Ferdi burda iken kimseye soru sorma fırsatı doğmadı.
bu hafta da bizim misafirimiz olursunuz Hocam=)
Allah razı Olsun Fazilet Bacım… Ferdi inşallah bu aralar gelmez
1-namaz ve sabır ile güç kazanınız, yardım isteyiniz, dua ediniz meallerine gelen ayetten ne anlamalıyız?
Bu ayetleri anlamak için Vesile kavramını işlememiz lazım Vesile kavramı anlaşıldığında zaten ayetlerin anlamıda kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
Vesile Kavramı: Kur’ani kerimde 2 yerde geçen V-S-L kelimesi: Allah’a Yaklaşma vasıtası, Sevaba nail olmak için Allah’a yakın olmak için yapılan hususlardır…
Tevessül: Arap dilinde ‘’vesile’’den gelen bir kelimedir.
Kur’an’da “tevessül” tabiri geçmemekle birlikte, aynı kökten gelen “el-vesile” kelimesi Maide Suresi 35. Ve İsra Suresi 57. Ayetlerde geçer.
Siz ey imana ermiş olanlar! Allaha karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, Ona daha yakın olmaya çalışın ve Allah yolunda gayret gösterin ki mutluluğa erişebilesiniz.
(
Maide-35)
İmdada çağrılan bu ilahların Allah'a en yakın olanları dâhil olmak üzere hepsi Allah'a yaklaşmanın yolunu ararlar. O'nun rahmetini diler ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.
(İsra-57)
Zemahşeri, el-Keşşaf’ta ‘vesile’yi şöyle tarif etmiştir:
“Vesile, kendisiyle tevessül edilen ve yaklaşmaya araç kılınan fiil ve davranıştır. Burada kendisiyle Allah’a yaklaşılan itaatleri yapmak ve isyanlardan kaçınmak anlamlarından mecaz olarak gelmiştir.
(
Zemahşeri, el-Keşşaf an hakaiki ğavamidi’t-tenzil, Beyrut, 1995, I, 615)
Vesile kökeninden gelen Tevessül esnasında Allah’a yakınlığa ulaştıracak ameller fiiller yine Kur’an’da açıkça izah edilmiştir....
En güzel isimler Allah'ındır.
O'na o isimler ile dua ediniz…
(
A’raf-180)
Bu kimseler 'Ey Rabbimiz, inandık, günahlarımızı affeyle, bizleri Cehennem ateşinin azabından koru' derler.
Zorluklara sabredenlerin ve sözlerini tutanların, (Rablerine) yürekten bağlı olanların, (servetlerini Allah yolunda) harcayanların ve bütün kalpleriyle af dileyenlerin.
Allah'tan başka ilâh olmadığına ve O'nun adaleti ayakta tuttuğuna Allah'ın kendisi, melekler ve bilgili kullar tanıktır. O'ndan başka ilâh yoktur. O üstün iradeli ve hikmet sahibidir.
Allah katında geçerli olan din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine bilgi geldikten sonra karşılıklı ihtirasları yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse bilsin ki, Allah'ın hesaplaşması çok çabuktur.
(
A’li İmran 16-17-18-19)
Bir rivayette geçen “Mü’minin, Müslüman bir kimsenin gıyabında kardeşi için yapmış olduğu dua kabul edilir”
Esasını Şu ayetler desteklemek lazım:
Onlardan önce bu yöreyi yurt edinmiş ve (gönüllerine) imanı yerleştirmiş olanlar (arasındaki yoksullara da ganimetin bir kısmı verilecektir), bir sığınak arayışı içinde kendilerine gelenlerin hepsini seven ve başkasına verilmiş olanlara karşı kalplerinde hiçbir haset olmayan, aksine kendileri yoksulluk içinde bulunsalar bile diğerlerini kendilerine tercih edenler; işte böyleleri, açgözlülükten korunanlardır, onlardır mutluluğa ulaşacak olanlar!
Onlardan sonra gelenler, "Ey Rabbimiz!" diye yalvarırlar, "Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve imana ermiş olan(lardan hiçbiri)ne karşı kalplerimizde yersiz ve uygunsuz düşünce veya duygulara yer bırakma. Ey Rabbimiz! Sen şefkat sahibisin, rahmet kaynağısın!"
(
Haşr-9-10)
Allah’ın dininde meşru olan TEVESSÜL bunlardır… Bunun dışındakiler herhangi bir delile dayanmamaktadır… Allah’ın isimleri ve sıfatları, Günahlardan sakınmak, Gece karanlığı gibi olan Şirkten uzak durmak İman ve tevhit ile Salih ameller, Muttaki kulların mümin kardeşine gıyabında dua etmesi, zorluk ve rahatlık anında Allah’tan hayâ ederek yalnız ve yalnız ona itaat ve ibadet etmek maksadı ile yapılan tevessül meşrudur…
(Ey müminler!) Sabır ve namazla yardım dileyin: Bu, tam bir sığınma duygusu içinde yürekten Allah'a yönelenler dışında herkes için zor bir iştir.
(
Bakara-45)
Siz ey imana ermiş olanlar!
Sarsılmaz bir sabır ve namaz ile yardım arayın; zira, unutmayın, Allah zorluklara karşı sabredenlerle birliktedir.
(
Bakara-153)
Eğer sadakaları açıktan verirseniz bu güzeldir. Şayet onları kimse görmeden fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve bu,
bir kısım günahlarınızın silinmesine vesile olur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
(
Bakara-271)
Allah Resulü Muhammed (s.a.a) Medine‟de okuduğu bir hutbesinde şöyle buyurmaktadır: “Ey İnsanlar! Sözlerin en doğrusu Allah‟ın kitabı, en sağlam tutunacak kulp ise Hablullah. En hayırlı millet İbrahim‟in (as) milletidir. Yolların en hayırlısı Muhammed‟in yoludur. Sözlerin en değerlisi Allah‟ı zikretmektir. Kıssaların en güzeli Kur‟andır. Amellerin en hayırlısı farz amellerdir. İşlerin en şerli olanı da farz ve sünnetlerin yerine konulan sonradan uydurma adetler olan bidatlerdir. Davetlerin en güzeli peygamberin irşadıdır. Ölümlerin en şereflisi şehit olarak ölmektir. Körlüğün en kötü olanı da hidayetten sonra dalalete süluk etmektir. İlmin en iyisi faydalanılan ilimdir”
(
Camiü‟s-Sağir, 1.435)
Bidatlerin çıkış nedeni
Nassların yanlış yorumlanmasından sünnetin terk edilerek yetersiz görülmesi gibi algıya sebep olan başka adetler, ibadetler, ameller koymaktır. Allah’ın farz kıldığı ibadetlerin yerine, haram kıldığı İslam’dan olmayıp İslam adı altında sunulan adetler vb meşru hale getirmek İslama aykırıdır. Çünkü farzı terk ettirip sonradan türemiş şeyleri başka isimler altında yaygın hale getirmek dalalettir… Buna delilimiz ise Allah resulünün öğretisidir… Bidat’i Hasene diye bir kavram olama bidat bidattir Hasene hasenedir… Kötünün iyisi evlası olamaz Kötülük kötülüktür…
‘
’Bütün bidatler dalalettir. Bütün dalalet yollarının sonu cehennemdir” İmam-ı Rabbani
"Bid'atı red ve ondan el çekmek, beğenilmiş sünnettir. Her bid'at mezmum (zem edilmiş) ve delâlettir" buyurmaktadır. Ayrıca usul kitabında, din emniyetinin sağlanabilmesi için,
bid'at ehlinin cezalandırılmasını şart koşmaktadır. "bid'atın hasenesi olmaz, hepsi mezmumdur buyuruyor.
Asrımızda İmam-ı Rabbani'yi dillerinden düşürmeyen Ehli Sünnet Müminleri bu hakikate rağmen. Nasıl oluyor da Bidati savunabiliyorlar anlam veremiyom… Ya okuduklarını anlamıyorlar ya da anlamak işlerine gelmiyor… İmamı Rabbani vb Âlimleri reddeden kardeşlerime de şu soruyu sormak icap ediyor İmamı Rabbani'nin orijinal eserlerinden kaç tanesini okuyup tahkik ettiniz. Sanal âlemde onun adına yazılan çizilenlerin kaçta kaçı ona ait bunu hiç araştırdınız mı?
Tevessül çeşitlerinden biri olarak kabul edilen… Birilerinin hatırı, makamı ve mevkii ile istemek… Örneğin: Allah’ım falancı kişinin hatırı veya mevkii filancanın yüzü suyu hürmetine senden yardım diliyorum: Bu ve benzeri beşeri aracı kılma şeklinde yapılan tevessülün İslam dininde yeri yoktur…
Eğer böyle bir isteme tarzı İslam’da olsa idi Allah onu açıkça beyan ederdi ve bu beyan ile makam ve mevki ile birinin aracı kılınması gerekli olsa idi
Allah resulü bu makama layık en üstün insan idi… Allah resulünün hayatında hiçbir zaman bu tür bir isteme şekli yoktur ve tavsiye edilmemiştir Kur’an bunları reddeder…
Çünkü Allah eğer birinden hoşnut olacak ise bu hoşnutluğu için aracı koymaz… Yaratılan Allah’a muhtaçtır, Yaradanın böyle bir şeye ihtiyacı yoktur Hiçbir yaratılan Allah’ın vereceği faydaya ve zarara müdahale edemez müdahale için aracı kılınanları Allah ile kıyaslamak ŞİRK’TİR…
Allah'ı bırakıp, onlar için göklerden veya yerden herhangi bir rızık sağlayamayan ve zaten buna gücü de olmayan şeylere mi tapınıp duracaklar?
Öyleyse, sakın Allah'la (başkaları arasında)
herhangi bir benzerlik kurmaya kalkmayın! Çünkü Allah (her şeyin aslını) biliyor, ama siz bilmiyorsunuz.
(
Nahl 73-74)
Halis inancın yalnız Allah'a yönelmesi gerekmez mi? O'ndan başkasını dost ve koruyucu edinenler, "Biz bunlara sırf bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz!" (derler). Şüphesiz Allah, (Kıyamet Günü) onlar arasında (hakikatten saptıkları) her konuda mutlaka hüküm verecektir, çünkü Allah, (kendi kendine) yalan söyleyen ve inatla nankörlük yapan hiç kimseyi rahmetiyle doğru yola ulaştırmaz!
(
Zümer-3)
Makamı mevkii ne olursa olsun yaratılmış herhangi birinden zararı veya faydayı sağlayabileceği inancı ile tevessülde bulunmak
ŞİRK’TİR. Ölmüş evliya Salih kullardan yardım dilemek imdat etmek onlara adaklar adamak, Ey falanca diyerek hacetini arz etmek tevhidi inançla bağdaşmaz… Allah’tan başkasına yönelmek, dua etmek türbeler yapıp onları ziyaret etmek İslama zıt davranışlardır…
Allah’a dua Ayetle şekli olarak belirlenmiştir…
Eğer kullarım sana Benim hakkımda sorular sorarsa -(bilsinler ki) Ben çok yakınım; dua edenin yakarışlarına her zaman karşılık veririm; öyleyse onlar da Bana karşılık versinler ve Bana inansınlar ki doğru yolu bulabilsinler.
(
Bakara-186)
Ayeti kerimelerde belirtilen DUA ibadet iken nasıl olurda Allah’a has olan bir ibadet biçimi ondan başkasına sarf edilebilir?
Allah’tan başkasına yapılan çağrı vb Kur’anda şöyle izah edilir: Eğer onları imdadınıza çağırırsanız, çağrınızı işitmezler. Sesinizi işitseler bile size karşılık veremezler. Üstelik kıyamet günü, sizin kendilerini Allah'a ortak koşmuş olmanızı reddederler. Hiç kimse, her şeyin içyüzünü bilen Allah gibi sana haber vermez.
(
Fatır-14)
Allah’ın peygamberleri göndermesindeki en büyük sebeplerden biri olan Tevhid gereği Allah’tan başkasına ibadetleri amelleri ortadan kaldırmak ve yalnızca Allah’a yönelmek amaçlıdır.
Aşikâr olan hakikatlere rağmen Kur’an ve Sünnete uygun tevessül ve vesileleri yetersiz görüp Şirke düşüren yollara başvuranlar kendi ürettikleri uydurmalar ile Allah’a yakın olmaya çalışmaktadırlar Allah resulü ve Ashabının hayatlarında olmayan uygulama ve şekiller ile…
Hani siz: “Ey Musa, bir çeşit yemeğe elbette dayanamayız. Rabbi’ne dua et de yerin bitirdiği sebze, acur, sarımsak, mercimek ve soğandan bizim için de çıkarsın.” demiştiniz. Musa da: “Siz bayağı olan şeyle hayırlı olan şeyi değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise bir şehre inin. Sizin için istediğiniz şeyler vardır.” demişti. Onların üstüne horluk ve yoksulluk vuruldu. Allah’tan bir gazaba da uğradılar. Bu, şüphesiz ki Allah’ın ayetlerini inkar ettiklerinden, peygamberlerini de haksız yere öldürdüklerinden idi. İşte bu ceza, isyan ettiklerinden, aşırı gittiklerinden dolayı idi.
(
Bakara-61)
Müslümanları tevessül ve vesile hususunda şirke, harama, bidate vb kerih durumlara düşüren ana tema
taklittir. Delillerini bilmeden kişilerin görüşlerini taassubu yaklaşım ile savunmak Allah tarafından sakınılması gerekli ameller olarak ayetlerde izah edilmiştir…
Zira onlara, "Allahın indirdiğine ve Elçisine gelin!" denildiğinde, "Atalarımızdan gördüğümüz inançlar ve fiiller bizim için kâfidir" diye cevap verirler. Ya ataları hiçbir şey bilmeyen ve doğru yoldan uzak kimseler idiyseler de mi?
Siz ey imana ermiş olanlar! Siz (yalnız) kendinizden sorumlusunuz: Sapkınlığa düşenler, eğer doğru yolda iseniz, size hiçbir zarar veremezler. Hepinizin dönüşü Allaha olacaktır: Ve o zaman Allah, size (hayatta) yapmış olduğunuz her şeyi bildirecektir.
(
Maide 104-105)
Hakkaniyet ölçüsü ile olaylara bakmamız gerektiği için işimize geleni alıp gelmeyeni almamak kendi görüşünü desteklemek olduğu bilinci ile tevile kaçmadan Ayetlerin anlamlarını vermeye çalıştık, Allah’ın ayetlerini kendi heva ve hevesleri uğrunda kullanmaktan Allah’a sığınırız…
Son olarak Allah resulü hepimiz için en güzel örnektir ona müracaat eden Ama hususu ile konuyu bitirelim:
Amanın biri Allah Resulü Muhammed’e gelerek “
Bana afiyet vermesi için Allah’a dua et” der. Allah Resulü ona “Dilersen dua ederim. Dilersen sabredersin. Bu senin için daha hayırlıdır” der. Ama da “dua et” diye ısrarını bildirir.
Bunun üzerine Allah Resulü ona güzel bir şekilde abdest alıp şu duayı söylemesini emreder. “Allahım sana peygamberin rahmet peygamberi Muhammed ile yöneliyorum. Ey Muhammed!
Hacetimin giderilmesi için seninle Rabbime yöneliyorum. Allahım! Benim hakkımda onu şefaatçi/duacı kıl!” Adam denileni yapar ve gözleri açılır. Hadiste görüldüğü gibi Allah Resulü’nden dua talebi vardır. Aynı zamanda Allah’ın peygamberinin duasını kabulü için ama da dua etmekte “Allahım! Benim hakkımda onu şefaatçi/duacı kıl” demektedir.
Bu gibi dua şekilleri dışında aslı olmayan uydurma ve zayıf rivayetler ile amel etmek batıldır.
Örneğin: “Makamımla tevessülde bulunun. Şüphesiz Allah katında makamım büyüktür” Bu hadis uydurmadır, batıldır.
“Âdem günah işleyince dedi ki -Ya Rab! Muhammed’in hakkı için senden beni bağışlamanı dilerim.
Bunun üzerine Allah Teâlâ -Ey Âdem! Henüz yaratmadığım halde Muhammed’i nasıl biliyorsun? Diye sordu.
‘’Âdem -Ya Rab! Beni elinle yaratıp bana ruhundan üfleyince başımı kaldırdım ve arşın direkleri üzerinde şu yazıyı gördüm: La ilahe İllallah Muhammedur Rasulullah. Bildim ki Sen adının yanına ancak en sevdiğin kimsenin adını yazarsın.
Allah da şöyle buyurdu: -Seni bağışladım Muhammed olmasaydı seni yaratmazdım.”
(
İmam Zehebi “Mizan” adlı eserinde der ki)
Bu haber batıldır, uydurmadır. Tasavvufta adı Hakikati Nuri Muhammediye diye geçer…
Bizlere düşen görev Müminler olarak gece karanlığı olan Şirke düşmeden vesile ve tevesül amellerini haddi aşmadan ifrat ve tefrit dengesini gözeterek Allah’tan dilemek ve dua etmektir..
MEVLÜT HÖNÜL
Diğer sorulara yarın cevap veririm Bacım...