eşler (bulunmasını) irade etmişse size de kendi cinsinizden eşler vermiştir ve sizi böylece çoğaltıp durmaktadır: (ama) hiçbir şey O'na benzemez ve yalnız O'dur, her şeyi işiten, her şeyi gören.
(Şura-11)

Allah’ın açıkça buyruğuna rağmen, tasavvufi anlayış yaradılanların tümünün Allah’ın benzeri olduğu inancındadırlar. Bu anlayışlarını tek-tek sunmayacam lakin, beyazıdı bestamisinden tutunda muhyiddini arabisine ve günümüzde bu itikadi bozukluğu sergileyenlerin tümünde bu anlayış mevcut olup savunulmaktadır.

Allah’ın dini ile tasavvufun dini birbirine hiç benzemediğini birkaç delil ile ortaya koyalım.

Allah’ın dininde: Allah varlığı ezeli ve ebedi olan, eşi ortağı ve benzeri bulunmayan yaratıcıdır. Kendisi var iken hiçbir şey yok idi. Allah yarattıklarının hiçbirine benzememektedir. Kâinatı yoktan var etmiştir gelip geçicidir. Baki olan Yalnızca Allah’tır.

Tasavvufun dininde: Allah ve yarattıklarının tümü bir varlıktır. Yaratan ile yaratılanın aynı olduğu görüşü (Vahdeti Vücud).Tasavvufa göre Allah tarafından yaratılmış ne var ise onunla eş niteliktedir. Yaratılan yaratanın bütün özelliklerini yansıtır anlayışı ile yoktan varoluşun olmayacağını yansıtırlar.

Allah’ın dininde: Furkan, zikir, Allah’ın kelamı Kur’an iken. Üstünlük takva ile belirlenirken. Gaybı Allah’tan başka kimse bilemez iken. Şefaatin yalnızca Allah’a ait olduğu açık iken. Ölüler ile dirilerin bir olamayacağı bildirilirken, Tevbenin nerde olursa olsun Allah’a aracısız yapılması emri var iken, Vesileler olarak yalnızca amellerimizi aracı kılmamız emredilir iken, Şüphesiz temel kaynağın Kur’an olduğu apaçık bildirilirken bu ve benzeri birçok kavramı katleden şarlatanlar bunlar az gelecek ki onlara kendi dinlerine ait kavramlar üretmişlerdir.

Tasavvufun dininde: Keşif, kerametler ile semalarda uçanlar. Gavs kutup vb İslami olmayan kavramlar ile kutsamalar. Gayb âlemlerini turlayıp insanlara nerelerde kimler ile görüştüklerini, cennet cehennem hallerini, tapular dağıtanlar, kehanette bulunmalar, ilhamlar ile kitaplar yazmalar, rüyalarında ilim öğrenmeler, Hakikatı muhammediye ile insanı kâmil, kutbul irşad, ricalul gayb, revasi, şeyh gibi isimlere kâinatta tasarruf hakkı vermeler, ölülerden medet umma, ruhları yardıma gönderme, darda ve rahatlıkta yalnızca yardım istenmesi gereken Allah yerine beşerden yardım dileme.

Türbe, ziyaretler ile putlaştırmalar. Allah’ın kutsalları üzere kendi mekânlarını kutsallaştırıp insanları Allah’a davet edeceklerine kendi Kâbelerine davet etmeler, taşları, çörekleri, yedi sülalelerini kutsallaştıran şarlatanlar Allah’ın dinine zerre zarar veremeyeceklerdir.

Asırlardır siyasi ve menfaatsel politikalarına dini alet ederek rantlarını korumaya çalışan, kesimlere Allah’ın dinini Allah’ın kelamından öğrenen gençliğin uyanışı korku vermekte ve karalama ile onları bertaraf etmeye çalışmaktadırlar. Yıllarca mezhepleri imanın şartı gibi sunup insanlar arasında mezhepsel kargaşaları revaçta tutmaya çalışmaları, menfaatleri açısından gerekli idi.

Ama bugün bu anlayışları yıkacak olan Kur’an ile hayatlarına yol çizenler gün geçtikçe çoğalmakta ve İnşaAllah bunların tüm sahtekârlıkları haykırılacaktır.

Eğer kulumuz (Muhammed)'e katımızdan safha-safha indirdiğimiz vahyin bir kısmından şüphe ediyorsanız o zaman aynı değerde bir sure getirin (de görelim) ve -eğer dediğiniz doğruysa- Allah'tan başkalarını da size şahitlik etmeleri için çağırın.
(Bakara-23)

Ama (eğer onu basit bir faninin işi olarak görüyorlarsa) ona benzeyen başka bir söylem üretsinler (de görelim!) Söyledikleri doğru mu, değil mi?
(Tur-34)

Ahmet Rufai Bey efendinin ker ametleri:
Diri-diri yılanları yutmak, cam yemek, içi ateş dolu tandırlara girmek, fırının bir tarafında ekmek pişerken diğer tarafına oturmak, arslan, kaplan gibi benzeri yırtıcı hayvanlara binip gezmek, keskin ve sivri demirle vücudun muhtelif yerlerini delik deşik etmek gibi.

Bu bir tarikat şeyhinin kerametleri idi o ve benzerlerinin yapmış oldukları şarlatanlıkları vermeyecem lakin itiraz gelirse tasavvufun doğuşundan günümüze değin hepsinin ker ametlerini sunabilirim.

Tasavvufta Allah’tan başka İlahlar edinmeye örnekler:
Şeyh huzurunda diz dize oturur gibi kıbleye yönelmeli, kendi kalbini bir tekneye veya başka bir kaba, şeyhinin kalbini ise bir engin denize benzetmeli, kendi kabını altına tutup o engin denize benziyen mürşidinin kalbinden ilahi feyzi doldurmağa çalışmalıdır. Böylece en az 15 dakika, ortalama yarım saat durmalıdır.

Şeyhini bir çadıra benzetmeli, kendisini de o çadırın altında oturur farz ederek dört yanından ilahi feyzin bu çadıra aktığını düşünerek durmalıdır.

Şeyhinin ruhaniyetini engin bir deniz ve kendisini de o engin denize karışmış bir damla farz etmeli ve böylece teveccühte bulunmalıdır. Bazı rabıtasında kendisini hastalanmış, ölmüş, kabre bırakılmış farz etmeli, «Ey nefis, neyin kaldı? Her şeyi terk ettin, ancak amelin ile baş başa kaldın.» diyerek nefsini bu gibi şeylerle korkutmalıdır ki bütün kötülüklerden vazgeçip Hakka yönelmeye vesile olsun.

Bu üç şekilden hangisi kendisine daha kolay gelirse, ona devam etmeli ve ilk şekilde gösterildiği gibi çeyrek, yarım veya bir saat kendisini alıştırdığı müddet kıbleye müteveccihen oturup kendisine ihsan olunan zikri teveccühünü bozmadan okumalıdır.

Mürit'in şeyhe teslimiyetinin beyanı:
Mürit'liğin bir şartı da teslimiyettir. Gasilhanede cenaze yıkayıcıya ölü nasıl teslim olursa, mürit’te kendisini şeyhine öylece teslim etmelidir. Yıkayıcı nasıl di­lerse öyle yıkar. Cenaze ona hiç bir şey söylemez. Su is­ter sıcak, ister soğuk, nasıl olursa olsun yıkayıcıya hiç bir itiraz olmaz. İşte mürit’te şeyhine karşı aynı durumda olmalıdır. Yıkayıcı, usul ve âdeti ne ise onu yapar.

Mürit’te şeyhine:
-Beni aç bıraktın, uykusuz koydun, geç bıraktın erken bıraktın, gücümün yetmediği işlere söktün... Dememelidir.

Yeni tarikata giren bir mürit manen cünüp ve murdardır. Şeyhlik de bu cünüplüğü yıkayıp pak etmektir. Şeyh, kendine teslim olan mürit’i velayet su­yuyla yıkar, manevi cenabetten ve murdarlıktan pak eder.

Şeyhe teslimiyette tıpkı İsmail’in ba­bası İbrahim’e kendisini teslim ettiği gibi olmalıdır…

Kaynak: Altınoluk Sohbetleri – Sadık Dana – Erkam Yayınları 61, İst.1991,

Allah’ın dininde insanın rabbine karşı olan sorumluluk duygusu hayatı ile pekiştikçe sakınacağı emir ve yasaklar çoğalır iken, Tasavvuf dininde mertebe katetikçe sorumluluk azalır ve ilerledikçe kalkar.

Dine karşı din diyebileceğimiz, tarikat ve cemaatsel yapıların ülkemizdeki yapılanmalarına baktığımızda, laik sistem ile barışık, Allah’ın hükmü üzere hüküm koyanları başa getirmek için yarışan, yoksulu, mazlumu, ezileni, sömürüleni görmeyecek kadar bencilleşen benim kitaplarım benim cemaatim benim cemaat ferdim gibi ayrımları had safhada tutan anlayış sahiplerine sorum şu olacak Allah katında hesaba çekileceğimiz vakit sizin cemaat ferdiniz sizin şeyhleriniz sizin kitaplarınız Kur’andan sorumlu tutulmayı kaldırabilecek mi?

Son söz olarak Tarikatların inanmış olduğu Allah ve Peygamber tasavvuruna inanmadığımı, benim inandığım Allah ve Peygamber inancı ile hiçbir alakasının olmadığını, inandığım Allah’ın cami tekke medreselere haps edilemeyecek kadar yüce olduğunu sokakların, caddelerin, mazlumların, miskinlerin, inkâra uğrayanların yanında olduğunu hiçbir mekân ve zaman ile sınırlandırılmayacağını söylemek isterim.

Bugün ülkemizde tarikat ve cemaat adı altında yapılanmaların, temelinde mülk vardır. Hiçbir şeyh cemaat lideri vb çalışmamakta ve feodal anlayışlarını mazlumların emeği üzerinden sürdürmektedirler. Bu hakikat dile getirildiğinde ise babalarından kalan malmış! Savunması ile aklanmaya çalışılmaktadır. Allah resulü Muhammed asla hiçbir kimsenin emeğinden geçinmeyip kendi alın teri ile hayatını ikame etmiştir. İmam Ali evleneceğinde asla kimseye boyun eğmeyerek kılıcını ve kalkanını satabilecek bir onura sahip idi nerde bunları örnek aldıklarını iddia eden asabiyet duygusunu gündemde tutmak ile meşgul olanlar.

Ammar, Bilal, Ebu Zerr vb Allah resulünün Sahabelerim dediği zatların hangisinin Allah’ın dini uğrunda ödedikleri bedeli ödeyebildiniz de! kalkıp biz Seyyid şerif bilmem ne zıkkımız iddiasında bulunabiliyorsunuz.

İlahlıklarını saf duygular ile Allah’a yaklaşma arzusunda olan insanların inançları üzerine kuranların hesabını en iyi görecek olan Allah’a havale ediyorum. Allah’ın ayetlerini bile- bile saklayanlardan olmaktansa tüm insanlıktan tecrit edilmeyi yeğlerim. Allah’ın apaçık ayetlerini bilip saklayanlar FASIK’LARIN ta kendisidir
__________________
Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır .

-İmam Ali- (a.s)
Alıntı ile Cevapla