“..Allah’ın velileri kimlerdir..?”
“..Allah’ın velileri kimlerdir..?”
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın ismi ile”
Konuya geçmeden önce Muhsin hocanın yazmış olduğu son mesajına değinmek istiyorum...Muhsin hocam o mesajın içerisinde hep kendimi gördüm...
Bu foruma geldiğimden bu yana hep şunu söyledim...Sizin tasavvuf alimleri dediğiniz kimlerdir..Bunların bu dini ortaya koyarken dayanakları neydi,fakat bu güne kadar önüme Kuran ve sünetten hiçbir delil sunulamamıştır...
İslam dini adına bidatlere,sapıklıklara,kendilerini önce Allah’ın velisi ilan edip,daha sonra Allah olduklarını iddia edenlere karşı ne yapmamı bekliyorsunuz....? Bu müşrik Allah tanımaz kafirleri kardeşmi kabul edelim...? Yoksa onlara Allah’ın velilerimi diyelim..?
Oysaki bu zındıklar Allah’a karşı hadlerini aşmış birer azgın tağutturlar...Allah’ın muazam kitabında kim tuğyan etmiş olanları red etmezse,bilsinki imanı boştur buyurulmuştur...
Kuran'dan bi haber cahil halk tabakaları kim bir hokkabazlık yaparsa hemen onu Allah'ın dostları velileri ilan ederler,yeterki bir yerlerine bir şiş batırsın yada ben Allah’tan vahiy alıyorum desin....
Bak güzel abim ben bu akşam “İbn-i Teymiyye/ve/vahdeti-vücut “ başlıklı bir konu astım..Şimdide “..Allah’ın velileri kimlerdir..?” Başlıklı konu asıyorum..
Tasavvuf dininin tüm savunucularına diyorumki varsa deliliniz Kuran,Sahih sünnet,İcma,Kiyas bu guruh dördü bire deniliyor ya hepsinden kabulumdür ortaya koysunlar...
“Tasavuf alimlerinin çoğunu tekfir etmekten çekinmemektedir.bazıları kuranca sabit olan mubarek gün ve geceleri hurafe olarak görmektedirler.”
Muhsin hocadan alıntı
Evet ben açıkca onları tekfir ediyorum...Eğer tekfir etmezse Bakara /256 Nahl/36. Ayetlere göre müslüman olamam...Benim imanımın gereğidir onları tekfir etmek...Şimdi Rahman'ın izniyle konuya başlıyorum..Sizlerin de delillerinizi bekliyorum...
Velilere gelince, onlardan hangisi olursa olsun, peygamberden kendilerine bir haber ulaştığında, ona uymazlarsa, Allah'ın velisi olamazlar. Kendisine, doğru ve hak olan din, sadece Hz. Muhammed aracılığı ile gönderilen dindir. Diğer peygamberler döneminde de durum aynı böyleydi.
(Kuran’ın birçok ayetlerinde Allah’ın dostları ve düşmanları arasındaki fark ortaya konulmuşken,birilerine ne oluyorki delilsiz mesnetsiz bidatçı kafirleri Allah’ın dostları ilan ediyorlar...?)
Bunun aksini düşünmek yani, Hz. Muhammed'in risaleti kendisine ulaşmadığı halde, kendisini veli zannetmek, onun önderliğini kabul etmeden Allah'a dost olacağını sanmak, gaflet değil, küfür veya ilhaddır.
(Yani imansızlıktır...Tasavvuf şeylerinin elinde,onların Allah katında Allahın dostları oldukları dair bir kanıtmı varki bizim bundan haberimiz yok...Neymiş efendim seyyitmiş..Yani varsayalım sen seyyitsin...Pyegamber soyundansın...Ne olacak...Dünyayımı fetih edeceksin..?
Yoksa başın göğemi erecek...Şunu unutmayın Ebuleheb müşriğide peygamber soyundandı...Ama Allah’a karşı haddini aştı henüz bu dünyada iken cehennem kütüğü olduğu kendisine bildirildi.....Menzilmiş şeyhmiş yok efendim bilmem neymiş...Bu kutsal ruhtur bunun burun kıllarından dökülen pislikler mür-itleri için şifaymış...Bumu islam Muhsin hocam...okuyoruz...)
“Ben ancak zahiri ilimlerde Hz. Muhammed'e muhtacım, fakat, batın ilminde ona muhtaç değilim!”
Yahut;
“Sadece şeriat ilminde ona muhtacım, fakat hakikat ilminde ona muhtaç olamam!” diyen bir kimsenin durumu;“Hz. Muhammed sadece ümmi cahillere gönderilmiş bir peygamberdir, bizim gibi ehl-i kitaba gönderilmiş değildir” diyen, Yahudi ve Hıristiyanların durumuna benzer ve hatta onlarınkinden daha kötü bir haldir.
(Evet aynen öyledir..Bu kafirler ayen öyle söylüyorlar...Yalan konuşyorlar..Allah’a Rasulune iftira atıyorlar...okuyoruz...)
Bu iki topluluk, bazı şeylere inanıp, bazılarına inanmadıkları için kafir olmuşlardır.
(Allah razı olsun Hak nerden gelirse gelsin Haktır....işittik ve iman ettik....)
“Muhammed, zahiri bir ilimle gönderilmiştir, batini ilimle gönderilmemiştir” diyenler de, bazı şeylere inanıp, bazı şeylere inanmayan ve bu sebeple de kafir sayılan topluluklara benzerler. Elbette ki, onlardan daha şedid bir kafir sayılırlar.
(Ey şehit...Bunlar bizde bir hakikat kapısı var,biz onun sırrına erdik deyip Peygamberi falan küçük görüyorlar...)
Zira, kalbi imanın, iç terbiyenin ve halin ilmi olan batın ilmi, bütün ilimlerin sırrını bilmek manasına da gelmektedir. Demek ki, batın ilmini bilen, aynı zamanda zahir ilmi olan şeriatı da bilecektir. Elbette ki, batın ilmine vukufu olan bir kimse, sadece zahiri emellere dair bilgi taşıyandan derece bakımından daha üstündür.
Bir kimse; “Hz. Muhammed ancak İslamın zahiri ilimlerini insanlara tebliğ ve talim ettirmiştir, imanın hakikatlarını ise ettirmemiştir; çünkü bu batini gerçekler Kur'an ve sünnetle elde edilemez” diyecek olursa:
(Ki diyorlar)
Böyle bir kişi, peygamberin getirdiklerinin bir kısmına inanıp, bir kısmına inanmadığını ilan etmiş olur ki, böyle bir kişi “bazı şeylere inanırım, bazılarına inanmam” diyen sapığın halinden daha beter bir durumdadır.
(Allah razı olsun ve rahmet eylesin)
Böyle imansızlar, velayetin nubuvvetten üstün olduğunu iddia ederler ve bu konuda insanların zihnini karıştırırlar. Bunlar derler ki:
“Biz velayet makamından peygamberlerle eşit noktadayız ve bu hal onların risaletinden daha üstündür.”
Böyle bir inanış, sapıklığın en ileri derecesidir.
(Zaten bunlar sapıktırlar..Bunları tekfir ettiğimiz içinde bazı yakın arkadaşlarımızdan tepki alıyoruz...)
Çünkü, Allah Resulü Hz. Muhammed'in velayeti öyle bir mertebededir ki, ne İbrahim, ne Musa, ne de başka hiçbir kimse, ona benzer bir mertebeye asla ulaşmış değildir. Nerede kaldı ki, yukarıdaki sapıklığı ileri süren imansızlar, onunla aynı velayet derecesine sahip olsunlar!
(Ey şehit öyle deme...Onların mür-itlerine göre onlar ulaşırlar hatta geçmişler bile..)
Devamı var