Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19 Mart 2012, 10:03   Mesaj No:2

FECR

Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.134
Konular: 555
Beğenildi:1087
Beğendi:252
Takdirleri:10770
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: 1.Cüz Notları ( Ortak Çalışma)

YİTİKSEVDA yazdı

Alıntı:
Şefaat: Şefaat’e Dua anlamı verilebilir mi?

Üzerinde durmamız gereken mevzu Kur’an’da şefaat dua anlamına gelir mi Bir Kısım Kur’an müfessiri şefaatin duadan ibaret olduğu ve beşerin bir biri için yapmış olduğu duaların fayda vereceği hususunda fikir birliği içerisindedirler…

(Günah içinde ölen) kimselerin cehennemlik olduğu kendilerine açıklandıktan sonra, yakın akraba olsalar bile, Allah'tan başkasına tanrılık yakıştıran kimselerin bağışlanmasını dilemek artık ne Peygamber'e yaraşır, ne de imana erişenlere.
(Tevbe-113)

Rabbinize alçak gönüllülükle ve yüreğinizin ta derinlerinden seslenin. Doğrusu O, çizgiyi aşanları sevmez:
(A’raf-55)

Allah’ın ilkesel olarak yapmayacağı bir şeyi Allah’tan talep etmek duadaki aşırılıklardan birisidir. Lakin Peygamberlerin şefaat etmesi duadır. Allah’ın maişetiyle alakalıdır. Allah dilerse sebepleri halk eder Duada Allah’ın bu sebepler cümlesindendir.

(Allah'ın) kudret tahtını(n bilgisini içlerinde) taşıyanlar ve ona yakın olanlar, Rablerinin sınırsız ihtişamını hamd ile yüceltirler, O'na iman ederler ve (öteki) müminler için bağışlanma dilerler: "Rabbimiz! Sen her şeyi ilmin ve rahmetinle kuşatırsın; Tevbe edip yoluna uyanları bağışla ve yakıcı ateşin azabından onları koru!"
(Mü’min-7)

Arşı yüklenen ve onun çevresinde olanların Müminlerin bağışlanması için dua ettikleri Meleklerin Müminlere duasından bahsedilmektedir…

Ve (ey Peygamber,) senin izleyicilerine yumuşak davranman, Allah'ın rahmetinin bir eseriydi. Zira eğer onlara karşı kırıcı ve sert olsaydın, doğrusu senden koparlardı. Artık onları bağışla ve affedilmeleri için dua et. Ve toplumu ilgilendiren her konuda onlarla müşavere et; sonra bir hareket tarzına karar verince de Allah'a güven: Zira Allah, O'na güven duyanları sever.
(A’li İmran-119)

Bu ayeti kerimede ise Allah Resulü Muhammed’in (s.a.a) Müminleri affetmesi ve onlar hakkında istiğfar etmesi istenmektedir buda Onların Şefaatidir…

Ayeti kerimelerde dünya hayatı için Müminlerin dua etmesi hususu açıkça ifade edilmekte ve bu duaları Kur’an ile bizlere bildirmektedir…

"Ey Rabbimiz, bizi Sana teslim olanlardan kıl ve bizim soyumuzdan Sana teslim olacak bir topluluk çıkar, bize ibadet yollarını göster ve tevbemizi kabul et: Şüphesiz yalnız Sensin tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan!"
(Bakara-128)

(Musa): "Ey Rabbim!" dedi, "Beni ve kardeşimi bağışla ve bizi rahmetine kabul et: çünkü sen merhametlilerin en merhametlisisin!"
(A’raf-151)

Rabbimiz! Hesabın görüleceği Gün, beni, anamı babamı ve bütün müminleri bağışla!"
(İbrahim-41)

Dünya hayatı için Şefaatin dua olduğu hakikati açıkça belli olduktan sonra üzerinde durmamız gereken önemli mevzu ‘’Ahiret’’ hayatı için söz konusu olup olmadığıdır.İnsanın iradesinin canlı olduğu mekan dünya hayatıdır ve geçerliliğide dünyada olur.Ahiret alemine intikal etmiş insanların yaşayanlar için dua edip etmedikleri hususunda herhangi bir bilgiye sahip değiliz… Lakin şu ayeti kerimede geçen müjde kelimesini nasıl değerlendirmek gerektiği üzerinde durmak lazım…

Allah'ın lütfuyla kendilerine bağışladığı (şehitlikten) övünç duyarlar. Ve arkada kalıp henüz kendilerine katılmamış olan (kardeş)lerine, bir korku ve üzüntü duymayacakları müjdesinde bulunmaktan zevk alırlar:
(A’li İmran-170)

Kur’an’ı siyak-sibak ve nüzulü ile değerlendirdiğimizde A’li İmran 168 ayeti kerimede geçen ‘’kendilerini (savaştan) geri tutanlar, (öldürülen) kardeşleri hakkında, (sonradan,) "Bizi dinleselerdi öldürülmüş olmayacaklardı" dediler. De ki: "Peki, sözünüzde samimi iseniz ölümü başınızdan savın bakalım!" (A’li İmran-168)

Sözüne cevap niteliğindedir varlık alemine yöneliktir… Ayeti kerimede geçen Allah yolunda ölenler gerçek manada Dinleri için ölmek değil dinleriyle dirilenler olarak anlaşılmalıdır çünkü o tanıklık şahadet Allah katında gerçek diriliği elde etmiş olan insanlardır…

Dua anlamında beşer hayatının dışında var olan varlıklardan ‘’Meleklerin’’ yeryüzünde bulunanlara dua ettiğini yine ayetlerden öğrenmekteyiz…

O, size (kendi mesajlarını taşıyan) melekleriyle nimetlerini bahşeder ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın. Ve O, müminler için rahmet kaynağıdır.
(Ahzab–43)

Neredeyse gökler onların Allah'a ortak koşmaları karşısında tepelerinden çatlayacaklar. Melekler, Rab'lerini hamd ile tesbih ederler, yerdekiler için bağışlanma dilerler. İyi bilinki Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
(Şura–5)

Ayeti kerimede geçen ‘’ men fil ard’’ ifadesindeki ‘’Men’’ zamiri mutlak manada yeryüzündeki tüm insanlığı ifade etse de şu ayeti kerimede bu ifade ‘’Mü’min-7’’ Ayeti kerimede ayırarak Tevbe eden ve doğru yola uyanlara yönelik olduğu ortaya çıkmaktadır. Meleklerin Müminlere bağışlanma diledikleri bunun yanında ‘’Seyyiat’’ tan korunmaları içinde dua ettikleri şu ayet ile bizlere bildirilmekte…

Ve onları kötü fiiller (Seyyiat) (işlemek)ten koru; o (Hesap) Gün(ü) kötü fiiller(in lekesin)den kimi korursan onu rahmetinle onurlandırmış olursun; bu büyük bir kurtuluştur!" (Mü’min-9)

Bu ve benzeri daha bir ayeti kerimede geçen dua kavramı Meleklerin Peygamberlerin ve Müminlerin dualarının dünya hayatı ile alakalı olduğu ve Ahiret aleminde olacağı ile alakası yoktur Şefaat (dua) olarak yaşadığımız hayat için geçerlidir.

Ahiret alemi bazında Şefaat hususu günümüzde anlaşılan bir kavram olmayıp Allah’ın izin vereceği kişilerin dünya hayatında elde ettikleri ecirlerin mükafatı olarak verilecek olan beraatın cennetin müjdesini vermek olarak anlayabiliriz…

Benzetme yanlış anlaşılmasında:
Öğrencilik hayatımızı düşündüğümüzde derslerimize hakkıyla çalışıp takdiri hak ediyor ve belgesini öğretmen ya da müdürden alıyoruz ama hak eden biziz onların yaptığı sadece onurlandırmak.

Şefaat ile ilgili hadisleri Hadis usulü ile ele aldığımda bir çok tutarsızlık var. ''Benim şefaatim (duam) ümmetimden büyük günah işleyenleredir'' rivayeti de ahad hadis olarak kabul görmektedir ve Kur'anın bir çok ayetine ters düşmektedir ...

Allah resulü Muhammed'i (s.a.a) beşer sıfatından çıkarıp aşırı derece yüceltmek maksatlı olan bu ve benzeri rivayetler kabul edilmiş ve yaygınlaştırılmıştır...

Allah'ın iznine bağlı olarak okuduğumuz bir çok ayeti kerimede verilmek istenen mesaj çok farklıdır..

Ayetlerde ahiret aleminde şefaatin mutlaka gerçekleşeceğinde değil o asırda var olan yanlış şefaat anlayışına binaen yalnızca Allah'ın iznine onun güç ve kudretinin mutlaklığını vurgulamak içindir Çünkü müşriklerde var olan şefaat anlayışı putların meleklerin cinlerin peygamberlerin vb kişilerin onlara yardım edip işlemiş oldukları günahları sileceklerine dair inançlar var idi buna cevap olarak Allah kesin bir dil ile sadece o güç ve kudretin kendisinde olduğunu izah etmiştir....

Öncelikle Zilzal suresi 7-8 ayeti kerimelerinde geçen hakikat ile değerlendirmeye başlayacam....

Ve kim zerre kadar iyilik yapmışsa, onu(n karşılığını) görecek, kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu(n karşılığını) görecektir.(Zilzal-7-8)

İtikadi hususlarda zanna dayalı haberler kuşku taşıdığı için delil olarak kabul edilmez. Bu rivayet velev ki sahih kabul edilse bile’’ Şefaat’’in tevbe etme şartına bağlı olması gerekir.

Allah, onların önlerindekini ve arkalarında bıraktıklarını (yapacaklarını ve yaptıklarını) bilir. Onlar sadece Allah'ın hoşnut olduğu kimselere şefaat ederler ve Allah'ın korkusundan titrerler.
(Enbiya-21)

Ayeti kerimede ‘’Allah’ın hoşnut olacağı kimselere şefaat ederler’’ hitabı ve rivayeti karşılaştırdığımızda karşımıza günahkar olup tevbe etmeyen kimselere şefaat edilemeyeceği çıkar bu hakikate binaen nasıl olurda Allah resulü benim şefaatim ümmetimden kebair sahiplerinedir diyebilir?

Şefaat Müminler için geçerli olup fasıklar için değildir. Başka bir ayette geçen:

Allah'ın rızasına uyan kimse, Allah'ın gazabına uğrayan kimse gibi olur mu? Onun varacağı yer Cehennem'dir. Orası ne kötü bir varış yeridir!
(A’li İmran-162)

Allah’ın gazabını hak edene Peygamberin şefaati caiz olurmu?

Şefaat edecek olan kimsenin şefaatte bulunacağı kimseyi sevmesi ve ondan hoşnut olmaz gerekir. Eğer rivayette geçen Kebair sahiplerine Resulullah şefaat edecek ise bu kimselerden hoşnut olması gerekir ki buda sahih olmadığına delildir.

Allah resulünün kebair sahiplerine şefaat edecek ise o zaman şöyle durumlar ortaya çıkar.
Şefaat kabul edilir yada edilmez ise Allah resulünün Allah katındaki değeri azalır.Lakin kabul edildiği var sayılsa bile bu yine Allah’ın el adl ismine ters düşer şöyleki hak etmediği sevabı vermiş olur hak etmediği bir şeyden ötürü cennete koymasıda adalet ilkesine ters düşer.

Allah’ın kabih (çirkin) bir fiil işlemesi asla düşünülemez. Çünkü ‘’ Zalimlerin ne dostu ve nede sözü dinlenir şefaatçisi vardır’’ ayeti Allah’ın bu zalimlere şefaatçi kabul etmesi düşünülemez.

Hakkında azab hükmü kesinleşmiş, ateşte olan kimseyi sen mi kurtaracaksın?
(Zümer-19)


Şefaat zalimler ve büyük günah işleyenler için geçerli olmayıp ancak tevbe edenler için geçerlidir.

Kısaca Şefaat cennete cennet ehli müminlerin derece ve sevaplarının arttırılması olarak düşünülebilir Çünkü cehenneme giren kişinin ordan çıkması düşünülemez Kur’ana aykırıdır.
__________________
Selam Hidayete Tabi Olanlara
Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir
(Müslim)
Alıntı ile Cevapla