Konu Başlıkları: Divanı Kebirden Vecizeler
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26 Nisan 2008, 23:31   Mesaj No:2

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:49
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Divanı Kebirden Vecizeler

Düğünümüz dünyaya kutlu olsun!

Müstef'ilün, Müstefilün, Müstef'ilün, Müstefiliin

(c.I, 31)


• Bizim düğünümüz dünyaya kutlu olsun. Allah, bu düğünü, bu evlenmeyi bize uygun olarak tertipledi. Eşler birbirine çok uygun düştü. Bu düğün sebebiyle,
• Mevlamızın lütfuyla kalpler ferahladı. însanlar çift oldu, evlendi. Kederler, gamlar gönüllerden çıkıp gitti.
• Ey şehrimizi süsleyen güzel! Allah'ın adıyla güzel bir gelin olarak gidiyorsun. Sen de bir güzele damat olmadasın.
• Köyümüzden ne de hoş gitmedesin. Bize ne de hoş salına salına gelmedesin; deremize ne de hoş çağlaya çağlaya akmadasın! Ey ırmağımız, ey bizi arayan dost!
• Cihan padişahının, bizim o canlara can katan padişahımızın devletinde oynayın, raks edin, ey arifler, ey süfîler, sema edin!
• Halkın bir kısmı denizler gibi coşmada, dalgalar gibi secdeye kapanmada. Bir kısmı da kıhçlar gibi savaşmada, bütün cüz'lerimizin kanmı içmede. Sus, sus ki bu gece o güzel yüzlü, uğurlu şahımızın mutfağı açılmıştır. Ne de şaşılacak şey ki, helvamız (helva gibi tatlı olan sevgili) helva pişiriyor.
Bu şiiri Hz.Mevlana oğlu Sultan Veled'in düğününde söylemiştir.


Bu hoş koku, Yüsuf'un gömleğinin kokusudur,

yahut da Mustafa(s.a.v.)'in hırkasının kokusudur.

Müstef'ilün, Müstefilün, Müstef'ilün, Müıtef'ilün

(c.1, 12)


• Ey bahçeleri güldüren, çimenleri gebe bırakan aşıkların ilkbaharı, bizim sevgilimizden haberin var mı?
• Ey aşıkların feryadına koşan hoş kokulu rüzgar. Ey candan da mekandan da temiz olan aziz varlık, sen neredeydin? Nerede kaldın, seni göreceğimiz geldi?
• Ey Rum diyannın da, Habeş diyarının da fitnesi olan rüzgar, şaşırdım kaldım, bu pek hoş, bu pek güzel koku, ya Yüsufun gömleğinin kokusudur, yahut da Mustafa (s.a.v.)'in hırkasının kokusudur.
• Ey doğruluk ırmağı, sen bizim sevgilimizin arkından akıyorsun, sen getirdığın hoş kokularia gönüllerin Tur-ı Sîna'sı oluyor, canlara can katıyorsun..
• Ey sözü, konuşması, bütün davranışları, halleri hoş olan sevgili! Ey "ay"ların, yıl'ların kendine kul oldukları güzel, senin "ay"ın da hoş, "yıl"ın da hoş.

Gül de senin lütfunla çorak yerler yeşersin, mezarlar bahçe haline gelsin!

Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstefilün, Müstefilün

(c.I, 29)


• Ey perdenin arkasından ışığı, nüru görünen sevgili, senin ışığın, sıcaklığın bize yaz mevsimi oldu, bizim de yaz mevsimi gibi gönlümüz sıcak, gel bizi al, gül bahçemize kadar, çek götür!
• Gel, gel de senin lütfunla çorak yerler yeşersin, mezarlar bahçe haline gelsin. Koruklar tatlılaşsın, üzüm olsun, ekmeğimiz pişsin.
• Ey can giineşi, ey gönül güneşi, ey güzelliği ile güneşi bile utandıran güzel,gel, gel de bizim zavallı halimizi gör, şu balçık beden, canı nasıl tutmuş bırakmıyor?
• Yüzünün sevdası ile dikenlikler, nice defalar gül bahçesi haline geldi de güzel yaratma gücüne olan imanımızı artırdı.
• Ey ebedî aşk! Şu gönlümüzde kendini gösterip, canımızı balçık zindanından kurtararak, tek olan, eşi olmayan Allah'a yönelttin.
• Ey nurlar saçan sabahımız! Gamlı ve kederli olduğumuz zamanlarda gönlümüzdeki gam dumanlarını dağıt, bize şevk ver, neşe lutfet. Tali'imizin karanlık gecesinde; bir gündüz, görülmemiş, işitilmemiş, şaşılacak bir gündüz meydana getir.
• Nerede o gözler ki onu izlesin; nerede hakîkatleri duyacak kulak, burhanlar düşünecek akıl?
• "Cüz'ler külle gidiyor. Reyhan reyhana, gül güle kavuşuyor, her şey bizim dikenliğimizin hapishanesinden kurtuluyor." diye can diyarından davul sesleri gelmeğe başladı.


Ey söylenmemiş, gönülde kalmış gam, ey uyuşmuş akıl defolun gidin!

Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün

(c.1, 36)


• Hoca gel, hoca gel, hoca bir kere daha gel! Ey hileci ay, gelmem deme, gel!
• Senden ayrı düşmüş aşığın halini gör. Kötülüklerle dolu olan dünyaya bak, ey hapishaneci padişah, mahmur susamışı görmemezlikten gelme!
• El de ayak da sensin, her var olanın varlığına sebep de yine sensin! Sarhoş bülbül de sensin, haydi gül bahçesine gel!
• Kulak da sensin, göz de sensin, her şeyin seçilmişi de sensin, sen kuyudan çıkarılarak satılmış Yüsufsun, kölelerin satıldığı pazara gel!
• Gözde gizlenmişsin görünmezsin, halbuki sen herkese can verirsin, bir kere de güle, oynaya gönülsüz ve sarıksız olarak gel!
• Günün aydınlığı sensin, gamı yakan yandıran sevinç sensin, gecelerin aydınlığı, ay ışığı sensin, ey tatlılıklar, şekerler yağdıran bulut gel!
• Ey yepyeni dünyanın bayrağı! Her akıl ve fıkir sana rehin olarak verilmiştir, bazen geliyorsun, bazen gelmiyorsun, böyle yapma; bir daha dönmemek üzere tamamıyla gel!
• Ey perişan kabuslarla dolu olan gece git! Bir daha gelme! Ey söylenmemiş, gönülde gömülü kalmış gam, ey uyuşmuş akıl, defolun gidin, sizi istemiyorum! Ey uyanık baht, ey devlet gel, gel!
• Ey Nuh'un nefesi! Ey ruhun hevesi gel! Ey yaralanmış merhemi gel! Ey hastanın sağlığı gel!


Gölge bazen nürun yanında olur, bazen de onda yok olur.



(c.1,41)

• Ey yüzünün nüru ile cihanı aydınlatan sevgili, dün gece bizim aramızda yoktun. Bu yüzden biz karanlıkta kaldık. Yüzünün nüru dün gece neredeydi?
• Gönlümüze bak da şaşır kal! Çünkü gönül, senin güzel yüzünü siper ederken heyecandan eriyip yok olduğu halde, seni siper etmeye doyamadı. Bırak gönül senin uğrunda erisin yok olsun. Ama ey ay yüzlü güzel! Senin ömrün uzadıkça uzasın!..
• Dün gece, nürlar saçan ay yüzün nereye doğmuştu? Otağın nereye kurulmuştu? Adamların, ordun nerede konaklamıştı? Sen değil, senin güzelliğin nerede elbisesini çıkarır, nerede soyunursa devlet oradadır. Mutluluk oradadır.
• Dün gece nerede bulundunsa bulundun, o hususta bir şey bilmiyorum ama, bugün şunu biliyorum ki; bugün de benden ayrı kalırsan, sabrım, kararım tükenir de; "La havle" mescidi de gönlüm gibi gamlarla yıkılır gider.
• Dün gece seher vaktine kadar inleyerek, feryatlar ederek döndüm, dolaştım. Sabah oldu da gözümü bile yummadım.
• Ey aziz varlık! Sen bir nürun gölgesisin. Biz de cümle cihan senin gölgeniz. Nürun gölgeden ayrı düştüğünü kim gördü?
• Gölge, bazen nürun yanında olur. Bazen de onda yok olur, gider. Yanıbaşında ise, onunla beraberdir. Onunla bir sıradadır. Onda yok olmuşsa, onunla buluşmuştur, ona kavuşmuştur.
• Onunla buluşup yok olunca, Allah'ın nüru onu alsın, Allah'a çeksin götürsün diye o gölge şaşılacak kadar sıkı bir şekilde istek elini nüra atmıştır.
• Gölge iki nürun ayrılıklarını, sonra birbirleriyle buluşmalarını durmadan anlatsam, sen de bana bu hususta daha çok yardımda bulunsan bu konu yine bitmez, tükenmez.
• Nur, sebebi yaratandır. Ne kadar sebep varsa hepsi de onun gölgesidir.Allah, sebepsizliği her şeye sebep kılmıştır.

• Sebebi yaratan ile sebep birbirinin aynasıdır. Kim ayna gibi tertertıiz değilse, aynayı ve aynadakini göremez.
Alıntı ile Cevapla