Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19 Nisan 2008, 01:04   Mesaj No:8

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.079
Konular: 315
Beğenildi:49
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Zümer-39/53(Ayet ve açıklamalı meali)

Ayetin Nüzul Vesilesi


Alimler, ayetin sebeb-İ nüzulü hususunda çeşitli görüşlerileri sürmüşlerdir. "Bu Mekkeliler hakkında nazil olmuştur.Çünkü onlar, "Muhammed, putlara tapanların ve adamÖldürenlerin bağışlanmayacağını iddia ediyor. Biz iseputlara taptık ve adam öldürdük. Dolayısıyla daha nasıl müsiüman olabiliriz?"demişler (ayet bunun üzerine nazil olmuştur)" denildiği gibi, ayetin, müsiümanolmayıp, arzu edip de, tövbesinin kabul olmayacağından korktuğu için, Hz. Hamza(r.a)'nm katili Vahşî (r.a) hakkında nazil olduğu ve ayet nazil olunca müsiüman olduğuda söylenmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s)'e, "Bu ayet ona mı mahsustur. Yoksa bütün müslümanlar için genel midir?" diye sorulduğunda O, "Hayır, bütün müslümanlar için geneldir" buyurmuştur.

Yine bu ayetin, câhiliyye döneminde büyük günahlar işleyip, İslâmiyet gelince, Allah Teâlâ'nın tövbelerini kabul etmeyeceği korkusu ile ti rt i r/titreyen bazı müslümanlar hakkında nazil olduğu da söylenmiştir. Yine bu ayetin, İyâş b. Ebî Rebî'a ile Velîd b. Velîd ve bir grup müslüman hakkında nazil olduğu söylenmiştir: Bunlar müslüman oldular, sonra fitneye düşüp (irtidâd ettiler). Müslümanlar onlar hakkında, "Artık Allah onların tövbelerini kabul etmez" demeye başladılar. İşte bunun üzerine, bu ayetler nazil oldu. Hz. Ömer (r.a), bu ayetleri yazıp onlara gönderdi. Böylece onlar da müslüman olup, hicret ettiler. Bil ki ayetlerde nazar-ı dikkate alınması gereken şey, sebeb-i nüzulün husûsî oluşu değil, ayetin lafzının umûmî manasıdır. Dolayısıyla bu ayetlerin, işte yukarıda sayılan hadiselerden dolayı, nazil oluşu, hükmünün umûmî (genel) oluşuna manî değildir.


Farklı Kıraat


Nâfî, İbn Kesîr, İbn Âmir ve Âsim yâ'nın fethası ile yâibâdiye okurlarken; diğer kıraat imamları ile rivayetlerin

birine göre Âsim, fethasız yâ Ibâdî okumuşlardır. Amabütün kıraat imamları burada vakfe yaparken, yâ üzerinde vakfetmişlerdir. Çünkü bu ya, mushafın esas yazısında yer almıştır. Fakat Âsım'ın râvisl Ebû Bekr'in rivayetine göre, Âsim, burada "yâ"şız vakfedermiş. Ebû Amr ve Klsâf fiili, nûn'un kesresiyle diğerleri fetha ile, şeklinde okumuşlardır. Her iki okuyuş da, kullanılan birer lehçedir. Keşşaf sahibi, İbn Abbas ve İbn Mes'ûd'un bu ayeti, "Allah, dilediği kimselerin bütün günahlarını bağışlar" tarzında okuduğunu nakletmiştir.

Cenâb-ı Hak sonra, "Rabbinize dönün..." buyurmuştur. Keşşaf sahibi, "Bu, "O'na yönelin, O'na teslim olun, yani amellerinizi sırf O'nun için yapın" tlemektir. Hak Teâlâ, bir, bu işin tevbesiz olacağını hiç kimsenin ummaması, bir de tevbenin, mağfiret için ayrılmaz bir şart olduğuna delâlet etsin diye, mağfiretin peşisıra, inâbeyi, yani Allah'a dönmeyi zikretmiştir" der. Ama ben diyorum ki bu söz gerçekten tutarsızdır. Çünkü bize (ehl-i sünnete) göre, günahlardan tevbe etmek gereklidir. Dolayısıyla tevbenin emredilmesi, ilahî mağfiret vaadini zedeleyecek birşey değildir.
Eğer Mu'tezfle "Şayet mağfiret va'di kesinkes bulunsaydı, insanın tevbesine hiç gerek yoktu. Çünkü tevbe ancak, ilahî cezayı kaldırmak İçin yapılır. Dolayısıyla, Hak Teâlâ'mn kişiyi affetmesiyle, ilahî ceza kalkınca, artık kişinin tevbesine gerek kalmamış olur" derlerse, biz deriz ki: Bu da tutarsızdır. Çünkü bize göre, her nekadar Cenâb-ı Hak, günahları kesinkes affedecek ve mağfiret edecek ise de, bu af ve bağışlama, şu iki şekilde, yani bazan doğrudan, bazan da bir müddet cehennemdeazab edip, sonra cehennemden çıkarıp onu affetmesi şeklinde olur. Binâenaleyh tevbenin gayesi, bu ilahî cezayı kaldırmaktır. Böylece Keşşaf sahibinin dediği şeyin tutarsız ve manasız olduğu anlaşılır
Alıntı ile Cevapla