Sen hiç hastalık belirtilerine kızan hekim gördün mü?
Sen hiç hastalık belirtilerine kızan hekim gördün mü?
Birini şiddetle öksürürken gördüğünde, ona yardım etmek için ne yaparsın?
Öksürdüğü için ona kızar mısın?
Elinle ağzını mı kapatır mısın?
Öksürmemesini mi istersin ondan?
Ona öksürüğünü kesecek bir ilaç mı verirsin?
Vücutta bir sorun olduğunu haber veren bir belirti olduğu için, öksürüğün aslında kötü bir şey olmadığını mı düşünürsün?
Öksürüğün altında yatan nedenin teşhis edilmesi için onu doktora mı götürürsün?
Cevap açık değil mi? Hastalığın belirtisi açıkça görülebildiğine göre mutlu olmalısın: Onu hemen bir uzmana götür.
Bir kişinin domuz gribi olduğunu öğrendiğinde, ne yaparsın?
Onu öldürür müsün?
Ona kızar mısın?
Hastalıklı diye göğsünü yarıp akciğerini çıkarıp atar mısın?
Ona bu hastalığın bir tedavisi olduğunu haber vererek ümitlendirmek ister misiniz?
Ona gerekli ilacı bularak bir tedaviye mi başlarsın?
Cevap açık: Ona endişelenmemesini söyle, reçetede yazılanları uygula.
Gel, bu durumu başka bir bağlamda uygulayalım.
Kur'ân'ın mesajının hak olduğuna inanıyorsun. Buna rağmen bir insanı alkol içerken görüyorsun. Bu kişiye yardım etmek için ne yaparsın?
Alkol içtiği için ona kızar mısın?
Elindeki kadehi alıp fırlatır mısın?
Karşısına dikilip, alkolün haram olduğunu belirten Kur'ân ayetlerini okumaya mı başlarsın?
Bu durumun, onun Kur'ân'ın mesajının ciddiye alınması konusunda ikna edilmesi gerektiğini gösteren bir belirti olduğunu mu düşünürsün?
Onunla Kur'ân'ın mesajını ne kadar ciddi olduğunu anlatmak için konuşmayı mı denersin?
Cevap açık değil mi? Sorunun belirtileri açıkça ve hemen görülüyor diye memnun olup, altta yatan sorunun çözümü için bir uzmana yönlendirmez misin?
Bir insanın Kur'ân'ın mesajının farkında olmadığını öğrendiğinde ne yaparsın?
Onu öldürür müsün?
Ona kızar mısın?
Onun inançsız biri olduğunu saptayıp ve Müslümanların yanından hemen uzaklaşmasını mı emredersin?
Ona Kur'ân'la tanışıp Kur'ân'a göre yaşaması için iyi bir nedeni olduğunu söyleyerek, kendisiyle dostane bir ilişkiye mi başlarsın?
Konuşursan, şöyle mi konuşursun: " Biz müslümanız. Kur'ân bizim Kutsal Kitabımızdır. Dinin emirlerini yerine getirmeliyiz, yoksa ahirette cehenneme atılır ve yakılırız."
Bu durumu, ona bu varlığın ne anlama geldiği, insan olmanın ne demek olduğu, 'ın gerçekte neyimiz olduğu, 'ın niye bizi ciddiye alıp konuşmak istediği ve elçiler gönderecek kadar önemsediği, dinin tam olarak ne anlama geldiği, Kur'ân'ın mesajının bize neleri teklif ettiği ve neden içki içmememiz gerektiği vs. konusunda bilgilendirmek için bir fırsat mı bilirsin?
Cevap yine açık: Ona endişelenmemesini söyle, onu sarhoş eden bu tür şüpheler ve soruların oldukça güzel ve şık cevapları vardır.
Asıl sorun şu: Bizim bu tür sorulara cevabımız var mı? Yoksa biz sadece her defasında hiçbir şekilde kanıtlama ihtiyacı duymadan yeni bir iddia, sonra kanıtsız yeni bir iddia, sonra yine kanıtsız bir başka iddia ortaya atıp ezberlediklerimizi ya da söylememiz gerektiği söylenenleri mi söylüyoruz?
Eğer bu soruların cevaplarını bilmiyorsan ya da bildiğini sandığın halde (belki ezberlemiş de olabilirsin) kendini tam olarak ikna edecek derecede ciddiye almadığını itiraf edecek kadar açıksan, Kur'ân'ı öğren ve Elçi'yle tanış. Ama başkalarını kurtarmak için değil, önce kendini kurtarmak için yap bunu. Hasta diye bildiğin kişi üzerinde bilmediğin şeylerle ameliyat yapmaya kalkma, öldürürsün onu. Onun yerine "hasta"yı uzmanla tanıştır. Ama önce sen uzmanın tedavisiyle iyileşmiş, onun ilaçlarıyla rahatlamış biri olmalısın.
Bu tür varoluş sorunlarının ve sorularının çözüm kaynağı olarak Kur'ân'la tanışma vaktin gelmedi mi? Yeterince dikkat kesildiğinde, Kur'ân'ın ayetlerinin yüzde 95'nin varoluşun temel sorunlarıyla ilgilendiğini fark edeceksin.
Kur'ân'ı "yüzünden okuma"ya devam mı hâlâ? Günde birkaç cüz devirip de, onlarca sayfa çevirip de, yüzlerce ayeti dudağına değdirip de, tek bir cümle karşısında olsun, bir anlığına ve bir kereliğine de olsa kılını kıpırdatmamaya razı mısın?
Dr. Senai Demirci