Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 Arkadaşları:8 Cinsiyet:Erkek Yaş:50 Mesaj:
3.024 Konular:
340 Beğenildi:1399 Beğendi:468 Takdirleri:10310 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cevap: Arapça Ünite Özetleri 1- MUTLAK MEFUL المَفْعُولُ المُطْلَقُ
Mutlak meful, fiilden sonra, fiilin manasını kuvvetlendirmek (لِلتَّأْكِيدِ) çeşidini bildirmek (لِبَيَانِ النَّوْعِ) ve sayısını bildirmek (لِبَيَانِ العَدَدِ) için gelen, o fiille aynı kökten bir masdardır.
İnceleyecek olursak:
a) Kuvvetlendirmek için - لِلتَّأْكِيدِ
Fiilin masdarı tekrar edilir.
Örnek:
كَسَرَ الوَلَدُ الزُّجَاجَ كَسْرًا Çocuk bir camı kırdı ki!
نَامَ الرَّجُلُ المُتْعَبُ نَوْمًا Yorgun adam öyle uyudu ki!
أَكَلَ الجَائِعُ أَكْلاً Aç öyle yedi ki!
Görüldüğü gibi, كَسْرًا ، نَوْمًا ، أَكْلاً masdarları, bütün masdarlar gibi isimdirler, olduğu bildirilen işi tekid (kuvvetlendirme) etmekte, fiilin olduğunu, kuvvetli bir şekilde ifade etmektedirler. Bu cümlelerdeki كَسْرًا ، نَوْمًا ، أَكْلاً masdarlarının herbiri, tekid için kullanılmış mutlak meful (المَفْعُولُ المُطْلَقُ)'dur.
Cümlelerin irabları şu şekil tahlil edilebilir:
كَسَرَ الوَلَدُ الزُّجَاجَ كَسْرًا Çocuk bir camı kırdı ki!
كَسَرَ: فِعْلُ مَاضٍ مَبْنِيٌّ عَلَى الفَتْحِ
الوَلَدُ: فَاعِلٌ مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
الزُّجَاجَ: مَفْعُولٌ بِهِ مَنْصُوبٌ بِالفَتْحَةِ
كَسْرًا: مَفْعُولٌ مُطْلَقٌ لِلتَّأْكِيدِ
نَامَ الرَّجُلُ المُتْعَبُ نَوْمًا Yorgun adam öyle uyudu ki!
نَامَ: فِعْلٌ مَاضٌ مَبْنِيٌّ عَلَى الفَتْحِ
الرَّجُلُ: فَاعِلٌ مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
المُتْعَبُ: نَعْتٌ لِلرَّجُلِ مَرْفُُوعٌ بِالضَّمَّةِ
نَوْمًا: مَفْعُولٌ مُطْلَقٌ لِلتَّأْكِيدِ
أَكَلَ الجَائِعُ أَكْلاً Aç öyle yedi ki!
أَكَلَ: فِعْلٌ مَاضٍ مَبْنِيٌّ عَلَى الفَتْحِ
الجَائِعُ: فَاعِلٌ مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
أَكْلاً: مَفْعُولٌ مُطْلَقٌ لِلتَّأْكِيدِ
Uyarı:
Manayı daha da kuvvetlendirmek (tekid) için, masdar bir daha tekrar edilir.
Örnek:
إِذَا دُكَّتِ الأَرْضُ دَكًَّا دَكًّا Dünya, ezilip paramparça olduğu zaman.
b) Çeşit bildirmek için - لِبَيَانِ النَّوْعِ
Örnekler:
ضَرَبَهُ ضَرْبَ الظَّالِمِ Onu, zalimin döğdüğü gibi döğdü.
ضَرَبَهُ صَرْبَ المُؤَدِّبِ Onu, terbiye edenin döğüşü ile döğdü.
Sadece ضَرَبَهُ denirse, "onu döğdü" demektir, "döğmek" fiilinin işlendiği anlaşılır, "nasıl" döğdüğü anlaşılmaz. İlk cümlede, zalim nasıl döğerse, öyle döğdü, manası vardır, ikinci cümlede ise, terbiye etmek için nasıl döğülürse, döğme fiilinin de öyle yapıldığı anlaşılır. ضَرْبَ kelimesi her iki cümlede de mutlak mefuldur, mansuptur, muzaftır, kendinden sonra gelen الظَّالِمِ ve المُؤَدِّبِ isimleri ise muzafun ileyhdir.
يَنَامُ المَرِيضُ نَوْمًا هَادِئًا Hasta sakin bir uyku uyuyor.
Bu cümlede de, hastanın uyuma fiilini nasıl işlediğini anlatan نَوْمًا ، هَادِئًا (sakin bir uyku), mutlak mefuldur, çeşit anlatmaktadır. Klasik usulde, cümlenin irabı yapılırken, şöyle denir:
يَنَامُ المَرِيضُ نَوْمًا هَادِئًا Hasta sakin bir uyku uyuyor.
يَنَامُ: فِعْلٌ مُضَارِعٌ مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
المَرِيضُ: فَاعِلٌ مَْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
نَوْمًا: مَفْعُولٌ مُطْلَقٌ
هَادِئًا: صِفَةٌ لِ نَوْمًا
فَتَحَ الرَّجُلُ البَابَ فِتْحَةَ اللِّصِّ Adam, kapıyı hırsız açışıyla açtı.
نَظَرَ إِلَيْهِ نِظْرَةَ الغَضُوبِ Ona, kızgın kimsenin bakışıyla baktı.
خَافَ خَوْفَ الجَبَانِ Korkağın korkuşuyla korktu.
إِذَا زُلْزِلَتِ الأَرْضُ زِلْزَالَهَا Arz, sarsıntısıyla sarsıldığı zaman.
c) Sayı belirtmek için لِبَيَانِ العَدَدِ
Örnekler:
أَكَلَ المَرِيضُ أَكْلَةً Hasta bir defa yemek yedi.
Cümlesinde أَكْلَةً kelimesi mutlak mefuldur, hastanın yaptığı yeme işinin sayısını belirtmektedir.
أَكَلَ المَرِيضُ ثَلاَثَ أَكْلاَتٍ Hasta üç defa yedi.
Cümesinde, hastanın kaç defa yediğini anlatan ثَلاَثَ kelimesi mutlak mefuldur, muzafdır, أَكْلاَتٍ muzafun ileyhtir.
دَقَّ الخَادِمُ الجَرَسَ دَقَّتَيْنِ Hizmetçi zili iki defa çaldı.
Cümlesinde دَقَّتَيْنِ kelimesi mutlak mefuldur.
سَجَدَ المُسْلِمُ سَجْدَتَيْنِ Müslüman iki secde yaptı.
Cümlesinde سَجْدَتَيْنِ kelimesi mutlak mefuldur.
سَجَدَ المُسْلِمُ أَرْبَعَ سَجَدَاتٍ Müslüman dört secde yaptı.
Cümlesinde سَجَدَاتٍ kelimesi mutlak mefuldur.
يَفْرَحُ الصَّائِمُ فَرْحَتَيْنِ: فَرْحَةً عِنْدَ فِطْرِهِ وَ فَرْحَةً عِنْدَ دُخُُولِهِ الجَنَّةَ Oruçlu iki defa sevinir: Bir sevinç iftar ederken, bir sevinç Cennete girerken.
Cümlesinde فَرْحَتَيْنِ ، فَرْحَةً ، فَرْحَةً kelimeleri mutlak mefuldur.
زُرْتُ المَرِيضَ ثَلاَثَ زِيَارَاتٍ Hastayı üç defa ziyaret ettim.
Cümlesinde ثَلاَثَ kelimesi mutlak mefuldur.
Kurallar:
Mutlak meful, cümle içinde kullanılan fiilin masdarından yapılmakla beraber, başlıca şu kelimelerde masdar yerine kullanılır:
I- Aynı manaya gelen (eş anlanlı) masdarlar:
Örnekler:
سُرِرْتُ فَرَحًا Bir sevinç sevindim.
فَرَحًا kelimesi
أَقَرَّ المُجْرِمُ بِجُرْمِهِ اِعْتِرَافًا Suçlu, suçunu itiraf etti.
اِعْتِرَافًا kelimesi
II- Mutlak meful olarak kullanılan masdar bazan hazfolunur, niteliği bildiren sıfat, onun yerine kullanılır:
Örnekler:
فَلْيَضْحَكُوا قَلِيلاً وَ اليَبْكُوا كَثِيرًا Az gülsünler, çok ağlasınlar.
كَثِيرًا ve قَلِيلاً sıfatları, hazfolunmuş mutlak meful ضَحِكًا ve بُكَاءً 'in naibidirler.
جَرَى الكَلْبُ سَرِيعًا Köpek hızlı koştu.
Cümlesindeki سَرِيعًا sıfatı, hazfolunmuş olan mutlak meful جَرْيًا'in naibidir. Yani جَرَى الكَلْبُ جَرْيًا سَريعًا demektir.
III- Failin yaptığı için kaç defa olduğunu gösteren sayı:
Örnekler:
إِنْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ سَبْعِينَ مَرَّةً فَلَنْ يَغْفِرَ اللهُ لَهُمْ Onlar için 70 defa istiğfar etsen, Allah onlara mağfiret etmeyecek.
سَبْعِينَ kelimesi mutlak mefulun naibidir.
خَطَوْتُ أَرْبَعِينَ خَطْوَةً Kırk adım attım.
خَطْوَةً kelimesi mutlak mefulun naibidir.
سَجَدَ المُسْلِمُ أَرْبَعًا Müslüman 4 secde yaptı.
أَرْبَعًا kelimesi mutlak mefulun naibidir.
IV- كُلٌّ ve بَعْضٌ kelimeleri masdara muzaaf olarak:
Örnekler:
فَلاَ تَمِيلُوا كُلَّ المَيْلِ Tamamen meyletmeyin.
كُلَّ kelimesi mutlak mefulun naibidir.
عَزَمَ الشَّبُّ كُلَّ العَزْمِ Genç bütün bütüne azmetti.
كُلَّ kelimesi mutlak mefulun naibidir.
نَفَعَهُ النُّصْحُ بَعْضَ النَّفْعِ Nasihat ona biraz yaradı.
بَعْضَ kelimesi mutlak mefulun naibidir.
سَخِطَ بَعْضَ السَّخَطِ Biraz kızdı.
بَعْضَ kelimesi mutlak mefulun naibidir.
Uyarı 1:
Mutlak meful olarak, rubai fiilin mastarı yerine sulasi fiilin masdarı kullanıldığı olur:
Örnekler:
أَعْطَى الغَنِيُّ الفَقِيرَ عَطَاءً جَزِيلاً Zengin, fakire birçok ihsanda bulundu.
عَطَاءً kelimesi
سَافَرَ صَاحِبُنَا سَفَرًا مُتْعِبًا Arkadaşımız yorucu bir yolculuk yaptı.
سَفَرًا kelimesi
Uyarı 2:
Bazı mastarlar, kendilerinden önce fiil bulunmadığı halde mutlak meful olarak kullanılırlar. Bu çeşit mastarların kuralı yoktur. İşitlerek bilinirler, semaidirler:
Örnekler:
مَعَاذَ اللَّهِ - أَعُوذُ بِاللَّهِ مَعَاذًا Allah korusun! Allaha sığınırım!
مَعَاذًا - مَعَاذً kelimeleri
سُبْحَانَ اللَّهِ Allah, her türlü eksiklikten münezzehtir. - Allahı, her türlü eksiklikten tenzih ederim.
سُبْحَانَ kelimesi
شُكْرًا teşekkür ederim
سَمْعًا وَ طَاعَةً başüstüne
حَمْدًا hamdolsun
عَفْوًا affedersiniz
هَنِيئًا afiyet olsun
حَقًّا gerçekten
حُبًّا وَ كَرَامَةً لَكَ senin şerefine, senin hatırın için memnuniyetle
مَرْحَبًا hoş geldiniz
لَبَّيْكَ emrine, davetine tekrar tekrar uydum (yani: أُلَبِّيكَ تَلْبِيَةً بَعْدَ تَلْبِيَةٍ demektir.) not:alıntıdır
__________________ Büyükler fikirleri, Ortalar olayları, Küçükler kişileri tartışır.
|