[QUOTE=Mevlüt HÖNÜL;184208]
Rabıtanın Şartları ve Uygulanış Biçimi:
Genelde "Hatmi Hacegan" adı altında uygulanan zikir merasimi sırasında halka şeklinde oturan müritler, şeyhin ya da onun adına “hatmi yöneten vekilinin bir işareti üzerine rabıta yaparlar. Bu işaret, halkada bulunanların rahatça duyabileceği orta bir sesle "Rabıta-i Şerife!", "mürşite rabıta", ya da benzer bir komuttan ibarettir.
Rabıta Kurallarının sadece isimlerini vermek ile yetinelim isteyen olursa tüm maddelerini onların kendi kitaplarından sunabiliriz tüm delilleri ile…
‘’Vird
Abdestli Olmak
İnabeli Olmak
Kapıyı Kilitlemek
Ortamı Karartmak
Ters Teverrük” Oturuşu İle Oturmak
‘’Gözleri Yummak
Nefesi Kontrol Altına Almak
Sabit ve Hareketsiz Durmak
Mürşitin Suretini Zihinde Canlandırmak
Mürşitin Ruhaniyetinden İstimdâd Etmek’’
Bu Kurallar rabıtanın özünü oluşturmakta ve içlerinde en ehemmiyet ile durulanları ise Mürşitin Suretini Zihninde Canlandırarak onu Kendi ile Allah arasında vesile kılmak kuralıdır. Bununla birlikte Ölmüş ruhlardan medet ummak…
Tasavvuf dinine göre sağ olanlar yetmezmiş gibi ölü olan Mürşitlerinden de yardım beklemek, feyiz almak aracı kılmak dinlerinin esasıdır.
Şimdi bu kısa özetten sonra bu inanç sisteminin dayanmış olduğu asıl kavrama geçelim:
“
Animizm” terimi Latince “anima” dan gelmektedir ki Batı dille*rinde hayvan anlamını veren “animal” sözcüğü de bu kökten gelir. Temelde hayvan veya animal, canlı demektir. Dol
ayısıyla canlılığın kay*nağı olan ruha tapınmaya bu ilgiyle “animizm” denilmiştir.
Tevhidi inancı yozlaştırmak isteyen güçlerin dine karşı din anlayışının başında animist yaklaşımlar gelir. Yalnızca Allah’a ibadet/kulluk etmeleri emredilen canlılar çeşitli faktörlerin etkisiyle, yaradılmış olanları yüceltmeye ve onlara doğaüstü güçler atfetmeye başlarlar.
Sayın Hönül siz bunu çorba yapmışsınız yahu altına birde tarif vermişsiniz Bu tarifide ilk kez sizden duydum yani, rabıta da bu kadar takılmayın ben şahsen sofilerede kızıyorum rabıtaya bu kadar takılmayın hemen gecmeye çalışın diye, rabıta bu işin başıdır sayın hönül bunun Murakabesi var Mücahedesi var Müşahadesi var yani yol uzun bir yol , tutturmuşlar bir rabıta takılmış kalmışlar aşın kardeşim bunu ....
Mehmet Akif e gelince safahatı bir okuyun sayın hönül bakın ne şirk dolu bir kitap çıkıcak karşınıza Ne güzel söylemiş üstad...
Bu vahdet-zâra dün baktım: Ne meyhâneydi cûşâcûş!
Bugün rindânı gördüm: Başka bir peymâneden bî-hûş.
Bütün dünyâ serilmiş sunduğun vahdet şarâbından;
Ben´im mest olmıyan meczûbun, Allah´ım, benim meydan!
Bırak, hâsir kalan seyrinde mi´râcım devâm etsin;
Rükû´um yerde titrerken, huşû´um Arş´ı titretsin!
İlâhî! Serserî bir damlanım, yetmez mi hüsrânım
Bırak taşsın da coştursun şu vahdet-zân îmânım.
Bırak hilkatte hiç ses yok bırak meczûbunun feryâd...
Bırak tehlîlim arnk dalgalansın, herçi-bâd-âbâd!