En Az Bir Küçük Domuz Yedik! GİMDES başkanı Dr. Hüseyin Kâmi Büyüközer’in söyledikleri sizi şaşırtacak
Geçenlerde gıda işiyle uğraşan bir tanışımız; “
Herkes en az bir küçük domuz yemiştir” diye bir laf etmişti. Bu doğru olabilir miydi? Yediğimiz içtiğimiz gıdaların içerisinde domuz parçacıkları mı vardı gerçekten?..
Bu konuyu araştırmak üzere GİMDES’e yani Gıda ve İhtiyaç Maddelerini Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği’ne gittim ve dernek başkanı Dr. Hüseyin Kâmi Büyüközer Bey ile görüştüm. Her ne kadar konu hakkında önceden bir fikir sahibi olsam da bu görüşmeden sonra Müslümanların “
helal gıda” konusundaki sorunlarının çok daha ciddi bir boyutta olduğunu fark ettim. Mesela önceden çikolata gibi ürünleri alırken Müslüman olarak bildiğim büyük bir firmanın ürünlerini alırdım, şimdi ise ona da şüpheyle bakmaya başladım.
Jelatinin tamamı ithal ediliyor
Çikolatadan, bisküviye, yoğurttan dondurmaya kadar birçok ürününün içindekiler kısmını okuduğumuzda “sığır jelatini” diye bir maddeye rastlıyoruz. Hüseyin Kami Büyüközer Bey’den öğrendiğime göre gayrimüslimlerin icat ettiği bu maddeyi dünyada yalnızca gayrimüslimler üretiyorlar. Yani yılda üretilen toplam 380 bin ton jelatinin yüzde doksan dokuzunu Müslüman olmayan ülkeler üretiyor. Ve bu jelatinin 180 bin tonu da Müslüman ülkelere ihraç ediliyor. Türkiye ise bu maddeden yılda iki bin ton ithal ediyor.
Hüseyin Kâmi Bey diyor ki; “
Bu ürünü domuzla haşir neşir olan Batı ülkeleri üretiyorlar ve satıyorlar. Onların ‘bu ürünü Müslümanlar yiyecek içine domuz karıştırmayalım’ diye bir hassasiyeti yok.” Şöyle bir düşünecek olursak Avrupa’nın çeşitli mezbahalarından toplanan et, kemik ve deri gibi maddeler jelatin fabrikasına gönderiliyor. Jelatin fabrikası suda bu kemik ve sakatat parçalarını bir müddet beklettikten sonra jöle kıvamında bir madde oluşuyor. Bu da buharlaştırılınca geriye jelatin dediğimiz madde kalıyor.
Şimdi Avrupa’yı şöyle bir düşünelim. Domuz günlük çok miktarda tüketilen bir ürün… Ve bu kesimhanelerde sadece sığır kesimi yapılmıyor. Oradaki insanlar bu jelatini Müslümanlar yiyecek diye düşündükleri düşünülemeyeceği gibi zaten Müslümanların da böyle bir talebi yok…
Neticede ülke olarak iki bin ton jelatini ithal ediyoruz. Bu jelatinin içinde domuz, at ve eşekten yapılan jelatin olmadığına dair kimse bir garanti veremiyor. Hatta Hüseyin Kami Bey bir şekerleme firmasına (hani lastik gibi şekerlerden üreten) bir mektup gönderiyor. Bu jelatinin domuzdan yapılmadığının garantisini verebilir misiniz diyor. Kendisine verilen cevabi yazıda böyle bir garanti veremeyeceklerini söylüyorlar.
İşin can alıcı yanı
Hüseyin Kâmi Bey şuna dikkat çekiyor: “
Gıdalarda kullanılan jelatin sığır jelatini bile olsa yine haramdır çünkü bunun helal olması için helal usullerle kesilmiş hayvanların yan ürünlerinden yapılması lazım.”
Yani uzun lafın kısası Brezilyada veya başka bir ülkede ne şekilde ve ne usulde kesildiğini bilmediğimiz hayvanlardan üretilen jelatini güvenilir sandığımız markaların amblemleri altında her gün tüketiyoruz. Bu büyük firmalar Allah’tan korksalardı, bu jelatini kendileri üretmeye bakarlardı. Yetkililer de Allah’tan korksalardı bu konuyu araştırır ve gerekli denetimi yaparlardı. Demek ki acı ama gerçek bir durumla karşı karşıyayız.
Büyük bir çarpıklık
GİMDES yurt dışına ihraç ettiğimiz yüz altmış kalem ürüne helal sertifikası vermiş. GİMDES ihraç edilen ürünlere “
helal” damgasını veya kendi helal sertifikası logosunu rahatlıkla basıyorken, kendi ülkemizdeki üretilen ürünlere bu logoyu basamıyor. Çünkü devletin ve kanunların ürünlerin üstündeki
“helal” kelimesine tahammülü yok.
Bir firma ürününe “
helal sertifikalı” olduğuna dair bir işaret koymaya kalkarsa ağır para cezasına çarptırılıyor. Ama
“domuz eti yoktur” gibi bağlayıcı olmayan bir ifade koyduklarında kimse bir şey demiyor. Bu konudaki hukuki sıkıntıları GİMDES başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer Bey’e sorduk ve şu yanıtları aldık?
GİMDES’in karşılaştığı hukuki sıkıntılar neler?
Türkiye şuanda Müslümanlara göre düzenlenmiş bir devlet düzenine sahip değil. Gerçek manada laik bir devlet de değil. Müslümanları kendi haline bırakmıyor herkese kendi inancına göre yaşama imkânını tanımıyor. Türkiye’deki Yahudiler bugün Müslümanlardan daha hür ve bağımsız bir şekilde hayat sürebiliyorlar. Ama Türkiye’deki Müslümanla bağımsız bir şekilde dini faaliyetlerini yürütemiyorlar. Devlet müdahale etmeye çalışıyor. Bugün siz bu ürünlerin üzerine, İslamî bir işaret logo, amblem veya bir işaret koyamıyorsunuz. Haksız rekabeti önlemek için bu yasağı getirdiklerini savunuyorlar. Koymak isteyenlere de para cezası kesiyorlar. Ama bu firmalar ürünlerini yurt dışına götürdükleri vakit rahatlıkla bu işaretleri koyabiliyorlar. Mesela Hamidiye suları 35 ülkeye ihracat yaparken logomuzu koyuyor. Bu yasağın kalkması lazım… Ürünlerin üzerine logo konabilmesi lazım. Şuanda hiçbir bağımsız kurumun onayı ve denetimi olmadan 1995’ten beri bütün firmalar etiketlerine; “
Ürünümüzde domuz veya domuzdan yapılmış maddeler yoktur” diye yazı koyuyorlar. Bunu yazanlara bir ceza vermiyorlar. Tarım Bakanlığı bunu sadece seyrediyor. Ama bizim logomuzu veya helal ismini yazan bir işareti görünce hemen para cezası veriyor.
Bu sıkıntının nedenleri nedir?
Yüzde doksan dokuzu Müslüman bir ülkede maalesef devletin hukuk sisteminde helal haram kavramlarının bir izahı ve karşılığı yok. Anayasasından bütün kanunlara varıncaya dek hiçbirinde helal ve haramın tarifi yok. Bu konuya tamamen kör ve sağır durumda olan bir devlet düzeninde bizim çalışmalarımız yurt dışına dönük olarak yürütülebiliyor. Verdiğimiz belgeye de; “ihracat maksadıyla veriyoruz” diye yazıyoruz. Biz kendi amblemimizi ürünlerin üzerine koyamadığımız için bizim şuurlu tüketicimiz bizim sertifika verdiğimiz firmaların listesini internetten veya broşürlerimizden buluyor ve markete gittiği zaman bu ürünleri tercih ediyor. Böylece helal sertifikalı ürünleri tüketmiş oluyor. Bugüne kadar yüz altmış firmaya biz sertifika verdik. Bu ürünleri tercih edince gönül rahatlığı ile helal olduğu belgelenmiş olan bir ürünü evine götürmüş oluyor.
Bu işte Yahudi parmağı olabilir mi?
Zorluk çekmemizin sebebi Yahudi ile alakasından çok Müslümanların kendi haklarının farkında olmamaları.. Biz bunun sıkıntısını çekiyoruz. Eğer bugün tüketici olarak Müslümanlar haklarının ne kadar güçlü bir kaynağa dayandığını bilseler bu marketlerin hiçbirisi bu haliyle satış yapamaz. On tane Müslüman marketteki yetkiliye diyecek ki: “Helal sertifikalı şu ürünleri markete getir.” Veya
“Şu şekerlemede domuz jelatini var; bunu neden satıyorsun.” Bunu on kişi söylerse o adam o ürünü bir daha satamaz.
Bazı büyük firmalar var, bunların size müracaatı oldu mu?
Her firma bize gelmiyor. Çünkü ayıbı çok… İnat ediyor ve “ben bu tatlı parayı nasıl kaybederim” diye düşünüyor. Mesela binlerce ürün üreten büyük bir firma bize gelmiyor, çünkü getirdiği ürünlerin çoğunda ithal maddeler var.
ALINTI