aşk-ı kübra /İbrahim İnecik
- Neydi gözlerine bu denli Hüzün düşüren ..?
Öylesine bir Aşk değildi ki..
Aşk-ı Kübra idi...
Ömrüme Silinmez mührü vurup gitti...
''O''nu bulup getirene gökten yıldızları söküp armağan edeceğim..
Öylesine İmkansız bir şey işte..
her halimi bilirdi..
her halini bilirdim..
Kaşlarını çattımı Ruhum büzüşür..
Kaşlarımı çattım mı Kalbine ağrı girerdi..
Taşıdığım ten benim...Tene hayat veren Can ; oydu...
Taşıdığı Ten Onundu.. Tene hayat veren can ; bendim..
O Öylesine ''ben'' ;
Ben Öylesine ''O'' olmuştuk ki..
Geceler bile aramıza ayrılığı setredemezdi..
Rüyalar bir ; Düşler bir .. Hülyalar tekti..
Dilim sadece O'nun adını Ezberlemişti..
Gördüğüm her Çiçeğe Onun adıyla seslenir..
Dilinde Sadece Ben vardım..
Gördüğü herkese adımla hitap ederdi..
Leyla Kim .. Mecnun Kimdi ki..??
Ferhat'ın deldiği dağın ne kıymeti vardı ki...
O ''Aşk'' ben ''Ateş'' yanıp dururduk gözlerimizde..
Sonra ; bir Akşam Kıyamet Koptu..
Dağlar dürülmedi.. Yıldızlar dökülmedi..
denizler Köpürmedi..
Ama; ikimizden biri Öldü..
İkimizden Biri yokluğa düştü...
Ben bekledim...
O ; gelmedi..
O gitmişti..
Bir daha Dönmeyecekti..
Ben öldüm.. Sonra başka bir ben doğdu...
Doğarken ''Ondan'' geriye hüzün inmişti suretime..
Ellerim yeni..
Saçlarım .. Tırnaklarım...
Hepsi yeni ''ben''e ait..
Ama Gözlerim..
Gözlerim hep uzakları izliyor..
Sanki Giden birinin dönüşünü bekliyor..
O dönmeyince de öyle hüzünlü bakıyor...
Sahi.. Giden dönmez mi ?
Ölen dirilmez mi ??
Artık ne desem bilmiyorum ..
Neyin var diyenlere..
-Öyle işte.. diyorum..
- Öyle işte..
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]