Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Ocak 2012, 01:23   Mesaj No:3

Esadullah

Medineweb Sadık Üyesi
Esadullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Esadullah isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 15316
Üyelik T.: 18 Aralık 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Kayıp bir Kentten
Yaş:44
Mesaj: 744
Konular: 145
Beğenildi:308
Beğendi:97
Takdirleri:3844
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Prof. Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu’nun Hz. İsa’yı (a.s) Gökten İndiren Hadislerin T

Hocamız bu hususu da gözden kaçırmış anlaşılan ki geç Müslüman olmaları sebebiyle güvenilirliği tartışmalı bir hal alıyor diyor. Hadis Usulünden biraz nasibi olan bir insan böyle bir iddia da asla bulunmaz.
Hocamızın “hadis ilmine katkımız olsun diye bu çalışmayı yaptık” dediği gibi hiç de masum gözüken bir tarafı yok bu çalışmanın. Bu ve bunlara benzer ilahiyatçıların benim nazarım da hiçbir ilmi otoriteleri yoktur. Bunların yazılarını okudukça tarihin tekerrür ettiğini görüyorum. Hocamızın yaklaşımının daha iyi anlaşılması için tarih den bu tür insanların yaptıkları çalışmalara değineceğim sizlerde çok net göreceksiniz ki bu tür çalışmalar hiç de zannedildiği gibi masum değiller. Bunlar toplumun çoğunluğunun bu tür kavramları anlamadıklarını bu konularda fazla bilgi sahibi olmadıklarını bildikleri için bu tür çalışmaları dine hizmet eder gibi göstererek toplumun imanını zedeliyorlar. Oysa bu olay Hz. Peygamberin bir buçuk asır önce haber verip ikaz ettiği fitne ateşinin yeniden alevlendirilmesinden başka bir şey değil. İslam ile hesaplaşmak isteyenler Kurana sahip çıkma bahanesiyle hadislere karşı bir savaş başlattılar bunlar önce hadisleri sonra Peybamberi (a.s) hayatımızdan çıkarmayı hedeflemişlerdir. Sonra sıra Kurana gelecekti bunu da ince bir siyasetle başardılar. Günümüzde bunu medyayı da kullanarak yaptıklarını görüyoruz. İlahiyatçı kisvesi altında neye ve nereye hizmet ettikleri bilinmeyen bu insanlar Kuranın müteşabih ayetlerin de teviller yapıp oynuyorlar ve bunu saf, cahil halkımızın beynine bu tevilleri dinle bağdaşmayan şeyleri asıl din budur diye empoze ediyorlar. Başörtüsüz namaz kılınırdan tutunda Alim ve Salih insanları tekfire kadar bir çok hususta Kuranın ve hadislerin üzerinde teviller yapıyorlar. Bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür. Evet tarihe bakarsak eğer ilk hadis ve sünnet inkarcılığı hariciler denilen gurupla başlamıştır. Bunlar Huneyn günü ganimetlerin taksimin de Hz. Peygambere “adil ol ey Muhammed sen adil davranmıyorsun” diyerek ortaya çıkan, daha sonra

Hz. Ali ve Muaviyenin savaşında Hz. Aliyi hakem tayin edip sulh yaptı diye Maide44-47 ayetlere dayanarak kafir ilan eden. sonra onunla savaşan ve sahabelerin bir çoğunu dışlayan, sünneti inkar eden, kabul etmeyen, Kuranı kendi kafalarına göre tevil eden bir guruptur. Bunlar ameli noktada sünnet çizgisinden ayrılarak “bir kadın ile teyze veya halasını aynı nikah altında bulundurmayı caiz görmeleri, recmi kabul etmemeleri Allah ve Rasulünün bir çok haram ettiği şeyi helal etmeleri” sebebiyle ehli sünnetten ayrılmışlardır. Biz Kuran da helal gördüklerimizi helal haram gördüklerimizi haram sayar Rasulullahın ayetlere getirdiği ilave ek ve içtihatlarını, izahını kabul etmeyiz Kuran bize yeter demişlerdir. Bu insanların attığı fitne ateşi günümüze kadar şekilden şekle geçerek gelmiştir. Bunlarla alakalı daha geniş bilgi edinmek isteyenler hadis kaynaklarında “Hurucul Havariç) bölümlerine baka bilirler. Diğer bir gurup ise şiadır. Bunlar Hz. Osmanın şehit edilmesiyle birlikte ortaya çıkıp Hz. Alinin Peygamberin gerçek vasisi olduğuna inanan hatta onu ilah yerine bile koyan kendi içinde gurupların çıkmasına sebep olan Cehmiyye, Muşebbihe, Cebriye ve Kaderiye gibi felsefi itikadi mezheplerin de zuhur etmesine sebep olan bir guruptur. Kendi yollarının ve davalarının haklı olduğunu kanıtlaya bilmek için hadis uyduran ve Kuranın ayetlerini kendilerine göre tevil eden bu gurup da Hicri 2 asırdan itibaren süratle yayılmış ve ümmetin arasına tefrika ve saçma fikirlerini atmışlardır. Diğer bir gurup ise Vehhabiyye denilen bidat fırkadır. Oryantalistlerin ve Masonların Şia ve Harici zihniyetiyle tahrif ve başka manalara tevil edilen, uydurulan hadisleri kullanarak Müslüman aleminin içine fitne sokmak onların itikadını zedelemek için bu türlü fikirleri kullandıkları açıktır. tarih boyunca hemen, hemen her dönemde bu tür çalışmalar yapmışlar ve kendi fikirlerine Müslümanlar arasında yandaşlar bile bulmuşlardır. İşte bu fitne fikirleri üzerine oturtulmuş bir bidat mezhep olan Vehhabiye zuhur etmiştir. Bu mezhep temel ilkelerini Mutezile ve Müşebbihe fikirlerle beraberlik arz eden ve adına da Selefiyyun denilen kurucusu ibni Teymiye den almıştır. Bunun ortaya attığı fikirler o dönemler de pek rağbet bulmamıştır. Ta ki Masonların kurdurduğu Vehhabiye adlı mezhep ortaya çıkana kadar. Vehhabiye adını kurucusu şia mezhebine mensup olan Abdulvehhab dan almıştır. İbni Teymiyenin “Rasulullah ile tevessül edilmez, onun kabrindeyken selam verilmez. Türbelerde dua edilmez. Bunları yapan günahkardır” gibi fikirleri Vehhabiye Mezhebinde çok rağbet bulmuş ve bunlarda bu fikirleri geliştirerek İslam’a ve Müslümanlara çok tahrif ve fitneler sokmuşlardır. Günümüzde bile Ehli sünnet içerisinde olup da Vehhabi fikirlerini benimseyen insanlar vardır. Vehhabiler genelde fikirlerini İslami ilimlerde bilgi sahibi olmayan insanlara aşılayarak onların cahilliğinden faydalanmış ve kısa zaman içinde ümmetin arasında şöhret bulmuştur. Masonların 1723’lü yıllarda ektikleri tohumları bu gün ümmetin arasından biçiyor olmaları ne kadar acı verici bir olaydır. Bu Hakikatler’e rağmen hala ümmetin içerisinde ilim ehli vasfına sahip olan insanların bile bu fikirleri benimseyip desteklemeleri ve bu fikirlerin yayılmasında yardımcı olmaları dikkat çekicidir. Onlarında birer dinde reformcu ve oryantalist oldukları fikri ister istemez akla geliyor.
Evet bir İngiliz ajanının hatıraları olan İslamı Nasıl yok edelim adlı eser den bazı bölümler sunacağım sizler de çok net göreceksiniz ki Vehhabilik özünü Kurandan değil Masonlardan alıyor ve yönlendiriliyor. Günümüzde bazı çevreler tarafından İslam adına savunulan bu hurafelerin İslam ile bağdaşan bir tarafı yoktur.
Sömürgeler bakanlığı Abdulvehhabın yapacağı vazifeleri şöyle sıralıyor:

1- Abdulvehhab Mezhebine katılmayan tüm Müslümanları tekfir etmelidir.
2- Mümkün olduğu takdirde, Kabe binasının putperestlik eseri olduğu gerekçesiyle yıktırılması sağlanmalı, Müslümanların Hac farizasını ifa etmelerine mani olunmalıdır.
3- Arap kabilelerin Halifenin (Osmanlının) emrini dinlemelerini engelleyerek Osmanlı devleti ile savaşmaya teşvik etmek.
( Nitekim bunu başardılar Osmanlılar Vehhabilerle savaşmıştır. Hicri 1227-1228 yıllar)
4- Mekke, Medine ve diğer şehirlerde Müslümanların ziyaret ettikleri türbeleri, mezarları putperestlik işareti ve Allah’a şirk olduğu, Hz. Muhammed (s.a.v) ve halifelere ve islam’ın seçkin şahsiyetlerine ihanet olduğu gerekçesiyle tahrip etmek.(Nitekim bunu da yaptılar Vehhabi olan Abdülaziz bin Suud hicri 1215 yılında Mekke, Medine ve Taifi ele geçirerek yakıp yıkmış, kadın, çocuk, ihtiyar demeden işkencelerde bulunmuş ve bu maddeleri aynen uygulamıştır. Geniş bilgi edinmek isteyenler Eyüp Sabri Paşanın Tarihi Vehhabiyyan adlı eserine bakabilirler)
5- Eksiltilmiş ve artırılmış yeni Kuranlar bastırıp dağıtmak ve mevcut kuranda fazlalık veya eksiklik olduğunu yaymak ve bu görüşlere kaynaklık edecek hadisler uydurmak.
Bakan bu maddeleri sıraladıktan sonra sözlerini şöyle sürdürdü: sakın ola ki bu planın zorluğu seni korkutmasın hepimizin görevi o topraklara İslam’ın yok oluş tohumlarını ekmektir. Ta ki gelecek nesiller bizim bu yolumuzu kolaylıkla sürdüre bilsinler ve tam bir sonuca varabilsinler. Büyük Britanya Devleti uzun süre sabretmeye alışıktır. Biz bu uzun yolları teker, teker güvenli adımlarla kat edeceğiz. Muhammed (s.a.v) böyle büyük bir inkılabı gerçekleştirirken tek bir kişi değimliydi? Muhammed Abdulvehhab da İslam peygamberi gibi tek başına bizim geleceğe yönelik olarak düşündüğümüz İnkılap ateşini tutuşturacaktır. Gördüğünüz gibi bunu başarmışlardır. O zaman ektiklerini şimdi biçiyorlar.
Yazar devamla diyor ki: bu maddelerin samimi bir şekilde uygulanacağına dair Abdulvehhab tan güvence aldık. Bununla birlikte Abdulvehhab iki hususta kesin söz vermemişti.
Bunlardan biri Kaben’in tahrip edilmesi idi. Zira Abdulvehhaba göre oranın şuan ele geçirilmesi tehlikeli ve faydasızdı. Müslümanlar Kabe’yi ziyaret etmekle putperst olunacağı iddiasını kesinlikle kabul etmezler. Diğeri ise yeni bir Kuran yazma hususunda kendini güçsüz kabul ediyordu. Eğer Kabe’yi harap edip ve yeni bir Kuran yayınlarsak Osmanlıların Arabistan’a güçlü bir ordu göndererek kendisini yok edeceğinden korkuyordu. Ben onun mazeretini yerinde buldum. Zira bugünkü siyasi, Dini havada Müslümanlar yeni bir Kuran ve Kabenin yıkılışını kabul edemezlerdi.
Birkaç yıl içinde Abdulvehhabın yeni Mezhebi yayılarak başarılar elde etti. Necd yakınlarında Dariye şehrini başkentleri haline dönüştürmeye başardılar. Merkezi hükümet tüm Arap yarım adasına nüfuz ve tasallutunu yaymayı başarmıştır. İstenmeyen bir gelişme veya büyük bir facia olursa İslam topraklarında tohumunu ektiğimiz yeni bir fidan öncekinden daha çabuk gelişir, olgunlaşır, tadı güzel meyveler verir. Gelelim bu ifadeler den sonra sömürgeler bakanlığının yüzyıl içinde İslam ve Müslümanları yenmek için takip edecekleri çizgiyi belirleyen maddelere.

1- İran ve Osmanlı arasında ki çok eskiye dayanan anlaşmazlıkları körüklemeli, Türkler ile Farslar arasında ırk düşmanlığı ateşini alevlendirmeliyiz. Irak ve İranın büyük şehirleri civarında yaşayan kabile ve aşiretler arasındaki anlaşmazlığı kışkırtmalıyız. İslam’dan önceki din ve mezhepleri yaymalıyız. Hatta İran, Mezopotamya ve Mısırda unutulmuş gelenekler yeniden canlandırılarak buradaki Müslümanlar ile diğer dinlere mensup olanlar arasında geçimsizlik ateşlendirilmelidir.
2- Fransa ve Rus imparatorları ile bölgede bulunan Müslüman devletleri içten ve dıştan yıkmak hususunda geniş planlar düzenlemek için işbirliği yapılmalıdır.
3- Güçlü Osmanlı ve İran devletlerini parçalayarak küçük yerli yönetimler icat etmek çatışma ve anlaşmazlık çıkarmak. Diğer taraftan bu gün Hindistan da uygulanan program gibi “Böl Yok et” planını uygulamak için çok dakik ve uygulanabilir haritalar hazırlamak.
4- Düzgün ve planlı bir şekilde İslami bölgelerde uyduruk mezhep ve inanışların propagandasını yapmalıyız ki müsait fikri zeminler oluşturulabilsin. Dört Sünni mezhep arasında da uydurma mezhepler icat edilmelidir. Bu fırkalar arasında da şiddetli çatışmalar çıkarılmalı, her fırka kendini gerçek Müslüman ve diğerlerini kafir, Mürted ve katli Vacip addetmelidir.
5- Zina, Livata, içki içmek, kumar oynamak Müslümanlar arasında yaygınlaştırılmalıdır. Bu fesatların yayılmasında İslam’dan önceki mezheplerden azami derce de yararlanılmalıdır.
6- Arap olmayan Müslüman kabilelerde arap dilinin yayılması önlenmelidir. Böylece Müslümanların Kuran ve sünnetle bağları kopmuş olur.
7- Müslüman toplumlarda daha iyi bilgi toplamak ve Hristiyanlığı daha iyi yaymak amacıyla, İslam topraklarında kurulan kilisilerde Rahip, Papaz ve Rahibe adıyla İngiliz casuslarını görevlendirmeliyiz. Bu papaz gürünümlülerin bazıları İslam bilimcisi, Müsteşrik ve diğer adlar altında tarihi gerçekleri tahrif etmeğe çalışmalıdırlar. İslam ülkeleri hakkında gerekli bilgileri edindikten sonra İslam’ın zararına ve Hristiyanlığın yararına makaleler, kitaplar yazılmalıdır. Müslüman genç erkek ve kızlar arasında kayıtsızlık ve dinsizliği yaymalıyız. Mümkün olan her vesileyi kullanarak Müslüman gençleri tuzağa düşürmeliyiz.(bu madde de İslam Bilimcisi(İlahiyatçı) Müsteşrik ifadelerini görüyor musunuz? Maalesef bunu da başardılar.)
8- İslam ülkeleri içinde ve dışında Müslüman fırkalar arasındaki ittihadını zayıflatmalıyız.
9- Müslümanların ellerinde bulunan Kuranları tahrif etmeliyiz. Özellikle Yahudi ve Hristiyanlıkla alakalı ayetleri çıkartarak yeni Kuranlar bastırmalıyız. (Nitekim bunu da yaptılar 1980’li yıllarda Tayyar Altıkulaç’ın Diyanet işleri başkanlığı yaptığı dönemde aynı böyle 500 bin civarında Kuran Türkiye’ye sokulmuş, bu kuranlar Diyanet tarafından tespit edilip toplatılmıştır.)
Arap olmayan hükümetler, Kuran, namaz ve ezan gibi ibadetlerin Arapça okunmaması hususunda kışkırtılmalıdır. Diğer önemli bir konuda hadis ve rivayetler hususunda şüphe uyandırmaktır. Hadislerde de Kuran ayetleri gibi tahrifat yapılmalıdır.(Türkiye de son günler de Türkçe ibadet yaygaralarının nereye dayandığını ve bunu savunan İlahiyatçılarında neye ve kime hizmet ettikleri bu maddeden çok net anlaşılıyor.)
10- Cami, Okul, Eğitim merkezleri, hayrat kavramları gibi tesislerin yapını teşvik eden İslami gelenekler kaldırılmalıdır. (Yani Sadakayı Cariye Fikri)
11- İslam öğretilerini kesinlikle evrenselliği reddedilmeli, İslam’ın aslında genel anlamda bir hidayet dini olmadığı bir kabile dini olduğu vurgulanmalıdır.
12- Müslümanların zihinlerine özgürce düşünme fikrini, niçin ve nedenleri yerleştirmeliyiz.
13- Peygamber soyundan gelen Seyyidlere gösterilen ilgi ve bağlılığı onların Peygamberin soyundan olup olmadıkları hususunda kuşku uyandırarak bertaraf etmeliyiz.
14- Müslümanların mübarek ve mukaddes türbeleri ziyaret etmelerini engellemek bidat ve şeriata aykırı olduğunu, Peygamber döneminde bu teşrifatın bulunmadığını ölülere ibadet yapılmadığını delilleriyle ispat etmek.
Alıntı ile Cevapla