Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 Arkadaşları:3 Cinsiyet:Erkek Memleket:MALAZGIRT Yaş:48 Mesaj:
5.077 Konular:
295 Beğenildi:128 Beğendi:24 Takdirleri:153 Takdir Et:
| Cevap: mürşid... mürşidi kamil.... 8- OLAĞANÜSTÜ YOLLARLA YARDIM MÜRİT- İnsanlar birbirinden yardım istemezler mi? Bu da Allah’tan başkasından yardım istemek olmaz mı? BAYINDIR- Yardımlaşmayı emreden çok sayıda âyet ve hadis vardır. Ama herkes bilir ki, ruhanîlerden beklenen yardım farklıdır. Onlardan insanların güç yetiremediği konularda ve olağan dışı yollarla yardım istenir. Bu, ya bir korkudan kurtulmak veya bir isteğe kavuşmak için olur. Mesela İstanbul'da Tuzla'da bindikleri otomobille sele kapılıp sürüklenenlerden biri, "Ya Seyyidenâ Hamza!" diye Hz. Hamza'yı yardıma çağırdığını yazıyor 1. Eğer bu zat orada bulunan kişileri çağırsaydı yadırganmazdı. Ya da her şeyi her an görüp gözeten Allah Teâlâ'dan yardım isteseydi güzel bir şey yapmış olurdu. Ama o, İstanbul'dan binlerce kilometre uzaktaki kabrinde yatan, olup bitenden haberi olmayan Hz. Hamza'yı çağırıyor. Demek ki o, Hz. Hamza'nın çağrıyı işittiğine, oraya gelip kendisini kurtaracak güç ve kuvvete sahip olduğuna inanıyor. Yoksa dar zamanda Hz. Hamza'yı hatırlar mıydı? Öyleyse, bu zat, Hz. Hamza'da bazı insanüstü sıfatlar olduğunu hayal ediyor. Bunlar hayat, ilim, semi, basar, irade ve kudret gibi sıfatlardır. Hayat dirilik demektir. Bu zat Hz. Hamza'yı diri saymasaydı yardıma çağırmazdı. MÜRİT- Ama şehitler ölmez. BAYINDIR- Doğru, Allah yolunda öldürülenler gerçekte ölmüş olmazlar. Ayette şöyle buyurulur: وَلاَ تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ اَمْوَاتٌ بَلْ اَحْيَاۤءٌ وَلٰكِنْ لاَ تَشْعُرُونَ (154) 154-Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, aslında onlar diridirler, ama siz bunu anlayamazsınız."(Bakara 154) Bu, bizim anlayacağımız bir dirilik değildir. Eğer öyle olsaydı, Hz. Hamza'nın şehit olmasına Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem o kadar üzülür müydü? Çağırınca gelse, zaman zaman çağırır, hasret giderirdi. Abdullah b. Mes'ud diyor ki; "Biz Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin Hz. Hamza'ya ağladığı kadar bir şeye ağladığını görmedik. Onu kıbleye doğru koydu, cenazesinin başında durdu ve sesli olarak hıçkıra hıçkıra ağladı (2) Hz. Hamza'yı şehit eden Vahşî, yıllar sonra müslüman olunca Hz. Muhammed ondan kendisine görünmemesini istemişti (3). Şehitler konusuna tekrar değineceğiz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ölünce, Allah ondan razı olsun, Ebu Bekir önemli bir konuşma yapmıştı. Abdullah b. Abbas'ın bildirdiğine göre, şöyle demişti: "Bakın, sizden kim Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme kulluk ediyorsa işte Muhammed ölmüştür. Kim de Allah'a kulluk ediyorsa şüphesiz o diridir, ölmez. Allah Tealâ buyuruyor ki: "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de nice elçiler gelip geçti. O ölür veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz? Her kim gerisin geriye dönerse, o Allah'a hiçbir zarar veremez. Allah şükredenlere mükafat verecektir."(Al-i İmrân 3/144) Abdullah b. Abbas diyor ki, "Ebu Bekir okuyuncaya kadar Allah'ın böyle bir âyet indirdiğini sanki hiç kimse bilmiyordu. Artık insanlardan kimi dinlesem bu âyeti okuyordu. Saîd b. el-Müseyyeb de bana, Ömer'in şöyle dediğini bildirdi: "Vallahi Ebu Bekir'in o âyeti okuduğunu işitince öyle oldum ki, kendimden geçtim. Ayaklarım beni taşıyamaz oldu. Ayeti okuduğunu duyunca yere yığıldım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gerçekten ölmüştü(4)." Şu iki âyet de Hz. Muhammed ile ilgilidir: وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَ أَفَإِيْنْ مِتَّ فَهُمْ الْخَالِدُونَ (34) 34-"Senden önce hiçbir insanı ölümsüz kılmadık, şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü olacaklardır?" (Enbiya 21/34) اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُمْ مَيِّتُونَ (30) 30- "Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir."(Zümer 39/30) Buna göre Hz. Hamza'nın anlayabileceğimiz manada diri olduğunu kim söyleyebilir? Allah Teâlâ şöyle buyurur: Allah neyi gizlediğinizi, neyi açığa vurduğunuzu bilir. Allah'ın berisinden çağırdıkları ise bir şey yaratmazlar; esasen kendileri yaratılmıştır. Onlar ölüdürler, diri değil. Ne zaman dirileceklerini de bilemezler.(Nahl 16/19-21) Maalesef bunlar, kendi kötü emellerine Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi bile alet ediyorlar. İnsanlar üzerinde kurdukları baskının devamı için yalan ve iftira ile meşgul oluyorlar. Bunca âyete rağmen Hz. Peygamberin sağ olduğunu ve onunla görüştüklerini iddia ediyor, hatta onun, bir müfettiş gibi denetleme yaptığını bile söyleyebiliyorlar. Gözlerini hırs bürümüş bu insanların uslanması zor ama birazcık aklını kullananlar için Hz. Ömer'in şu sözünü nakletmek isterim: "İsterdim ki, Allah'ın Elçisi yaşasın da bizden sonra ölsün. Her ne kadar Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem gerçekten ölmüş ise de Allah aranıza bir nur koymuştur; siz onunla hak yolu bulursunuz. Allah Muhammed'i de onunla hak yola sokmuştur (5)" O nur, Kur'an'dır. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem veda hutbesinde şöyle demiştir: "Aranızda, sıkı sarılırsanız artık sapıtmayacağınız bir şey bıraktım, Allah'ın kitabını" (6) İşte hak budur. "Hakkın ötesi sapıklık değildir de ya nedir?"(Yunus 10/31-32) Sözü geçen şahsın Hz. Hamza'da varsaydığı sıfatların ikincisi ilim sıfatıdır. İlim, bilmek ve kavramak demektir. İnsanda da ilim sıfatı vardır ama bu, onun öğrenebildiği ve kavrayabildiği şeylerle sınırlıdır. Onları da zamanla unutur. Allah'ın ilmi sınırsızdır. O, her şeyi en ince ayrıntısına kadar en doğru biçimde bilir ve asla unutmaz. İstanbul'a hiç gelmemiş olan Hz. Hamza'nın çağrıldığı yere gelmesi için, olayın geçtiği İstanbul- Ankara yolunun Tuzla'daki bölümünü bilmesi gerekir. O şahıs Hz. Hamza'nın bilgisini, şüphesiz Allah'ın bilgisi gibi saymaz. Ama onu böyle bir yere çağırdığına göre Allah Teâlâ'nın sınırsız bilgisinin bir bölümüne ortak saymış olur. Üçüncü sıfat sem'dir. Sem', işitme gücüdür. Allah insana işitme gücü vermiştir, ama bu, belli titreşimdeki seslerin belli mesafeden işitilmesiyle sınırlıdır. Hele Hz. Hamza gibi kabirde bulunanlara bir şey işittirmeye bizim gücümüz yetmez. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Şüphesiz Allah dilediğine işittirir. Ama sen kabirdekilere bir şey işittiremezsin.” (Fatır 35/22) Allah her şeyi işitir. En gizli sesler, hareketler, içten yakarışlar ve her şey onun tarafından işitilir. Şimdi bu zat, İstanbul'dan, "Ya Seyyidena Hamza !" dediği zaman Hamza'nın kendini işittiğini hayal ettiğine göre onu Allah'ın işitme sıfatına ortak etmiş olmaz mı? Çünkü bu şekilde bir işitme, Allah'tan başkası için söz konusu değildir. Dördüncü sıfat basar'dır. Basar, görme gücü demektir. İnsanlarda da görme gücü vardır, ama bu çok sınırlıdır. Allah Teâlâ, en küçük şeyleri bile en ince ayrıntısına kadar görür. Kilometrelerce uzakta, kabirde yatan birini yardıma çağıran kişi, onun kendini gördüğünü kabul etmiş olur. Yoksa onun durumunu nasıl kavrasın? Bu şekilde bir görme, yalnız Allah'a mahsus olduğundan bu şahıs Hz. Hamza'yı Allah'ın görme sıfatına da ortak saymış olur. Beşincisi irade, altıncısı da kudret sıfatıdır. İrade, dilemek ve tercih etmektir. Kudret de bir şeye güç yetirme anlamına gelir. İnsanın iradesi de kudreti de sınırlıdır. Ölünce bu konuda hiçbir şeyi kalmaz. O şahıs Hz. Hamza'nın, bu çağrıyı kabul edecek iradeye ve gerekli yardımı yapacak kudrete sahip olduğuna inanmasa onu çağırmaz. Bu, olağan dışı bir irade ve kudret yakıştırmasıdır. Bu anlamda irade ve kudret sahibi tek varlık Allah Teâlâ'dır. Öyle ise o şahıs Hz. Hamza'yı Allah'ın bu iki sıfatına da ortak saymış olur. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ عِبَادٌ أَمْثَالُكُمْ فَادْعُوهُمْ فَلْيَسْتَجِيبُوا لَكُمْ إِنْ كُنتُمْ صَادِقِينَ (194) أَلَهُمْ أَرْجُلٌ يَمْشُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ أَيْدٍ يَبْطِشُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ أَعْيُنٌ يُبْصِرُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا قُلْ ادْعُوا شُرَكَاءَكُمْ ثُمَّ كِيدُونِي فَلَا تُنظِرُونِي (195) إِنَّ وَلِيِّي اللَّهُ الَّذِي نَزَّلَ الْكِتَابَ وَهُوَ يَتَوَلَّى الصَّالِحِينَ (196) وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَكُمْ وَلَا أَنفُسَهُمْ يَنصُرُونَ (197) 194- "Allah'ın yakınından çağırdıklarınız da, sizin gibi kullardır. Eğer haklıysanız onları çağırın da size cevap versinler bakalım. 195- Onların yürüyecek ayakları mı var, yoksa tutacak elleri mi var, ya da görecek gözleri mi var, veya işitecek kulakları mı var? De ki: "Ortaklarınızı çağırın sonra bana tuzak kurun, hiç göz açtırmayın." 196-"Çünkü benim velim Kitap'ı indiren Allah'tır. O, iyilere velilik eder." 197- "Onun berisinden çağırdıklarınız kendilerine yardım edemezler ki size yardım etsinler."(Araf 7/194-197) “Belki kendilerine yardımları dokunur diye Allah’ın berisinden tanrılar edindiler. Ama onların yardıma güçleri yetmez. Oysaki kendileri onlar için hazır askerdirler. “ (Yasin 36/74-75) Kendilerine dayanak olsun diye, Allah'ın berisinden tanrılar edindiler. Tam tersi; onlar bunların ibadetlerini tanımayacak ve bunlara düşman olacaklardır. (Meryem 19/81-82) İşte şirk budur. Yani Allah'a yakın bilinen kimseleri yalnız Allah'a ait bazı özelliklere sahip görüp yardımını istemek şirktir. "De ki, baksanıza, Allah'ın yakınından neyi çağırıyorsunuz? Gösterin bana, yeryüzünde yaratmış oldukları ne vardır? Yoksa onların göklerde bir payı mı bulunuyor? Bu konuda bana, bundan önce gelmiş bir kitap veya bir bilgi kalıntısı getirin bakalım. Eğer doğru sözlü kimseler iseniz." "Allah’ın yakınından kendisine kıyâmet gününe kadar cevap veremeyecek kimseyi çağırandan daha sapık kimdir? Oysaki bunlar onların çağrısının farkında değillerdir.“ (Ahqâf 46/4-5) MÜRİT- Allah istese Hz. Hamza'ya bu özellikleri veremez mi? BAYINDIR- Allah'ın gücü her şeye yeter ama Allah'ın gücü ile delil getirilmez. Bunca âyet varken Hz. Hamza'ya özel bir güç verildiğini kim iddia edebilir? Bakın, Allah'ın elçileri de dahil hepimiz Allah'ın kulu, yani kölesiyiz. Allah da bizim Rabbimiz, yani Efendimizdir. Kölenin efendisi karşısında hiçbir yetkisi olmaz. Bu sebeple elçiler de dahil hiçbir insanın Allah karşısında bir yetkisi olmaz. Allah'ın verdiği yetkiler olursa o başka. Hele yukarıdaki âyetlerde olduğu gibi Allah'ın kimseye yetki vermediğini açıkça belirttiği bir konuda bazılarını yetkili saymak affedilemeyecek bir suç olur. MÜRİT- Ama bu zat, bir başka yerde Hz. Hamza'nın yardıma geldiğini bizzat görmüş. Diyor ki, "Cin diyebileceğim bir yaratık beni elimden tuttu ve götürmeye çalıştı. Çok bunaldım. Birden istimdad ile "Ya Hz. Hamza!" dedim. O şanlı sahabi benim davetime icabet etti ve adeta odanın içinde beliriverdi. Cin onu görünce korkudan geri geri gitti ve duvardan süzülerek gözden kayboldu (7)." BAYINDIR- Dara düşen herkese yardım eden Allah Teâlâ, onun da sıkıntısını giderince, o bunu Hz. Hamza'nın yaptığını sanmış. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurur: أَلَا إِنَّ لِلَّهِ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَتَّبِعُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ شُرَكَاءَ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ (66) 66-"Şunu bilin ki, göklerde kim var, yerde kim varsa hepsi Allah'ındır. Allah'ın yakınından[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ortaklar çağıranlar neyin peşindedirler? Bunların peşine takıldığı belli bir kuruntudan başka bir şey değildir. Onlarınkisi sadece saçmalamadır."(Yunus 10/66) 1- Küçük Dünyam- Zaman Gazetesi 28 Kasım 1996. 2- Safiyy'ur-Rahmân el-Mebar Kefûrî, er-Rahik'ul-mahtûm, Beyrut 1408/1988, s. 255-256. 3- Buhârî, Meğâzî, 23. 4 Buhârî, Meğâzî, 83.
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır .
-İmam Ali- (a.s) |