Esadullah kardeşim yazıyı okudum inceledim gereken cevapları daha önceki çalışmalarımdan verdim...Lakin Vahhabi,Şia,Mutezile vb İslam ekollerinin bu denli karalanması ilmi değil bilakis kendini haklı çıkarmak adına yapılmış karalamalardır...
Kardeşime şunu izah edeyim Hiçbir mezhebe bağlı değilim ...Lakin fıkıhta bilmediğim hususlarda Şiayı taklit ederim.İtikadi Hususlarda Başta Mutezile ekolünü benimser Şirk Hususunda ise Vahhabiyi örnek alırım Muhammed Bin Abdulvahhab hakkında yazılanlar iftiradan başka bir şey değil daha öncesinde Kamer34 abim bu konuda tüm iftiralara cevap niteliğinde ele almış olduğu yazıları sitede mevcut Muhammed Ebu Reyye hususunda yazılanlar çok çirkin iftiralar ..Reddiye olarak yazılmış olan bu araştırmanın ilmi hiçbir değeri olmayıp yıllarca taassubi anlayışı savunanların fikirlerinin temcid pilavı gibi yeniden sunulmasıdır...
Sizden ricam hocam dediğiniz zatı bu siteye davet edermisiniz gıyabında değilde açıkça onunla ilmi münazarada bulunalım gerekir ise site yöneticilerimiz kendisini haftanın misafiri olarak belirlerler konuya soru cevap şeklinde ordan devam edelim...
Sahabe hususunda delil olarak sunduğunuz Allah onlardan onlarda Allah'tan razı olmuşturlar ayetleri hayatları boyunca onlara hata yapmama lüksü yada hayatları boyunca yapacakları hatalardan muaf tutarmı?
Dikkatimi çeken hususlardan biride Muaviye'den hadis nakledilmesi ...Değerli kardeşim insan olarak hiçbir kimsenin günahını sevmesini bekleyemeyiz değilmi ama ben açıkça söylüyorum Günahımı dahi Ebu Süfyandan Muaviyeden Çiğer Yiyen Hindudan değerli görürüm ...
İslam dini her zaman dinamik bir yapıya sahiptir. Durağan değildir Vahiy ve akıl insanın din anlayışını ortaya koyar. İslamın temeli ‘’Tevhid merkezli’’ iman ibadet ve diğer evrensel ilkelerdir. İnsanların dini doğru anlayabilmeleri için doğru bir tarih bilincine sahip olmaları gereklidir. Her ne kadar geçmiş olarak kullanılıyorsa da bizlere ulaştırdığı vesikalar yaşamsal olaylar vb bizlere ibret ve ders vermek için önemlidir.
Mezheplerin çıkış süreci din anlayışında farklı anlayışların kurumsallaşması sonucu ortaya çıkan beşeri oluşumlardır. Temel iman esasları olan Allah’a ahiret gününe peygamberlere meleklere kitaplara vb inanıyor ve iman ediyor ise Müslüman’dır İslam dairesi içerisindedir. Hiç bir mezhep imamı ben mezhep kuruyorum iddiası ile çıkmamıştır. Bilakis kendi asırlarında karşılaştıkları sorunlara çözümler bulmak için uğraşmışlardır bunları kurumsallaştıranlar sonraki takipçileridir.
Mezhepli olmayı bir kenara bırakıp günümüzde ‘’Mezhepçilik’’ yapan anlayışlar İslama hiçbir şey kazandırmadıkları gibi İslam dairesi içerisinde yaşamaya çalışan Müslümanları bölmeden başka bir işe yaramamışlardır. A ve B gibi isimlendirmeler etrafında sosyal ve ekonomik alandan uzak insanların sorunları ile ilgilenmeyen kafa yapıları oluşturmuşlardır…
Mal biriktiricilerinin egemen olduğu bir toplumda insanları bölme hareketlerine daha çok imkan sağlayarak. Sosyal adalet sağlanmadan Kur’ani müeyyideleri uygulamaya çalışarak sözde Kur’ani ruhu inşa etmeye çalışmak kadar Kur’an ruhuna aykırı hiçbir şey yoktur.
Bu dönüşüm, Allah resulünün yaşamış olduğu dönemde ruhları harekete geçiren Kur’an örnekliği ile tarihi şartlara uygun sorumluluk bilincini kuşanma anlama ve çözme ile gerçekleştirilebilir. Asırlar boyunca yapıla gelen Bizans veya Pers imparatorluklarına yakın olan Emevi ve Abbasi monarşisini Kuran’dan bazı ayetler ile meşrulaştırmaya çalışanların yapmış oldukları aldatmalardan arınarak.
İnanç sistemi ne olursa olsun, bütün insanların en büyük düşmanı para putperestliği, ekonomik gücü elinde bulundurmadır. Bu düşman güçlere karşı insanları harekete geçirecek gerçek kaynaklara dönmek, sosyal adaletsizliklere karşı bir bütünlük içerisinde birleşmek ile olur.
İslam’ın hayranlık uyandıran en büyük özelliği, her yönü ile evrensel olmasıdır. Allah’ın insanoğlunu yaratmasından bugüne kadar var olan en önemli esas evrensel bir anlayış olan İslam ahkamının hakim olduğu yaşamsal şartların oluşturulmasıdır.
Bu yaşam şartları oluşturulmadan İslam adına ‘’Şeriat’’ı uygulanamaz.Sosyal adalet ve tevhid inancını tesis etmek ile ancak hayata hakim kılınabilir. İslam tarihinde Kur’an’i bir emir olan hırsızlık yapanın elini kesme hakikati Hz Ömer döneminde sosyal adalet sağlanamadığı ve kıtlık olduğu için uygulanmamıştır.
İnsanların emeğini gasp eden hakkını tam olarak vermeyen mülkü kendi tekellerine alarak Mülk yalnızca Allah'ındır ayetini görmezden gelen anlayış sahibi Müslümanlar sayesinde insanlar dinden uzaklaşmış ve sapkın yollara düşmüşlerdir eğer amacımız Hakka şahidlik ise gelin sosyal sorunlar üzerinde konuşup insanlara faydalı olabilmek için yek vücut olmayı deneyelim Allaha emanet olunuz.....
Mevlüt HÖNÜL