Cevap: İslam’da Anarşi: Tekfircilik Üçüncü olarak tekfir ilmi bir meseledir, Gazali, Feysalu’t-Tefrikada şöyle diyor: “tekfir malları helal kılan, kanları döken, cehennemde ebedi kalma hükmü veren şer’i bir hükümdür” Bu durumda “Tekfirin şartlarını ve manilerine bilmeyen avam veya âlimin, muayyenin tekfirine dalmasının imanın şartlarından olması mümkün olmadığı gibi, bu iş değil vacip, caiz dahi değildir.. “((Muasır Alimlerin Tekfir Meselesi) Hasılı tekfir islama dair söz söylemektir ve ehil olan yani müfti/müçtehid tarafından verilmesi gereken bir karardır. Tekfircilerin hemen çoğu ise bu alt yapıya sahip değildir. Keza onların tekfir hastalığına tutulmalarının nedeni de bi-zatihi cehalettir. Dördüncü olarak tekfirciler “cehalet özürdür” kuralını sık sık ihlal etmektedirler. İbn Teymiyeye göre aleyhine delil olacak bir nastan habersiz olan kimse tekfir edilmez. Teymiye şöyle diyor: “Kişiye hakkı bildiren naslar ulaşmamış olabilir, ulaşmış olsa bile onları sabit görmemiş olabilir veya anlamamış olabilir yada Allah Tealanın mazur göreceği şüpheler ile karşılaşmış olabilir.” Yine kendi örneği ile: Buhari ve müslimde geçtiği üzere öldükten sonra Allah onu bir araya getiremeyip azab etmesin diye cesedimi yakın diye vasiyette bulunan bir adamı Allah bir araya getirip diriltmiş ve “neden böyle yaptın diye sormuş”, adam “senin haşyetinden” diye cevab verince Allah onu bağışlamıştır. Teymiye, “halbuki böyle bir davranış islamda apaçık küfürdür. Ancak adam Allahın onu bir araya getirebileceğinden habersizdi ve cehaleti nedeniyle bağışlandı. O zaman bu adam affa mazhar oluyorsa ilim sahibi olan müevvil/tevilci affa haydi haydi mazhardır” diyor. Tekfirci ise cehalet özürdür der ama öte yandan bütün bir toplumu sırf bir karineyle tekfir etmekten elini de çekemez. Dördüncü durumdan hareketle, beşinci olarak ilimden kaynaklı tevil veya red isabetli olmasa da küfrü gerektirmeyebilir. Çünkü tekfir hiçbir şüphe veya cerh barındımamalıdır. Örneğin bir vacibi inkar küfürdür. Bununla beraber bir mezhebin farz dediğine bir diğerinin farz demediği meselelerde küfür söz konusu değildir. Ancak tekfirci mutaassıptır ve kendi görüşünden başkasına ilmi müsamaha göstermez. Onlardan biraz fıkıh kitabı okuyanlar bile daha hoşgörülüdür. Altıncı olarak tekfirciler “her küfür işleyenin kafir olmayacağı” kuralını ötelemektedirler. Şeyhü’l-islam Teymiye anlatıyor: “Bir adam içki içtiği için sık sık Resulullahın(s.) yanına getiriliyor ve kendisine had uygulanıyordu. Sahabelerden biri, adam için “Allah ona lanet etsin, ne de çok getiriliyor” dedi. Efendimiz(s.) “ona lanet etme, çünkü o Allah ve resulünü seviyor” dedi. Halbuki “Allah içikiyi içene, sunana…….. lanet etsin “ diyen yine Peygamberin kendisi idi. Peygamber bir fiili lanetlemiş ama o fiili işleyen muayyen bir zatı lanetlememiştir.” Teymiye bu meseleyi, tekfiri ele alırken “her küfür sözünün veya fiilinin o söz ve fiil sahibinin küfrünü gerektirmediği” hususuna delil olarak zikrediyor. Teymiyeye göre, Bu tür lafızlar -yani şunu yapan kafirdir veya lanetlenmiştir gibi lafızlar- “genel ibareler” olup o işi yapanların küfrünü veya lanetlenmesini kesin olarak gerektirmez. Ancak bazı insanlar bunu yanlış işletmiş ve o işi her yapan kimseyi küfür dairesine dahil etmiştir. Halbuki tekfir muayyen zatlarla ilintilidir. Şeyh Makdisi(r.) şöyle diyor: “Sonuç olarak muayyen tekfir ile mutlak tekfir arasındaki farkı göz önünde bulundurmamak, bazı kişilerin yuvarlandıkları bidat uçurumudur.Bu uçuruma yuvarlananlar …. dolayısıyla hem kendileri sapmış hem de başkalarını saptırmışlardır.” Tekfircilerin bu kuralı pas geçmeleri onların siyer, hadis ve fıkıhtaki cehaletlerini ifşa eder. Bırakın alimliklerinin talebe bile değillerdir.. Şeyh makdisi şöyle diyor: “ilim talebesi, şu küfürdür sözü ile şu kafirdir sözü arasındaki farkı bilir”
----------------DEVAMI VAR-----------
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara
Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim)
|