Esadullah Kardeşim: Esselamu aleyküm
Başlamadan evvel demek isteriz ki aslında bu konuyu açma amacımız az da olsa bizi anlayabilmenizdir. Bizim savunduğumuzu ve size karşı nasıl göründüğümüzü anlayıp inançlara ters paylaşımlar olduğunda neden savunma ihtiyacı duyulmasıdır.
Evvela sizin Ehli Sünnet inancı taşımadığınızı ve bu inancı şirklere bürünmüş olarak gördüğünüzü, Sünnetin ehemmiyeti olmadığını, kula sadece Kuranın yeteceğini ve Peygamberin s.a.v sadece bir elçi ve insan olduğunu savunduğunuzu ve Tarikatlarında şirk yerleri olduğunu savunduğunuzu bilmekteyiz, Yanlış anlaşılmasın sakın, bu sizi yermek için yazılmış bir yazı değil aksine Aile ve Akrabalarımızda da sizin görüşlerinizde olan ve sık sık Münazara ettiğimiz dostlarımız olduğundandır….
Cevap: Başta şunu belirteyim Ehli Sünnet veya başka isimlendirmeler yapaydır İslamın özünden olmayıp daha sonradan türemiş kavramlardır.Hiçbir ehemmiyeti olmayıp fırkalaşmalar neticesinde ortaya çıkmış isimlerdir...Kendilerini kutsamak isteyen hemen her ekol Allah resulüne ait olmayıp onun sözüymüş gibi uydurmalar ile kendilerini aklamayı başarmışlardır..Hadisler ile konuyu ele alır isek istediğiniz kadar aynı düşünceleri red eden ve kabul eden rivayetleri bulmak hiçte zor değil çünkü herkes kendi düşünce sistemini kabullendirmek için Allah resulüne kendilerini yaslamış ve onun adına sözler üretmişlerdir..
Sünnet'i kabul etmediğimi düşünmeniz bile çok büyük bir hatadır...Kur'an'ı Sünnet olmadan anlayabiliriz mantığına her daim karşı durmuşumdur Sünnetsiz Kuran Kuransız Sünnet olmaz anlaşılamaz....
Namaz,Zekat,Hac,Oruç vb ibadetlerden tutunda ceza,miras,evlenme, gibi hukuki konular gibi pek çok konuda Kuran'i Kerimde temel ilkeler verilmiştir, Lakin bir çoğunda tafsilata girilmemiştir.Böyle bir durum söz konusu iken Kuran dışında başka hiç bir bilgiye gerek kalmaksızın yeterlidir demek kendi kanımca her şeyden önce Hakikatlere ters düşer.Çünkü Peygamber efendimiz kendi döneminde,Kuran'ın anlaşılması ve uygulanması bazında teferruatlar ile ilgili hususları belirtmiştir.
Kuran'i kerimi bir ansiklopedi kitabı gibi görmek ve her konu ve hususta en ince ayrıntıya kadar,beşer hayatının her alanını düzenleyici nitelikte olduğunu iddia etmek yanlış bir yaklaşımdır.Çünkü İnsanların yaşamları boyunca karşılaşacakları Bireysel toplumsal evrensel problemler sınırsızdır bu hususlarda Kuran bizlere TEMEL ilkeleri vermiştir.Dinin tamamlanması hususu TEMEL ilkeler bazındadır demek doğru bir görüştür. Bu görüşe dayanarak Peygamber efendimizin SÜNNETİ ile bizlere ulaşmış olan açıklamaları reddetmek için yeterli bir sebep teşkil etmez.
Hadislerin ve Sünnetin İslam dininde delil olmadığını savunanların dayandığı Ayeti kerimeyi verip öyle devam edelim:
Hiç şüphesiz, zikri (Kuran'ı) biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz. (Hicr 9)
Bu ayeti kerimede Kuran'ın korunacağı garantisi verilmiştir. Ve Bu ayeti kerimeyi deli olarak alanlar Allah'ın Kuran'ı koruyacağı garantisini verdiğini .
Şöyle bir yaklaşım sergiliyorlar ''Şayet'' Sünnette Kuran gibi korunmuş olsa idi Allah onuda korurdu şeklinde bir mantık ile yaklaşmaktadırlar. Lakin Ayetin nüzuluna siyak ve sibakına baktığımızda burada anlatılmak istenen konunun Sünnetin korunup korunmadığı meselesi değildir.Bilakis ayeti kerime Kuran’ın gerçekliği ile alakalı tartışmalara cevap niteliğindedir.
Ayeti kerimeye birde şöyle bakalım?
Ayeti kerime’de ‘’Biz sadece Kuran’ı Koruyacağız’’ ifadesi geçmediği için,Kuran dışındakiler (Sünnet) korunmamıştır sonucu çıkarılamaz.Düşünen insanlar olarak Kuran indirilmeye başlandığı günden bugüne kadar bizlere İnsanlar aracılığı ile ulaşmıştır.Vahyin iniş sürecinde Peygamber efendimizin onu yazdırması,Ezberletmesi ve nesilden nesile aynı metod ile bizlere kadar ulaşması ‘’Tevatüren’’ suretiyle gerçekleşmiştir.
Aynı metod ile bizlere ulaşan ‘’SÜNNET’’ tevatüren olduğuna göre,Kuran’ın özü ile mütevatir olması arasında fazlaca fark yoktur..Mutezilenin deyimiyle ‘’Yaşayan Sünnetler ‘’.Yalnız şu noktayı belirtelim.Mütevatir olmayan ve Ahad hadisler aracılığı ile bize gelen ‘’SÜNNET’LERİN’’ Kesinlik ifade etmediği,sadece görüş olarak ileri sürülebilir, Bu görüşü mesnetsiz olarak değilde Birçok İslam Ulemasının aynı görüşte olduğu bellidir. Yalnız ‘’Ahad’’ hadisler yolu ile bizlere ulaşmış olan,Sünnet’lerin Kuran gibi korunduğu söylenemez.Bu söylenemeyeceği gibi Sünnet’in Müslümanların bilgi kaynağı olduğu ve bu durumunda olan Hadislerin tümünün uydurma ve asılsız olduğu anlamınada gelmemelidir.Böyle bir düşünce sistemi kesinlikle kabul edilemez bir olgudur.
‘’SÜNNET’İ’’ Delil olmaktan çıkarma amacında olanların başvurdukları Ayeti kerimelerden biride şudur:
"Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, Allah'ın kendileri hakkında hiç bir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah'ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler." (Yusuf 40)
Bu ayeti kerime’de ‘’HÜKÜM YALNIZCA ALLAH’INDIR’’ kısmı bir dönemler Haricilerin ayaklanmalarında kullandıkları ‘’Sloganları’’ idi.Bu ayeti kerime Kuran’i Kerim’de 3 yerde geçmektedir.
De ki: "Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim, siz ise onu yalanladınız. Sizin kendisine acele ettiğiniz (azab) yanımda değildir. Hüküm yalnızca Allah'ındır. O, doğru haberi verir ve O, ayırd edenlerin en hayırlısıdır."
(EN'AM/57)
Ve dedi ki: "Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiç bir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler."
(YUSUF/67)
(Enam suresi 57 )Bu ayeti kerimeye bakarak, ‘’HÜKÜM’’ verme yetkisinin Allah’a ait olduğu .’’Onun’’ dışında kimsenin dinde Hüküm verme yetkisinin olmadığı ve Peygamber efendimizin ‘’KURAN’’ dışında hüküm koyamayacağı öne sürülmektedir ve Bu ayeti kerimeler ile ‘’Sünnet’in ‘’ delil olamayacağı sonucu çıkartmaktadırlar.
Bu sonucun doğru veya yanlış olduğu kanısına varmak için Ayetleri incelemeye tabii tutalım:
Ayeti kerimelerde açıkça Yasama yetkisine kimin sahip olduğu ve kiminde olmadığı hususu ile ilgili değildir. Konu ‘’Müşriklerin’’ Peygamber efendimizi susturmak için ortaya attıkları ‘’Kendilerine azabın gelmesi ‘’ İsteğinin gerçekleşmesinin. Peygamber efendimizin elinde olmadığının, Allah’ın yetkisinde olduğu ile ilgilidir. Bu ayetlerin ‘’Sünnetin’’ delil olmadığını ispat etmek için kullanılması apaçık Ayetleri saptırmaktan başka bir şey değildir.
(Yusuf suresi 40.) Ayeti kerimesinin ‘’Sünnet’in otoritesi ile alakalı olmadığını ispatlayalım:
Ayeti kerimede Yusuf (a.s) tarafından Zindan’da bulunan arkadaşlarını ‘’ŞİRK’TEN’’ kurtarmak amacıyla söylenmiştir.Ayeti incelemeye tabii tuttuğumuzda ‘’SÜNNET ‘’ile alakalı olmadığı bizzat ‘’ŞİRK’İN ‘’ yanlışlığı ve ‘ULUHİYET’İN ‘’ sadece Allah’a ait olduğu hususudur.Bu ayetin de siyak ve sibakını gözardı ederek ‘’Sünnet’in’’ otorite olamayacağını söylemek Ayet’i kerimeyi saptırmaktan başka bir gaye taşımamaktadır.
(Yusuf suresi 67) Bu ayeti kerimede’de Yakup (a.s) evlatlarına yaptığı nasihatler ile alakalıdır.Yakup (a.s) Mısır melikin huzuruna vardıklarında onlara nasıl gireceklerini ve şayet bir sorun ile karşılaştıklarında , Bunun ‘’ALLAH’IN TAKDİRİ ‘’ olduğunu ve bu konuda hiç bir şey yapamayacağını anlatmak bazında Ayeti kerimedeki sözleri söylemiştir.Önceki ayeti kerimelerde değindiğimiz gibi Bu ayetinde ‘’SÜNNET’İN ‘’ otoritesi ile alakalı bir durum söz konusu değildir.
Vermiş olduğumuz ayeti kerimelerde zikredilen Ayetlere dayanarak ‘’SÜNNET’İN ‘’otorite olmadığını çıkarmak mümkün değildir. Bizim anlayacağımız ‘’Hüküm ancak Allah’ındır’’ demek, Allah ihtiyaç duyduğumuz ve karşılaşabileceğimiz her konuda detaylı hükümleri tek tek göndermiştir, demek değildir. Bilakis ‘’Hüküm Vermede’’ başvurulması gereken ‘TEMEL’’ ilkeleri ve değerleri vazetmek sadece ‘’ALLAH’A ‘’ ait olduğudur.Peygamber efendimizin bu esasları göz önünde bulundurarak ‘KURAN’DA’’ açıkça çözüm olmayan konulara çözüm getirmesi ‘’HÜKÜM ANCAK ALLAH’INDIR’’ ilkesine aykırı değildir..KURAN’SIZ bir SÜNNET anlayış olamaz. Zaten Peygamber efendimizin yaşamı KURAN ile bire bir di..Konu çok uzun yazmaya çalışsam günlerce sürer eğer takıldığınız hususlar olursa Allah’ın bahşetmiş olduğu ve gayret ile geliştirmeye çalıştığım bu tür konularda her tür kafa karışıklığını giderme hususunda buradayız.
Bu güne kadar Klasik ''Sünneti'' reddetme eğiliminde olan kesimler, Yalnızca KURAN'IN yeterli olduğunu savunanlar,Peygamber efendimizin Görevini sadece ''Kuran'ın'' Tebliğcisi konumunda görerek, adete Peygamber efendimizi bir ''Postacı'' konumuna getirmeye çalışmakla Kurandaki Peygamber tasavvuru dışında bir olguya doğru hızla kaymaktadırlar.Bu tür görüşlerin İslam ümmetine zarar vermekten başka yanı yoktur.
Bizim ''SÜNNET'' anlayışımız şu ilkeler kapsamındadır.
1:Kuransız bir sünnet anlayışı Kuran'ı anlayamamaktır.
2:Sünnet İslamın esas gerçeklerindendir.
3:Bu islam gerçekliği Peygamber efendimizin tabiatı gereği olduğu gibi, Kuranın bir çok ayetinde açıkça beyan edilmektedir.
4:Sünnet Peygamber efendimizin bizzat Kuran'ı yorumlayarak uygulama biçimidir.Sünneti sünnet yapan ana esas Şekilcilikten ziyade ihtiva ettiği mana yönü hiç bir zaman unutulmamalıdır.
5:Sünnetin günümüzde anlayışın aksine hem lafzi hemde manası ile çoğu zaman da şekilden ziyade o şeklin altında yatan ilkesi kavranarak bizlere rehberlik edebilmelidir.Yoksa Şekil ile anlamadan uymak rehberliği anlayamamaktır.
6:Günümüz Sünnet anlayışlarına doğru bir bakış açısı ortaya koymak adına Kuran'ın pratik hayattaki yaşama biçimi olarak tanımlanan bir Sünnet anlayışı sayesinde Sünnet'i anlamayan kesimlere net bir cevap Kuran'ı ve sünneti beraber ele almakla sonuçlandırılabilir.
7:Sünnetin getirmiş olduğu hükümleri Kuran ile karşılaştırma yapmak ve bu karşılaştırma ile Sünnet'in getirmiş olduklarını temellendirmek sağlıklı bir yaklaşım ile sonuçlanır.
8:Bir hadisin Sünnet konusunda bizlere bilgi verebilmesi için, Onun sağlam olmasını anlayabilmek adına ''KURAN'' ile uyumu ve Peygamber efendimizin yaşamına ve Kuran'ın Ruhuna ters düşmemesi gereklidir.
Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır. (Ahzab 21)
Sonuç olarak:Peygamber efendimizin en zor durumlarda bile hiç bir zaman dik duruşunu bozmadığını,Alemlere rahmet olabilmenin,Bütün İnsanlığa örnek Model olmanın adı,duruşu,yaşantısı,modeli bizlere ''SÜNNET'' olarak uymamız hususunda bu ayeti kerime ve daha bir çok ayetle emredilmiştir.
O zaman demek değimlidir ki sizinde mezhebiniz var?
Cevap: Mezhepli olmak ayrı Mezhepçilik Mezhep holiganlığı ayrıdır...
Ve hem de üç ayrı mezhep ve bu mezheplerin kurucuları , Fikir adamları da sizin imamınız Mürşidiniz olmuyor mu?
Cevap: Üç İmam yada daha fazlası Kur'an ve Sünnete uygun fikirleri açıklamış iseler Alimdirler ...''Ayeti kerimede ''Sizden olan Otorite/Ulul Emr (Emir Sahiplerine) '' Uyma emri gereği uyulur .Bu uymada yine Esas ölçü Kur'an ve Canlı Örneği Allah resulü ve Sapmadan onu takip edenlerdir...Burda Mürşid edinme mevzuuna gelince ...
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَابْتَغُوا اِلَيْهِ الْوَسٖيلَةَ وَجَاهِدُوا فٖى سَبٖيلِهٖ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Ya eyyuhellezine amenuttekullahe vebteğu ileyhil vesilete ve cahidu fi sebilihi leallekum tuflihûn.
Ey müminler, Allah'tan korkunuz, sizi ona yakınlaştırabilecek her yolu arayınız, onun yolunda cihad ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.
(Maide-35)
Değerli kardeşim Ayeti kerimede Allah'a ulaşma/yakın olmak için yollar/vesileler aranması emrini Yine Allah açıkça İbadetlerimiz takvamız olarak belirlemiş iken ne yazık ki Bu ayet üzerinden kendilerini vesile/aracı gösterme mantığına sahip olanlar ayeti kendi heva ve hevesleri amacında yormakta ve insanlarada o şekil anlatmaktadırlar...
Mezhep:(Arapça: مذهب mazhab, çoğ. مذاهب mazahib), bir dinin çeşitli görüş ayrılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollarından herbirine verilen isimdir.
İslam dininde Sünnilik, Şiilik ve Haricilik olmak üzere 3 ana mezhep vardır. Bu mezhepler de çeşitli açılarından kendi içinde alt mezheplere sahiptir.
Sünniler günümüzde inanç açısından Maturidilik ve Eşarilik, fıkhi açıdan da sırayla Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine bağlıdırlar. Bu dört mezhepten ilki olan Hanefi mezhebi Maturidilik'e diğer üç mezhep (Şafii, Maliki ve Hanbeli) ise Eşarilik'e bağlıdır.
Bu mezhepler dışında, Sünnilik'te icma-i ümmete, kıyasa ve reye başvurulmasını kabul etmeyen, her sorunun çözümünü Kur'an'da, sünnette, sahabe ve tabiunun görüş ve uygulamalarında arayan bir grup daha vardır. Bunlar; Selefiyye veya Selefiyyun (geçmişe bağlılar) olarak anılır. Hanbeli mezhebi, Selefiyye anlayışına en yakın sünni mezhep olarak tanınır. Ayrıca günümüz Sünni alimleri tarafından Selefiler Sünni olarak görülmezler, Mücessime olarak görülürler.Bu alimlerin onları farklı görmesi onların yanlış olduğu anlamı taşımaz..
Şiilerin günümüzde bağlı olduğu en büyük fırka ise İmamiye (Caferiyye) dir. Bunun dışında sayıları az olmakla birlikte Zeydiyye ve İsmailiyye fırkaları da günümüze ulaşmıştır.
Peygamber'in zamanında ‘mezhep’ var mıydı?
Mezhepler ayet ve hadisleri farklı anlamaktan kaynaklandığına göre, Peygamberin zamanında mezhep olması düşünülemez.Çünkü Peygamber zamanında bir mesele olduğunda, sahabiler Peygambere geliyor, soruyordu. Peygamber hüküm veriyor, muhakeme için gelenlerin davalarını neticeye bağlıyordu.
Şayet sorulan şey yeni ve hakkında ayet bulunmayan bir konu ise bekliyordu. Bu soru üzerine o konuda Allah (cc) tarafından bir ayet indiriliyor, konu hakkında hüküm bildiriyordu. Eğer ayet açıklamaya muhtaçsa, Peygamber o ayeti izah ediyordu.
Peygamber bir meselede ne diyorsa, Sahabiler onu yapıyorlardı. Çünkü bununla ilgili Allah’ın emri vardı: De ki (ey Peygamber): "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin; zira Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır."
(Ali İmran 31)
Başka bir ayet de şu anlamdaydı: “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir.…” (Haşr 7)
Böyle olunca, Peygamber hayatta iken farklı mezheplere ihtiyaç yoktu.
İtikadi Açıdan Mezhepler İtikadi açıdan mezhepler iki tanedir.
• Maturidi mezhebi; İmam Maturidi tarafından kurulmuştur.
• Eş'ari mezhebi; İmam Eş'ari tarafından kurulmuştur.
Bu iki mezhep temelde birdir. Ancak teferruata ait kırka yakın konuda fikir ayrılığına düşmüşlerdir. Fikir ayrılığına düştükleri konular sadece ayrıntılardan ibarettir.
Ameli Açıdan Mezhepler Ehl-i Sünnet itikatında, ameli konularda dört mezhep vardır:
• Hanefi mezhebi; İmam-ı Azam Ebu Hanefi'ın adını taşıyan mezheptir.
• Şafii mezhebi; İmam-ı Şafii'ın adını taşıyan mezheptir.
• Maliki mezhebi; İmam-ı Malik'ın adını taşıyan mezheptir.
• Hanbeli mezhebi; İmam-ı Hanbel'ın adını taşıyan mezheptir.
Şiilik
• Caferilik; İmam Cafer-i Sadık'ın adını taşıyan mezheptir.
• Zeydilik; İmam-ı Zeynel Abidin'in oğlu Zeyd bin Ali'nin adını taşıyan mezheptir.
• İsmaililik; İmam Cafer-i Sadık'ın büyük oğlu imam İsmail'in adını taşıyan mezhep.
Kur'an’i Kerim'de Ayrılık ve Çekişme
”Sakın kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra parçalanıp çatışmaya düşenler gibi olmayınız. Böyleleri için büyük bir azap vardır..”
(Ali İmran 105)
”Birbirinizle çekişmeyin, sonra korkuya kapılırsınız, gücünüz parçalanıp gider.”
(Enfal 46)
”Dinlerini parça parça edip, fırka fırka ayıranlar var ya senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur.” (En’am159)
”O dini dosdoğru tutun, onda ayrılığa düşmeyin diye dinden Nuh’a tavsiye ettiği, sana vahyettiğimizi İbrahim, Musa ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi size de şeriat yaptı.” (Şura 13)
İslam dininde, fıkıh yani İslam hukuku konusunda anlayış, metod ve uygulama açısından farklı düşüncelere sahip mezhepler bulunur.Bu mezheplerin başlıcaları şunlardır:
Sünni mezhebinin takip ettiği dört büyük fıkıh mezhebi:
• Hanefi mezhebi (Hanefilik)
• Şafii mezhebi (Şafiilik)
• Maliki mezhebi (Malikililik)
• Hanbeli mezhebi (Hanbelilik)
Şia mezhebinin takip ettiği fıkıh mezhepleri:
• Zeydiyye mezhebi (Zeydiyye)
• Caferi fıkhı (Caferiyye) (İmamiye)
• İsmailiyye mezhebi
Ayrıca diğer bağımsız fıkıh mezhepleri ve alimleri mevcuttur;
• Zahiri mezhebi (Zahirilik)
Mezhepler hakkında bu bilgiler ışığında Mezhepli olmak ve Mezhep Holiganlığı yapmak arasındaki farkı birbirinden ayıralım,Mezhepli olmak vardır yalnız Mezhepçi olmak Holiganlıktır.
Mezheplerin çıkış noktasında farklı bakış açılarından yapılan yorumlardır,Hiç bir mezhep Kuran ve sünnet ile belirlenmiş itikadi konularda İmani hususlarda ayrılığa düşmemiştir sadece uygulamalardaki Farklılıklarda ayrılığa düşmüşlerdir. Mezhep imamları hiç bir zaman diğer mezhep imamlarının görüşlerine küçük düşürücü vs bir tutum sergilememişlerdir,aksine bunu yapanlar Mezhepleri dinleştiren ve İslamın olmazsa olmazı gösteren zihniyetlerdir.
Bakın İmam Malik kendi yorumları hakkında şu görüşü beyan etmiştir:
“Ben bir beşerim. Bazen hata, bazen de isabet ederim. Bu sebeple benim rey ve içtihadımı inceleyiniz. Kitap veya sünnete uygun bulursanız, kabul ediniz, bulmazsanız reddediniz.” demiştir.
Bu üstünlüğü gösteren İmamlar kendilerinin de bizler gibi birer beşer olduğunu beyan ederek asıl baz almamız gerekeni Yani Öncelikle Kuran’ı ve Kuran’ın pratize edilmiş olan yaşam biçimi Sünneti esas almamızı belirtmiştirler.
Buna rağmen halen birileri Mezhepsizlik dinsizliğe gider söylemleri ile mezhep holiganlığı ile sözde tutuculukları ile koruma yaptıklarını zannederek Müslümanları ayrılığa itmekten başka bir işe yaramıyorlar.
Evet bugün İslam aleminde bu sunni gündem ile Müslümanı Müslümana kırdırma çabasında olan Tutucu ve Cahil kesimler,Şiiyi,vahabiyi,Mutezileyi vs Müslüman kabul etmeyerek sözde İslama hizmet ettiklerini zannediyorlar,İsimlerini zikretmiş olduğum vb Mezhep mensuplarının tümü Aynı Allah’a ve Aynı İmani konulara inanmış iken kimin işine geliyor bu tür suni gündemler ile Müslümanları meşkul etmek düşünür isek cevabı açıktır.Tabiki İslam düşmanlarının ve Bu düşmanlara hizmet eden zihniyetlerin...
Bu kadar ortak noktamız var iken birilerini sapık vs ilan etmek ve ikilem oluşturmak isteyenler,ayrıntılar üzerinden Müslümanları bir birine kırdırmaktan başka gaye taşımamaktadırlar.Dikkat etmemiz gereken husus hiç kimse kimseyi ne cennete ne de cehenneme göndermeye hakkı ve hükmü yoktur,Kişi ancak hesabını Allah’a verir bizler beşer olarak kimseden hesap sorup hüküm vermek durumunda değiliz bunu iyice anlayalım.
Mezhep Holiganlarına şunu açıkça ifade ediyorum,Günümüz İslam aleminde Mezhep holiganlığı yaparak,Müslümanların gücünü kırmaya çalışanlara Akli selim olan Müslümanlar alet olmayacaktır.Bizler birbirimiz ile varız çünkü KÜFÜR tek millet iken bizler bölünmelere asla izin vermeyeceğiz,Müslümanlara Mezhep HOLİGANLIĞI yakışmaz bize düşen İman kardeşliğidir bizler bir birimize sıkıca bağlanmadıkça Mazlumlar gün geçtikçe çoğalacaktır.
Şunu iyice kavrayalım,Müslüman hangi Mezhepten olursa olsun Mezhepli de olmayabilir bunlar bizler için ayrılık meselesi olmamalıdır ve bu tür farklılıklar ile içimize ekilmek istenen FİTNE tohumlarına müsaade etmeyelim,Hepimizin ortak yönü olan TEVHİD inancı ile bir birimizi destekleyelim. Bizler bir birimiz içinde ayrılığa düşersek bizleri bölmeye ve parçalamaya çalışanların ekmeğine yağ sürmüş oluruz .
İslamda MEZHEPLİ olmak vardır Ama Mezhepçi,Mezhep Holiganlığı yoktur. Asırlardan bu yana bu tür sapkınlıklar her daim İslam Ümmetini bölmüştür bizler bu tür oyunlara gelmeyelim..
Temel kaynak Kuran gibi bir cevher var iken Sünnet gibi bir hayat biçimi bizlere sunulmuş iken a veya b olmak o kadar sorun olmamalı Allah bizlere Akletmezmisiniz dediği halde Taklidi bir İman ile İnanmak Allah’ın mesajını anlayamamaktır. İnşaallah Tahkiki bir İman ile dinimizi yaşayanlardan oluruz .İslam tevhid ve Vahdet dinidir ayrılıklara düşmeyelim Allah’ın bizleri hesaba çekeçeği yegane kaynak KURAN’DIR Allah kimseye hangi mezhepten idin diye hesaba çekmeyeceğine göre Mezhep Holiganlarına karşı uyanık olalım: