HABERİ AHADIN HUCCET KABULEDİLMESİ
1- Rasulullahın sünnetinin beyan olduğuna dair ayetler: Nisa 65,69,59- Cuma 2- Necm 1,4- Maide 92- Ali İmran 31,32,132- Enfal 1,20,46 – Taha 90- Nur 52,54,56- Muhammed 33- Ahzap 57- Tevbe 61- beyanı kabul etmeyenler bu tür ayetlerin tehdidi altında kalarak ahretlerini yakıyorlar farkında değiller.
2- Haberi Vahidin delil oluşu: haberi ahadla amel edilmesini Kuran, sünnet, akıl ve icmaya dayanarak birkaç örnek vereceğiz. Bilindiği üzere Haberi Vahid tek kişinin haberidir.
a) Kurandan Deliller: 1- Bu hususta Buharinin ibadetlerle ilgili bölüme geçmeden önce Tevbe 122 ayetindeki “ onlardan he topluluktan (taifeden) bir gurup dini ilimlerde bilgi elde etmek ve kavimleri döndüklerinde korkutmak için geride kalmalıdır” ayetini delil getirip ayette geçen taife kelimesini bir ve daha yukarısı için kullanıldığını söyler. İbni Abbas, Nehai ve Mücahidden nakledilen de böyledir. Nitekim Rağıbta taife lafzı ile çoğul kastedilir ama tek kişide taifedir ve onunla tekin kastedilmesi de mümkündür der. (Dr.Aşkar Adva s.40)
2- Fasıkın haber getirmesiyle ilgili ayette: fasık olarak tanınan kişi size bir haber getirdiğinde onu araştırın (Hucurat 6) buyurulur. Fasık olarak bilinmeyen kişinin haberinin itibar görmesi gerektiğine bir işarettir. İbn Hacer bu ayetin Haberi Vahidin kabulüne delalet ettiğini söyler. (Dr.Aşkar Adva s.41)
3- Kasas 21 ayetinde Hz. Musa’nın yanına gelip şehrin ileri gelenlerinin aleyhinde karar alındığını ileten kişinin haberini Hz. Musa Hüccet ve kati ilim kabul etmiş ve bunun üzerine bulunduğu şehri terk etmiştir.
4- Kuran-ı Kerimde Yüce Allah Peygamberlerinden bahsederken onların yalancı olmadıkları, kendiliklerinden konuşmadıkları, deli olmasdıkları gibi vasıflarını sayarak onlara ittibayı emretmiştir. Peygamberler her ne kadar melek yoluyla vahye muhatapsa da ümmetlerine iletme bazında ferdirler. Bu da haberi vahidin muteber oluşuna delildir.
b) Sünnetten deliller: Peygamberimizin hayatında kendilerinin haberi ahadı hüccet kabul ettiğine dair bir çok örnek vardır. Bunlardan birkaçı şunlardır.
1-Rasulullah (s.a.v) bir seferinde öğle namazını beş rekat olarak kıldı kendisine Zülyedeyn adlı kişi namaz rekatları çoğaltıldı mı? diye sordu. Peygamberimiz neden diye sorunca kendisine beş rekat kıldınız diye cevap verdi. Bunun üzerine peygamberimiz selam vermiş olduktan sonra iki secde yaptı.(Tirmizi salat172-Buhari ezan 69 sehv 4- Müslim Mecid97,98)
Rasulullah o sahabenin sözünü kabul etmiştir. Eğer tek kişinin sözü hüccet olmasaydı Rasulullah mescittekilere bu adam doğrumu söylüyor diye araştırmaz mıydı?
2- Bilindiği üzere Hz. Peygamber İslam’ı tebliğ niyetiyle her tarafa elçiler gönderdi. Giden elçiler bir yandan Peygamberimizin mektubunu iletirken bir yandan da gerekli açıklamaları iletiyorlardı. Tek kişi hüccet olmasaydı Rasulullah elçileri tek göndermezdi.
3- Peygamberimizin yanında 20 gün kalan Malik b. Hüveyris ve arkadaşlarını evlerine gönderdiğinde “Ailenize dönün onlara namaz kıldırın, onlara öğretin ve emredin buyurdu buda haberi vahide bir deildir.(Buhari ezan 18)
4- Kıblenin Beytül Makdisten Kabeye döndürüldüğü haberini Medine’nin uzak semtlerindeki mescit cemaatleri anında işitemedi benu seleme Mescidindekiler olayı ikindi namazında işittiler. Cemaat Beytül Makdise doğru namaz kılarken gelen biri Rasulullahın Kabe’ye yöneldiği haberini verdi. Cemaat aynı anda namazın rükusun da yönlerini Kabeye çevirdiler. Benzeri bir olay kuba mescidinde de oldu. Buda gösteriyor ki sahabe tek kişinin haberine itimat ediyor.
c) Akli Deliller: Niteliği çok farklı olsada Hz. Peygamber Cebrail tarafından intikali ile Hz. Peygamberin Vahyi sahabeye nakli arasında geçen aşama temel espri itibariyle Vahid kaynaklara dayanmaktadır. Esasen haberi Ahadın hüccet sayılmaması prensibi kabul edilmeseydi aynı istidlalin Vahyin aşamalarında da söz konusu olması gerekirdi ki bu aklen ve naklen mümkün olamaz. O halde Haberi Ahad prensip olarak hüccet kabul edilmelidir.
2- Rasulullah tebliğle yükümlüdür. Kuranda: “Ey Peygamber sana Rabbinden geleni tebliğ et.” Buyurulur.(Maide67) Rasulullah bütün insanlara gönderilmiştir. Eğer haberi ahad makbul olmasaydı Rasulullahın tebliğinin bütün insanlara ulaşması imkansız olacaktı. Zira Rasulullah her insana tek, tek şifahi olarak ulaşamayacaktır. Haberin her aşamada Mütevatir bir sıfatla insanlara ulaşması da böylece imkansız olacaktı.
d) İcmadan Deliller: 1- Hz. Osman ebu Saidin bacısının “Kocasının vefatından ötürü iddet bekleyen kadının vefat eden kcasının evinde iddet bekleyeceği” hususunda ki sözünü kabul etmiştir.(İsam Akide s.368- Dr.Aşkar Advas.45)
2- Abdurrahman b. Avfın : Mecusilerden cizyenin alına bileceği ve taun meselesi hakkında ki sözlerine Hz. Ömer itimat etmiştir.
3- Dahhak b. Süfyanın, kadın kocasının diyetine mirasçıdır sözünü Hz. Ömer kabul etmiştir.
4-Amr b. Hazmın (parmakların kopması meselesinde) bütün parmakların diyeti eşittir sözünü Hz. Ömer kabul etmiştir.
Netice itibariyle Kuran, sünnet ve ümmetin selef ve haleflerinden ulemanın içtihad ve icması, sened ve metinde sıhhat şatlarını taşıyan Haberi Ahadın makbul ve kabul edilmesi yönündedir.
İddia 2- Hadislerin Kurana Arz olunması: sünnetin hüccet olmasını ve kurana ek hüküm koymasını uygun görmeyenler “hadisin kurana arzı ile ilgili rivayetleri delil olarak getirirler. Bu nedenle de hadislerin kurana arzını öngeren bu türden rivayetlerin sened ve metin itibariyle tahlili gerekmektedir. (İsnad ve Metin yönünden hadis nasıl tahlil edilirmiş bu arada H.Kırbaşoğlu da belki öğrenir.)
Değişik kanallardan gelen bu rivayetlerde Peygamber (s.a.v) “size herhangi bir hadis ulaştığında onu kuranla karşılaştırınız eğer kurana uygunsa onu alıp onunla amel ediniz. Yok eğer kurana uygun değilse onunla amel etmeyin ve onu reddedin” buyurmuşlardır. Buna göre hadisler ancak Kuranın temas ettiği konulara değindiği ve ek bir hüküm koymadığı zamanlar itibara alınır. Aksi halde hadisler itibara alınmaz manası çıkar.
Şimdi sened kritiği itibariyle sıhhatlerine, metinleri benzer olan rivayetlerden bir kaçını ele alarak değinelim.
a) Hadislerin Tahrici: 1- Halid b. Kerime ebu Caferden oda Rasulullatan (s.a.v) rivayet ettiğine göre: Rasulullah Yahudileri çağırıp onlara sordu. Yahudiler Rasulullahın sorusu üzerine konuşmaya başladılar taki Hz. İsa!ya yalan uydurdular bunun üzerine Rasulullah minbere çıkıp şöyle buyurdu. Benden sözler yayılacaktır. Size benden ulaşıp Kurana uygum olanları ben demişimdir. Size ulaşıp da Kurana muhalif olanı ise ben demedim.(Suyuti Miftah s.36)
Hadisin Ravisi üzerine: Hadisin ravisi Halid b. Ebi Kerime el-İsbehani kufede yaşadı. İbni Hacer onun sadık olmadığına hata ettiğini ve irsalda da bulunduğunu söylüyor. İbni Hacer Takri 1218) Zehebi: ahmed ve Ebu Davud onu sıka saymışlardır. Der.(Zehebi Mizan 1.639) Beyhaki: Halid meçhuldür. Ravilerden Ebu Cafer ise sahabi değildir. Hadis bu nedenle münkati dir. Der
(Münkati: İsnat da tabiiye varmadan önceki bir ravinin kendisinden hadis naklettiği şahsı işitmeden ondan rivayetidir. Hadis Usulü Prof.Dr. Talat Koçyiğit s.76)
İmam-ı Şafii: hadisleri reddedenler bana Rasulullahın söylediği ifade edilen “Bana sizden ne gelirse onu kurana arz edin ona uyuyorsa ben dedim ona muhalif olanı ise ben demedim” hadisini delil getiriyorlar. Bende onlara şöyle dedim. Bu hadisi hadisine itibar edilecek bir kimse rivayet etmiş değildir. Bu hadis meçhul bir şahıs olan (Halid b. Ebi Kerime)den rivayet edilen münkati bir rivayettir. Biz böyle rivayetleri değerli kıymet ifade eden bir şey olarak kabul etmiyoruz.(Suyuti Miftahs.36)