Ey Elçi! Rabbinden sana indirilenleri tebliğ et: Sen onu tam yapmadığın sürece Rabbinin mesajını (hiç) yaymamış olursun. (Görevini yaparsan) Allah seni (inanmayan) insanlardan koruyacaktır. Allah, hakikati inkâr eden insanları doğru yola iletmez.
De ki: "Ey Kitab-ı Mukaddesin takipçileri! Siz, Tevrat’a, İncile ve Rabbiniz tarafından size indirilen her şeye (tam olarak) uymadıkça inançlarınızı sağlam bir temele oturtmuş olmazsınız! Fakat (ey Peygamber,) Rabbin tarafından sana indirilenler, onların çoğunu kibirli küstahlıklarında ve inkârcılıkta daha inatçı yapacaktır. Ama hakikati inkâr eden insanlara üzülme:
Çünkü (bu ilahi kelama) iman edenler ve Yahudi itikadına uyanlar ile Sabiiler ve Hıristiyanlardan Allaha ve Ahiret Gününe inanıp, doğru ve yararlı fiillerde bulunanlar ne korkacak, ne de üzüleceklerdir.’’
( Maide-65-66-67-68-69 )
Maide suresinin 54 ile 64 ayetleri ile ele aldığımızda nüzul sebebini daha iyi anlayabiliriz Kitap ehli olanların Müslümanların dinini alay ve eğlence konusu edinmeleri ayetlerde açıkça azgınlaştıklarını ve küfürlerinin arttığını anlatmakta. Çünkü onların tepkisi vereceğim şu ayette açıkça Allah Resulünün tebliğ ettiği vahye idi:
De ki; Ey Kitap Ehli, bizden hoşlanmamanızın sebebi Allah’a, bize indirilen kitaba ve daha önce indirilmiş olan kitaplara inanmamız ve de çoğunuzun fasık, yoldan çıkmış kimseler olmanız değil midir?
(Maide-59)
‘’Ey Elçi! Rabbinden sana indirilenleri tebliğ et’’ Bu kısımdan çıkaracağımız sonuç ise Allah tarafından indirilen hakikatleri tebliğ etmesi ve eğer tebliğ edilmez ise elçilik görevini hiç yapmamış gibi olursun ikazı aslında Allah resulüne sen tebliğ vazifeni yerine getir ve onların söylemlerine, tepkilerine aldırış etme anlamına daha yakındır.
Bu insanların söylediklerinin seni gerçekten üzdüğünü pekâlâ biliyoruz: Ama unutma ki, onların yalanladığı sen değilsin; bu zalimlerin inkâr ettiği, aslında Allahın mesajlarıdır.
(En’am-33)
Bu tepkiler neticesinde Allah resulünün tebliğ etmiş olduğu hakikatleri yalanlamaları ve Allah resulüne hakaretleri bir nevi endişeye sebep olmuştur bunun neticesinde ayeti kerimede de açıkça belirtilen ‘’Allah seni (inanmayan) insanlardan koruyacaktır ‘’ inanmayanların ne denli bir tepki gösterdiğine ve Allah resulünün içinde bulunmuş olduğu tehlikeyi anlatmaktadır. Bu tehlike çok ileri bir dereceye vardığında ise Allah onu koruyacağını beyan ederek ilahi korumayı devreye sokmuştur.
Bütün peygamberlerin tebliğ esası İlahi mesajları insanlara ulaştırmaktır yalnız bunu yaparken hiçbir ilave ve eksiltme olmadan aynen ulaştırmaktır.
Rabbimin haberlerini bildiriyor, öğütler veriyorum size: çünkü ben, Allahın bana (vahiyle) bildirmesi sayesinde sizin bilmediğinizi biliyorum.
( A’raf-62 )
Bütün peygamberlerin tebliğ ettiği yalnızca vahiy iken bu kutlu yolun takipçileri olanların da din adına sadece Allah’ın indirdiği hakikatleri tebliğ etmek ile mükelleftirler. Kendi heva ve heveslerini karıştırmadan birilerinin rivayeti düşüncesi ve aktarımı dayatılmadan sadece doğru olanları benimsenerek anlatılmalıdır. Çünkü Allah insanın kendi heva ve hevesleri sonucu oluşan fikir ve eylemlerinin dine karışmaması hususunda açıkça beyan ile bizleri uyarmıştır:
‘’Bakın, bu (Kuran) gerçekten şerefli bir Elçi'nin (vahyedilmiş) sözüdür ve o, inanmaya ne kadar az (eğilimli) olsanız da bir şair sözü değildir ve ders almaya ne kadar az (hazır olsanız) da bir kâhin sözü de değildir.(o) bütün âlemlerin Rabbinden bir vahiy(dir). Şimdi o, (kendisine bunu emanet ettiğimiz kişi,) (kendi) sözlerinden bir kısmını Bize isnad etmeye kalkışsaydı o'nu sağ elinden yakalardık ve şah damarını keserdik’’
(Hakka-40-41-42-43-44-45-46)
Kuran’a hiçbir şekilde hiçbir ekleme ve eksiltmenin olmadığını ve özellikle tebliğ eden Allah resulü tarafından yazılmadığı ve ilave eksiltme yapmadığını Allah açıkça beyan ederek bu yolu takip edecek olanlarında aynı Peygamberi metodu izlemeleri ve ekleme eksiltme yapmamaları emredilmektedir:
Hz Ebu Bekir henüz Efendimiz (s.a.a.) defnedilmeden meşhur bir hutbe irat etmiştir: “Ey insanlar! Kim Muhammed’e (s.a.a.) ibadet ediyorsa bilsin ki O vefat etmiştir. Kim de Muhammed’in (s.a.a.) Rabbine ibadet ediyorsa bilsin ki O (c.c.) Hayy’dır ve asla ölmeyecektir.
Netice itibari ile İmamet mevzuunun nass ile alakalı bir mesele olmadığını Kur’ani metot ile baktığımızda tam anlamı ile anlamış olmaktayız rivayet edilen hadislerde doğruluk payı olan yerler gibi taraflı anlayışların eklemesi ve eksiltmeside mevcut bizler tarafsız baktığımız için neticeyi Kur’an ‘a arz ederek neticelendirmez ile mükellefiz…
Nass olan bir hususa Hz Ebubekirin veya Hz Ömer’in veya başka birilerinin sahip oldukları konumları itibari ile itiraz etmeleri veya uygulamamaları onların peygamber ile geçirmiş oldukları yaşamlarına ters olup düşünülemez bu söylem tamamı ile onların günahlardan beri olduğu anlamına da gelmemeli çünkü öyle bir anlayış kutsamak olur Allah muhafaza etsin…
Allah Resulü (s.a.a), Kuran’ı kendi gaye, ideoloji, meşrep ya da menfaatleri doğrultusunda açıklayanların nasıl değerlendirildiklerini ifade buyururken şunları söylemektedir: ‘Kim kendi görüşü ile Kuran’ı tefsir ederse cehennemdeki yerini hazırlasın.’’
Bu vasıflar ile Kuran’ı yorumlayan açıklayan kişiler kendi gaye ideoloji ve meşreplerine hizmet etmekten öteye gitmeyenlerde ve Allah resulünün değerlendirdiği kapsama girerler..
İmam Ali'nin Nass ile Tayin edildiğine dair Şianın dayanak olarak ele aldığı Ayetlere paçacı yaklaşım mevcuttur. Kur'an Ümmetin ihtilafında yada başka konularında esas ilkeyi Şura ile belirlemiştir Nass ile bir tayin yoktur .Böyle bir tayine Hz Ebubekirin Ya da Hz Ömerin itiraz etmeleri asla düşünülemez Şia kendini haklı çıkarma amacındadır dayanak olarak ele aldıkları ayetlerin İmam Ali ile alakası yoktur....
Diğer sorularınıza tek tek cevap vereceğim inşaallah yalnız 5 soruyu anlamadım Gırdas mevzuu diye sorduğunuz mevzuu nedir Şiada böyle bir mevzuu yoktur Sorunuzu biraz açarmısınız ona göre cevap vereyim..