Durumu: Medine No : 13402 Üyelik T.:
25 Şubat 2011 Arkadaşları:11 Cinsiyet:bayan Yaş:44 | türk islam edebiyatı 4.ünite özeti TÜRK ıSLAM EDEBıYATI 4.KONU TÜRK ıSLAM EDEBıYATINDA BELAGAT BAŞLICA EDEBİ SANATLAR TÜRK-İSLAM EDEBİYATI METıNLERıNıN DEĞERLENDıRıLMESıNDE VAZGEÇıLMEZ ÖLÇÜ BELAGAT: Sözlükte sözün fasih ve açık seçik olması demektir. Edebiyat terimi olarak iki manada kullanılır. Birincisi meleke ve kabiliyet manasını taşır Bu tanım klasik belagat kitaplarında sözün fasih olmak şartıyla mukteza-yı hale mutabık olması şeklindedir. Bu anlamıyla belagat insanda doğuştan var olan ve ona has melekedir. ikinci ve klasik belagat kitaplarındaki anlamı ise Kelamın fasih olmak şartıyla mukteza-yı hale mutabık olmasının usul ve kaidelerini bildiren ilimdir. Belagatin bu maksadına ulaşması için şu üç konu hakkında bilgi sahibi olmak gerekir: Meani: Kelamın mukteza-yı hale uygunluğunu sağlamak için gerekli olanları bilme Beyan: sözün açık-seçik, kolay ve anlaşılabilmesini temin etme yolları Bedi’: sözü güzel, süslü ve etkili söyleme usulleri. Türk belagat literatüründe klasik özellikteki ilk Türkçe eser, örnekleri bakımından zayıf olsa da Ahmet Hamdi’nin Belagati Lisanı Osmanî adlı kitabıdır.
T.i.E METıNLERıNDE KARILAŞILAN BAŞLICA EDEBİ SANATLAR 1. inşa: Türk, Arap ve Fars edebiyatlarında resmi yazışmalarda kullanılan nesir dilini ifade eden edebi tür ve dil bilimi için kullanılmış, zamanla genel olarak her türlü nesir ve düz yazı karşılığında kazanmıştır. Kâtip Çelebi buna “ifadede yerine, konusuna ve amacına yakışan güzel ibareler kullanmaktır” şeklinde bir ilavede bulunur. Genellikle nesir halinde yazılan mektup türünün de inşa içinde özel bir yeri vardır. Kâtip Çelebi mektubu inşanın bir dalı olarak ele almıştır. Ziya paşa’nın “şiir ve inşa” adlı makalesinde kelimeyi doğrudan doğruya nesir yerine kullanması dikkat çekmektedir Ayrıca inşa, kelimelerin cümle içinde söz dizimi(terkib-i kelam) kurallarına göre sıralanmasını da ifade etmektedir inşa kelimesi dar anlamda daha çok münşeat adıyla anılan her türlü resmi yazışma ile bunların bir parçası sayılabilecek mektup vb. metinlerin kaleme alınmasının yollarını ve bu hususlarla ilgili kuralların bilgisini ifade eder.
2. seci: inşa ile yakın ilgisi bulunan ve daha çok bir nesir sanatı kabul edilen seci, söze güzellik ve süs katan hususlardan biri olarak kabul edilir. Halemiz ve lalemiz kelimelerini içeren bir cümlede her iki kelimenin son hecesi olan “le“ seciyi meydana getirir. Kelime gruplarında da rastlanan seciler daha çok atasözleri ve vecizelerde bir ahenk unsuru olarak yer almış ve onların ezberlenmesini kolaylaştırmıştır. “Abdal tekkede hacı Mekke’de bulunur”, “aç koyma hırsız edersiz, çok söyleme arsız edersin” gibi. Seci sanatının en mükemmel örneği Sinan Paşa’nın Tazarruname’ sidir.
3. ıtnab: Bir düşüncenin gereğinden fazla sözle ifade edilmesi anlamına gelir. Hem olumlu hem de olumsuz olarak ele alınmıştır. Türkçe belagat kitaplarında ıtnab üçe ayrılmıştır. a) Itnab-ı makbul: manayı açıklığa kavuşturma, pekiştirme, mübalağa ve tasvir amacına yönelik bir fayda elde etmek üzere sözü uzatma ya da tekrarlamadır. b) Itnab-ı mümil: Gereksiz yere sözü uzatma, ifadeye lüzumsuz kelime veya cümle katma işidir. “bıktıran usandıran söz “ demektir
c) Itnab-ı manevi: ifadede mananın farklı lafızlarla tekrarıdır. Ör: itaat kıl sözüme olma asi. Belagat kitaplarında “haşv-i ma’nevi” şeklinde yer alır
4. iktibas: Kuran ve hadisten alınmış bir ibareyi beyte/mısraa/cümleye yerleştirmektir. Genel olarak iki başlık altında toplanır. 1-müstahsen iktibas: Söz veya yazıda dini ölçülere aykırı düşmeyecek şekilde yapılan nakillerdir. ikiye ayrılır: a)Ahsen iktibas: iktibas edilen ayet veya hadis arasındaki uygunluğun hoş bir tesir bırakması, muhatapta heyecan uyandırması ve anlamı güçlendirmesinin yanı sıra öğütte vermesidir. b) Hasen iktibas: Öğüt vermenin dışındaki diğer şartları taşımasıdır. 2- Müstehcen iktibas: Ayet ve hadislerden dinin ölçülerine aykırı ve islam adabına uygun düşmeyecek şekilde yapılan aktarmalardır. Bunun dışında iktibas tam ve nakıs olarak ikiye ayrılır Bu türler, nakledilen ayet ve hadisin bütününün yahut bir kısmının aktarılmasıyla ortaya çıkmıştır Günümüzde edebi veya ilmi her türlü iktibasa “alıntı” denir. Sözlüklerde ayetlerden, hadislerden ve edebi eserlerden örnek aktarmanın adı olan istişhad da bir nevi iktibastır.
5. istişhad: Türk edebiyatında bir edebi sanat olarak istişhaddan ziyade ona çok benzeyen “irsal-i mesel”( örnek olarak atasözü veya özlü söz zikretme) veya “iktibas” (hadis veya ayet zikretme) tercih edilmiş ve belagat kitaplarında istişhada yer verilmemiştir. şair veya yazarın ifadeyi kuvvetlendirmek, anlamı zenginleştirmek, söz daha sanatlı hale getirmek gibi amaçlarla ayet, hadis, atasözü, vecize, mısra ve beyit zikretmesi istişhadı ortaya çıkarır. *******
6. teşbih: Mecazla birlikte ele alınmış bir sanattır. Teşbihle mecazın esas farkı kelimelerin gerçek anlamıyla kullanılmasıdır. Türkçede teşbih edatı günümüzde kullanılan “gibi” takısıdır. Teşbihin rüknü dörttür. Benzeyen, benzetilen, benzeme yönü ve teşbih edatı. Bir teşbihte ya bütün teşbih unsurları yer alır veya bunlardan en az ikisi bulunur. Dört çeşit teşbih vardır. a) mufassal teşbih: Tam teşbihte denilir ve bütün unsurlar bu teşbihte zikredilir. b) mücmel veya muhtasar teşbih: Benzeme yönü zikredilmez. Anlaşılması zordur. c) müekked teşbih: Diğerlerine göre daha sanatlı ve üstün kabul edilen bu tür teşbih, unsurlarının mümkün olduğunca azaltılmasıyla ifadenin güçleştirildiği bir söyleyiştir. d) beliğ teşbih: ıki ana unsurun yani benzeyen ve benzetilenin kullanıldığı teşbihtir. 7. istiare: sözlükte ödünç istemek, ödünç almak” anlamına gelir Belagat terimi olarak, Bir kelime veya ibarenin, teşbihi kuvvetlendirmek, onu abartarak muhataba daha güçlü yorum imkânı sağlamak için benzeşme ilgisiyle ve bir karineye dayalı olarak gerçek anlamı dışında kullanılması demektir. Bir kelimeyi asıl anlamı akla getirmeden kullanmanın, manayı güzel ifade etmede en etkili yol kabul edilmesi istiarenin önemini arttırmıştır. Örneğin sersem yerine “kaz”, inatçı yerine ?keçi? asık suratlı veya zalim yerine ?nemrut?, aşık veya şaşkın yerine ?Leyla? birer istiaredir. Belagat kitaplarında istiare üç ana başlık altında incelenmiştir. a) Açık istiare: Yalnızca benzetilenle yapılan istiaredir. b) Kapalı istiare: Yalnızca benzeyenle yapılan istiaredir. Her kapalı istiarede, ona bağlı biçimde hayal gücüne dayanan “istiarei tahyiliyye” adı verilen bir istiare türü ortaya çıkar c) Mürekkep istiare: Bu sanat istiarede yer alan bir unsurun değişik yönleri ve özelliklerinin benzetme konusu yapılmasıyla gerçekleştirilmiştir. Gizli gizli iş yapan kimse hakkında ?saman altından su yürütüyor? denilmesi de bu tür bir istiaredir.
8. MECAZ: Bir ilgi veya ipucu ile gerçek anlamı dışında kullanılan kelime veya terkibi ifade eden bu belagat terimi, kelimelerin manalarına dayalı edebi sanatların en önemli ve yaygın olanıdır. Kelimelerin anlam bakımından üç farklı özelliği vardır. a) Manayı hakiki- gerçek anlam: göz kelimesinin görme organı olması. b) Manayı tali- türeme anlam: terazi kefesi için göz denilmesi. c) Mecaz anlam: gözü doymaz, aç gözlü deyimlerindeki göz mecazi anlamdadır. Mecazlar söze güzellik, canlılık ve etkinlik katar, konuşanın ifade etmek istediğinin daha kuvvetle anlaşılmasına imkân tanır. Mecaz denildiğinde mecazı mürselin anlaşılması gerekir.
9. ıRSAL-ı MESEL: Manzum veya mensur bir ifadede söze destek sağlamak, onu daha kolay benimsetmek için herkesçe kabul edilmiş bir başka sözü, özellikle atasözünü kullanma sanatıdır.
10. TAZMıN: Başka bir şaire ait olan mısranın bir şiirde kullanılması anlamına gelir. Tazminde alıntılanan şiir parçasının kime ait olduğunu söylemek bir kuraldır. Çok bilinen bir mısra veya beytin iktibas edilmesi halinde şairin adının söylememesi kusur sayılmamaktadır 11. TECAHÜL-ı ARıFANE: şiir ve nesirde bilinen bir hususun bir nükteye bağlı olarak bilinmiyormuş gibi ifade edilmesi sanatıdır. Batı reotiğindeki karşılığı ironidir. şair bunun için aslında muhatabına cevabını bildiği sorular sorar. Böylece hem maksadı doğrudan söylemenin basitliği kırılmış olur, hem de söze nükte ve zarafet kazandırır.
12. TEşHiS VE iNTAK: Teşhis varlıkların kişileştirilerek yeni kimlikler kazanması şeklinde tanımlanabilir. intak konuşma, insan gibi dile gelme demektir. Teşhis genelde intak ile bütünlük kazandığından her intak sanatına başvurulduğunda orada teşhiste bulunur. Günümüzde çocuklar ve gençler için yazılan fabllarda bu sanattan bolca yararlanılmaktadır. Teşhis ve intakı “mecazın en etkili türleri” diye tanımlayan recaizade mahmud Ekrem bunların gerçek sanatkarlar tarafından kullanıldığında söze bir değer katabileceğini, aksi takdirde anlatımda basitliğe düşeceğini ileri sürer
13. HÜSN-ı TA’LiL: Türk edebiyatında hüsn-i talil’e, “hüsn-i tevcih” de denir Bir olayın gerçek sebebinin göz ardı edilerek heyecan unsurunun ön plana çıkarılması sanatıdır. Hadiselere o andaki ruh halinin yorumunu katmak, hayatı ve dış dünyayı gönlüne aksettiği gibi algılamak isteyen her sanatkâr bu sanata başvurur.
14. TENASÜB: Sözlükte uyum, orantı, yakışma anlamına gelir. Edebiyat terimi olarak aralarında karşıtlık dışında bir ilgi bulunan iki veya daha çok kelimenin anlam güzelliğini ve bütünlüğünü sağlamak amacıyla aynı sözde bir araya getirilmesi demektir. Anlamca yakın kelimelerin gelişigüzel veya zorunlu biçimde bir araya getirilmesiyle tenasüb gerçekleşmez. Divan şairleri tenasübü bir nükte oluşturacak biçimde kullanmıştır Agehi’nin “Keşti Kasidesi” sırf tenasüb sanatına dayalı yazılan şiirler bir örnektir. Keşti kasidesinde Yalnızca gemici deyim ve terimleri kullanılarak meydana getirilmiştir
15. LEFFÜ NEşR: Cümlenin kuruluş ve dizilişiyle ilgili, anlama güzellik katan söz sanatlarından biri olarak tanımlanabilir. Bu sanatta önce iki veya daha fazla unsur ayrı ayrı zikredilir(leff), ardından bunların her biriyle ilgili öğeler anılır(neşr). Kelimelerin zikrediliş sırasına göre ikiye ayrılır: Sıraya riayet edilmişse mürettep Sıraya riayet edilmemişse gayr-i mürettep 16. TELMıH: Arap-Fars-Türk kültür ve edebiyatına ait bir metinde bu kültürlerin örnek gösterilecek değerlerine sahip bir kişi veya olaylarla ayet, hadis, kelamı kibar, atasözü vb. kalıplaşmış ibarelere gönderme sanatıdır. Telmihin iktibastan ve irsal-i meselden farkı sadece işaret etmesidir.
17. EBCED: Arap alfabesinin ilk tertibi ve harflerinin taşıdığı sayı değerine dayanan hesap sistemi. Mesela ıstanbul fetih yılı k.kerimdeki “beldetün Tayyibe” kelimesinin ebcedle karşılığı olan 1453 yılına rast gelmekte, bu ise Müslüman topluluklar tarafında ilahi mucize olarak kabul edilmektedir. Ebced tasavvufta ayrı bir öneme sahiptir XVII. yüzyıl mutasavvıflarından İsmail hakkı bursevi, tasavvuf ehli arasında ebced harfleriyle ilgili olarak yapılan izahları “esrarü’l – huruf” adlı eserde toplamıştır
18. TARıH DÜşÜRME: Türkçede tarih manzumesi yazarak vuku bulan hadiselerin tarihlerini zikretmeye tarih düşürme, tarih yazma denilir. Başlangıçta öğrenme ve ezberleme kolaylığı için çıktığı tahmin edilen tarih düşürme, daha sonra şairliğin gereklerinden biri sayılarak bir nevi sanat gösterme aracı ve sanatkârın kudretinin göstergelerinden biri sayılmıştır. Tarihler farklı biçimlerde düzenlenmiştir. a) lafzen tarih: verilecek tarihin rakamla değil sözle zikredilmesidir. b) manen tarih: olayın tarihini ebced hesabına göre harflerin sayı değerinden çıkarılmasıdır. c) lafzen ve manen tarih: ikisinin de kullanılmasıdır. ALINTIDIR |