Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27 Şubat 2008, 00:48   Mesaj No:3

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:49
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: muhterem rahmetli hocamızın**biyografisi


[B]Üniversitede birçok öğrenci yetiştirdi

938 yılında Çanakkale'de doğdu. Babası Halil Necati Efendi, annesi Şâdiye Hanım'dır. 1950'de İstanbul Vezneciler İlkokulu'nu, 1956'da Vefa Lisesi'ni bitirerek aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi bölümüne girdi. Arap dili ve edebiyatı, Fars dili ve edebiyatı, Ortaçağ tarihi ile Türk-İslam Tarihi sertifikalarını alarak 1960 yılında Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu. Aynı yıl Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde açılan asistanlık imtihanını kazanarak Klasik-Dînî Türkçe Metinler Kürsüsü'ne asistan olarak girdi. Fakülte yayın komisyonunda iki yıl sekreterlikte bulundu.
1965 yılında XV. yüzyıl şâirlerinden olan "Hatiboğlu Muhammed ve Eserleri" konusunda doktora tezi vererek "İlahiyat Doktoru" unvanını aldı. 1967-1968 yılları arasında Ankara Yükseliş Mühendislik ve Mimarlık Özel Yüksek Okulu'nda "Türkçe ve Hümaniter Bilgiler" dersini okuttu. 1973 yılında ise, "Hacı Bektaş-ı Veli, Makâlât" adlı doçentlik tezi ile doçentlik unvanını aldı ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk-İslam Edebiyatı Kürsüsü'ne öğretim üyesi olarak tayin edildi. 1977-1980 yıllarında Sakarya Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi'nde Türk dili ve edebiyatı dersleri verdi. 1982 yılında profesörlüğe yükseldi. Sosyal ve kültürel faaliyetlere daha fazla zaman ayırabilmek düşüncesiyle, 1987 yılında emekliliğini isteyerek üniversiteden ayrıldı.


Her şeyin başı eğitim

Ona göre her şey İslâmî eğitime bağlıdır. Hem dünyanın huzur ve saadeti; kalkınma, yükselme, gelişme, düzen, temizlik, verim, dürüstlük, sadâkat, başarı... Hem de âhiretin hayrı, sevabı, mükafatı, saadeti, selameti, izzeti, nimeti, cenneti... Eğitim müesseseleri yanında iyi bir dinî eğitim verilecek yerlerin başında ailenin geldiğine de dikkat çekerek aile reislerine şöyle seslenmişti:
"Ey aile reisleri! Allah celle celaluh ailenizi ve çoluk çocuğunuzu sizden soracak; eğer kendinizi düşünüyorsanız, sorumluluğunuzu bilin; onları İslâm şuuru ve sağlam iman ile yetiştirin! Eğer onları seviyor ve istikballerini düşünüyorsanız, ahiretlerinin mahvolmasına meydan vermeyin, göz göre göre onları ateşe atmayın! İman ve İslâm, sizler ve onlar için hava ve sudan, yiyecek ve giyecekten de önde bir ihtiyaçtır. Önce bu ihtiyacı karşılamaya girişin, dünyaya dalıp ahireti ihmal etmeyin!"

Prof. Dr. Orhan Çeker
Onun konuşması,
dinlendiren bir esinti nağmesi gibiydi
Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Çeker, Hocaefendi’nin çok güzel hitabet tarzının bulunduğunu, bu sayede kendini dinleyen kimseleri etkileme gücüne sahip olduğunu belirtiyor. “Türk-İslam Edebiyatı Kürsüsünde görev yapması nedeniyle o bir ‘Türkçe’ ustasıdır.” diyen Prof. Çeker, merhum Coşan’ın dildeki hakimiyetini ve konuşma üslubunu şöyle değerlendiriyor:

"O konuşurken sanki yorucu bir konuşma dinlemiyorsunuz da dinlendiren bir esinti, bir nağme hissedersiniz. Bir kelimenin bazen beş altı tane eş anlamlısını aynı anda duyabilirsiniz.
O, karşılaştığı uygunsuz fiiller ve tavırlar karşısında tepkisini hemen ortaya koyar, bunu sergilerken de kalp kırmamak için son derece kibar ve edibane bir şekilde davranırdı. Hangi tür ve inançtan olursa olsun insanlarla ilişki kurmaktan çekinmezdi. Son derece medenî davranırdı. Karşısındaki insan ya doğru söyleyecekti ya yanlış. Doğru söylüyorsa kalkar destekler, yanlış söylüyorsa yanlışını hatırlatır, doğrusunu ona söylerim diye düşünür, herkesin de böyle davranmasını tavsiye ederdi.”

İsmail Durak Ünlü
(Eski milletvekili)
Haksızlığa tahammülü yoktu
Eski Milletvekili İsmail Durak Ünlü, Hocaefendi’nin çok hassas bir insan olduğunu anlatıyor. Sur dibinde bulunan ve ölmek üzere olan yaşlı bir teyze ile özürlü oğlunun durumu onu derinden sarsmış. Onların her bakımının yapılmasına rağmen kurtarılamaması üzerine "Bunlara karşı hepimiz sorumluyuz. Birilerinin böylelerine bakması farzı kifayedir. Bu yapılmadığı için hepimiz de mesulüz." der. Yine Ünlü, karşılaştığı haksızlıklar karşısında da celallenip tepkisini hemen yansıttığını anlatıyor. Cezayir'de demokratik yollarla seçimi kazanan partinin devrilmesi ve karışıklıkların çıkartılması üzerine adeta köpürerek, "Büyük bir miting düzenlense en önde ben yürüyeceğim!" der. Yine bacanağı Esad Işıldar'ın vefat haberi üzerine duygularına engel olamaz ve hıçkıra hıçkıra gözyaşı döker.
Biz Allah'ın rızasını istiyoruz
Hayatının gayesini "Allah rızası" olarak belirleyen merhum Esad Coşan, amacını, "Biz Allah'ın rızasını istiyoruz; fakirlik ve sefaletin yenilmesini; huzur ve refahın yaygınlaştırılmasını; herkesin mutlu ve bahtiyar olmasını; inananların birleşmesini; yalan-yanlış din ve inançların bırakılmasını, Müslümanların şuurlu olmasını, aralarındaki ihtilaf ve tefrikaların sona ermesini, karşılıklı sevgi ve saygıya, işbirliğine, yardımlaşma ve dayanışmaya ulaşmayı istiyoruz." diyordu.
Alıntı ile Cevapla