Allah Razı Olsun Kardeşim.
- Sizce günümüz de İslami ilimleri en güzel ve hakkı ile temsil eden alimler kimlerdir.
Mustafa İslamoğlu Ömrünü Kur’ana adamış bir Alimdir Ama sadece Mustafa İslamoğlu Hoca ile sınırlı olmayıp dünyanın dört bir yanında İslam davasına sadık kalanlar vardır…Alim tarafgirliğinden ziyade Vaaz ettiği yazdığı yada çizdiği hususlar Kur’an ve Sünnete uygunmu değimli anlayışı ile bakarım Yanlışı var ise almam doğrularını benimserim kimden geldiğine bakmam yeterki hakikat kıstaslarına uygun olsun…
- İslam’da bir ittihat olması için Müslümanlar nasıl davranmalı ve bunu sağlayacak ortam nasıl hazırlanabilir.
İslam’ın emrettiği Ahlak, Kardeşlik, Emniyet dayanışma ve benzeri Emirler öncellikli olarak Kişilerin yaşamına yansımalı. Müslüman adını hak etmek öncelikle Asabiyet duygularından arınmadan hiçbir birliktelik olamaz Allah resulünün tebliğ esasının özünde Asabiyeti yıkma vardı Lakin Vefatından hemen sonra Asabiyet duyguları tekrardan gündeme gelmiş ve Müslümanların birbirlerini kırmalarına öldürmelerine kadar varmıştır.
Müslüman olmanın şartlarını Allah'ın kitabı belirler. Herkes Allah'ın yaptığı tanıma (Kitabına) bakmak ve Müslüman olup olmadığına Ona göre karar vermek zorundadır.
Öncelikle Müslüman kimdir tarifini anlayabilmek için Kuran’ı Kerim'i
anlamak ve Müslümanlığın ana temelleri olan kavramları bilmek zorundayız.
Örneğin, Tevhid, İbadet, Rab, Sabır, Tağut, Şirk, veli, zulüm, şükür, İsyan, Putlar Kula kulluk, vs kavramlar bilinmeden Kuran'ın İlahi mesajını anlamak ve ölçü edinmek anlaşılamaz.
Kuran'da Sabır karşı koyma, yılmama, dayanma, inancının mücadelesini vermede her türlü zulme baskıya direnme, başa gelen olaylara karşı dayanıp umutsuzluğa düşmeden sabretme, nefsin arzu ve isteklerini reddedip haramlardan sakınma anlamında kullanılır.
Zamanla diğer kavramlar gibi anlam değişikliğine uğrayan sabır kavramı Müslüman’ım diyen kesimlerin zulümlere sessiz kalarak haksızlıklara karşı suskun bir ümmet haline getirip, kötülük ve fitnelere karşı sessiz hale getirmiş, izzetli ve şerefli bir duruş sergilemesi gereken Müslümanlar zulüm ve baskılara boyun eğerek Müslüman’ca bir duruş sergileyememişlerdir.
Günümüzde Ümmet bilinci ile yaşam yerine parça-parça olmuş bir Ümmet mevcut tek vücut olunması gerekir iken binlerce vücuda bölünmüş bir Ümmet bir yanda Küfür ise tek millet olarak vazifesini yerine getirmekte. Bizler neden Vahdet çatısı altında Ümmet olamıyoruz sorusunu öncelikli olarak kendimize sorabilmeliyiz kendini sorgulamayanların başkalarını sorgulama hakkı olamaz.
Ümmetin sorunlarını şu başlıklar altında inceleyelim:
Kuran İslamı yerine Hurafe ve Bidatler ile yaşama gayreti Cehaleti mazeret görme
Tefrika ayrılıklar cemaatler tarikatlar Efendiler Beyleri Din yerine koymak
(Gerçek manada İslamı yaşamaya gayret edenler hariç)
Fakirlik ekonomik sebepler Müslümanların İnfak ruhundan uzak yaşamları
Heva ve Heveslere uyma adına taviz vermeler Zalimleri desteklemeler
Sorumsuzluk ve Samimiyetsizlik ile Müslümanların sorunlarına eğilmeme
Din adına Müslümanları sömüren sömürgeci güçler ile dost olma
Adaletten ve Haktan uzak bir yaşam
Kendisi için istediğini Başkasına istememek
Atalar dinine körü körüne bağlılıklar
Okuduğu öğrendiği bilgileri Kuran ile ölçmemek ve hayata aktarmamak
Âlimleri her konuda hatasız ölçü almak Dinin özü görme anlayışı
Mezheplere yol/yorum olarak değilde mezhepçilik ile bakmalar
Kendini yetiştirmeyip birilerinden beklemek ütopyalar ile yaşamak
Milliyetçilik akımına kapılanlar ve bu sapkınlıkta aşırı gidenler
Bu ve benzeri sorunlar İttihadı İslam (Vahdet) çatısı altında birleşmede negatif rol oynamaktadırlar. Bizlere düşen görev Birer Tebliğci olarak Ümmet bilinci ile Kuran İslam’ına uygun bir metot ile yaşamak ve anlatabilmektir. İlk önce kendimizi hakkıyla yetiştirerek İnsanlara faydalı olabilmektir. Lisanı hal dili ile İnsanlara Hakkı ve Sabrı tavsiye etmek görevini yerine getirmektir.
- Arap baharı diye başlayan ama sonuncu adımında Suriyede Zulme dönen olaylar , mezhep savaşlarımıdır...?Suriye ve İran ilişkileri bundan mı sıkılaşmakta ve bu davranış Kurana ve Sünnete göre nasıl cevaplandırılabilir...?
İran gibi mezhep taassupçusu bir ülke işine geldiği zaman Muaviye’nin icraatlarını yerden yere vurmayı deliller ile ortaya koymada çok hünerli iken. Bugün Suriye’de baas rejiminin yaptığı zulümleride mezhep holiganlığını bir kenara bırakarak taassubu bakışları Adalet ölçüsünü kalkan edinerek dile getirmesi gerekli iken. Yapılan zulümleri aklayacak kadar bir kör bakış açısı ile olayları aklamaya çalışmaktadır.
İran ve Lübnan ya da Hizbullah’ın bu soykırımdaki duruşları asla ve asla Muhammedi bir duruş değil bilakis Muaviye duruşunun ta kendisidir. Muaviyeyi eleştirenler bir anda Muaviye-leşerek yapılan zulümleri devlet maslahatlarını gözetme adına görmemekte ve yetmezmiş gibi aklayıcı destekleyici açıklamalarda bulunmaktadırlar.
1950’li yıllardan bugüne dek faşizan bir Arap milliyetçiliği ile ortaya çıkan Baas rejimi ve yöneticileri Suriye’de, Irakta, Suudi Amerika’da vb Arap faşizminin hâkim olduğu tüm ülkelerde insanlarına kan kusturmaktadırlar…
Asla Suriye’nin büyük şeytan ABD ve İsrail güdümlü bir devlet olmasını istemeyiz. Ama kendi halkına karşı İsrail ve büyük şeytandan daha zalim davranmasını da asla onaylamamak ile birlikte. Ülkede iç karışıklıklar çıkarmak maksadında olan güçler elbette var hepimiz bunu görüp idrak edebiliyoruz, bunların varlığı bahanesi ile milyonları katletmek firavunlaşmaktır…
Halkın namusuna, onurana, şerefine, dokunan tecavüz, işkence gibi zalim yöntemler kullanan ordu mensuplarının yaptıklarını hangi vicdan sahibi onay verebilir.
- Türkiye’de Müslümanların (muhafazakar kesim) son yönetim sayesinde gayet rahat bir hale geldiklerini ve bu halden dolayı iyice kenetlenmek yerine daha gafil bir halde olduklarını söyleyebilirmiyiz ...?
Zalimlere karşı ayaklanan direnen kesimler ne yazık ki Akp iktidarı sayesinde ılımlı bir anlayışa teslim olan. Mücahitler Mütahitleşme peşinde rahatlığın verdiği rehavet İzzetli duruşun yok olmasına zulümlere sessizliğe sebep olmuştur.
- Sizce bir kişi iman ettiğini ve Müslüman olduğunu söylüyorsa o kişiye kafir denirmi ...?
Kişinin kâfir olma hususu açıkça dil ile ikrarı ile hükme bağlanır. Tevbe kapısı İnsanların hatalarından günahlarından isyanlarından Şirklerinden arınmaları adına açıktır. Lakin Kişilerin eylemsel olarak açıkça Küfür amelleri sözleri onlara Kafir denilmesi hakkını bize tanımaz ancak şunu diyebiliriz bu vasıflar kendisinde mevcuttur denilebilir ama Kafir diyemeyiz. Kâfir olup olmadığına Allah hüküm verir zahiren bu vasıflara sahip bir yaşam sergiliyor denilebilir.
Örnek olarak: Faiz yiyenler Tefeciler ve benzeri Adı Müslüman olanlar Ayeti kerimede '' Allah ve Resulüne Savaş Açmış Kişiler '' Olarak nakledilir şimdi bu şahıslar hususunda Ayet gereği ne demek lazım Allah'a ve Resulüne karşı savaşanlar hangi kapsama girer?
- Hadis olarak kaynak ve delil alabileceğimiz eser veya Alim’ler kimlerdir...?
İbn Kayyim El-Cevzi, Aliyyul Kâri, Hayri Kırbaşoğlu, Harun Ünal’ın 6 Ciltlik Uydurma Hadisler eseri Hadis usulü ile ele alınmış nadide eserlerden biridir.
Hadislere bakış açım farklıdır. Allah resulü adına nakledilen rivayetlere çoğu zaman Allah resulü söylemiş olabilir diyerek bakarım kesin ifadeler ile Evet Allah resulünün sözüdür demeye çekinirim Çünkü Allah resulü heva ve hevesinden konuşmaz Kur’an ile konuşurdu. Lakin onun adına söylenenlerin yüzde sekseninin yaşamı ahlakı ve benzeri yönleri ile alakası yok… Hadislere tarihi malumat olarak bakıyorum… İtikadi hususlarda delil değildir teferruat hususunda Kur’anı anlamaya yardımcıdır.
- Son olarak kişi İslami ilimlerde bir eğitmene , öğreticiye ki adına hoca, prof yada Mürşid diyelim, ne kadar ihtiyaç sahibidir...?
Akıl nimeti insanı sorumlu kılan esastır İşletilmesi hususunda elde edilecek olan İlimler için elbette bir öğreticiye yol göstericiye müracaat esastır.Lakin öğreticinin vereceği ilmi bilgiler Körü körüne alınmadan araştırılmalı Kur’an ve Sünnet eksenli değerlendirilmelidir.Genel için geçerli olmasına rağmen şahsım adına Öğretici ihtiyacı hissetmedim ve öğrenilmesi gereken ilim dallarında kendi kendimi yetiştirdim ve halende devam etmekteyim yetiştirmeye…
- Bu eğitmenden alınan eğtim ve terbiye İslamı , Kitabı ve Peygamberi tanımak ve bu sayede Allah ı c.c. tanımak adına bir vesilemidir ....?
Eğitimci şahsın vereceği bilgilerin hakikat olmasına bağlıdır.Kendi heva ve hevesini karıştırmadan Yalnızca Allah’a kulluk etme bilincini aşılayan ve bu bilinç ile eğitim veren eğitmenler elbette Allah’ı Resulünü Kitabını tanımamıza vasıtadırlar.