TOPRAKLARIN OLUŞUMU
1. iklim Faktörü
Toprak oluşumunda özellikle sıcaklık ve yağış rejimleri gibi iklim elemanları doğrudan etkili olmaktadır. Toprakta periyodik olarak meydana gelen ısınma, soğuma, nemlilik ve kuraklık topraktaki fiziksel, kimyasal ve biyolojik etkinliklerin şiddetlenmesinde veya azalmasında büyük ölçüde etkili olur. Ayrıca sıcaklık ve nemlilik, topraktaki mikroorganizmaların yaşam faaliyetleri ile bitki örtüsünün gelişmesinde de etkili olur.
Ülkemizde çok çeşitli iklim tipleri görülmektedir. Bu da toprakların gelişiminde farklı özellikler görülmesine neden olmaktadır. Örneğin, yağışın fazla ve sıcaklığın da yeterli olduğu Karadeniz Bölge-si'nde, ana kayanın çözülmesi, toprakların yıkanması ve bitki ile diğer canlıların faaliyetleri en üst düzeye ulaşırken, yine bu bölgede olduğu gibi sıcaklığın fazla, yağışın yeterli olduğu Akdeniz ikliminin görüldüğü Akdeniz, Ege bölgeleri ve Güney Marmara kıyılarında toprak oluşumu oldukça fazladır. Karadeniz'in yüksek soğuk nemli kısımlarında yeterli su olmasına rağmen, sıcaklığın az olmasından dolayı organik maddenin ve anakayanın ayrışması yavaşlamakta ve karışım hızlı olmamaktadır. Bu nedenle bu kesimlerde toprak, Karadeniz'in aşağı kesimlerdeki kadar iyi gelişememiştir. Karasal iklimin hakim olduğu İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu gibi iç bölgelerimizde ise yağışların azlığı ve sıcaklığın yetersiz olduğu donlu kışların hüküm sürmesi, yaz kuraklıkları ayrışmayı azaltmaktadır. Bu da buradaki toprakların iyi gelişmesini engellemektedir. Ayrıca, yağışların yetersizliği ve yaz kuraklığı bu bölgelerde genelde bitki örtüsünün cılızlaştırmıştır. Bu bakımdan bu toprakların organik madde yönünden fakir olmasına neden olmuş, dolayısıyla inorganik ve organik maddelerin yeterince ayrışamayıp karışmaması toprakların da gelişiminde olumsuz etmen olmuştur. Buda toprağın humus bakımından fakir bir toprak örtüsüyne neden olmaktadır.
2. Ana Kaya Faktörü
Toprak bilindiği üzere inorganik madde ile organik maddenin ayrışıp karışmasıyla oluşmaktadır. Toprağın inorganik maddesi de kayaların ayrışma-sıyla oluşur. Ana kayanın ayrışması ile birçok mineral açığa çıkmakta, daha sonra bunlar suyla eriyik hale geçerek bitki besin maddesinin esasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla ana kayanın içerdiği besin maddeleri bitkilerin yetişmesi ve gelişmesi açısından önem taşır. Oluşan besin maddelerin çeşitliliği ve zenginliği ise kayaların fiziksel ve kimyasal yapıları ile yakından ilgilidir.
Ülkemiz gibi yarıkurak bölgelerde toprağın doku özelliğini anakaya büyük oranda belirler. Örneğin; ülkemiz gibi orta enlemlerin iklim tiplerinin hakim olduğu yarı kurak bölgelerde granitten oluşan topraklar kumlu, orta koyulukta serbest kuvarsın bulunmadığı siyenit, trakit, diorit gibi kayalar orta tekstürlü toprakları oluştururlar. İçinde feldspatlar-ca zengin olan heterojen kayalar ise genellikle killi toprakları verir. Ayrıca kalker ve kalkşist gibi Ca-C03 içeren homojen ve kireç bakımından zengin
kayalar ise ayrıştıklarında kireçli killi ağır bünyeli toprakları verirler.
3. Biyolojik Faktörler
Toprak oluşumunda özellikle organik maddeler açısından biyolojik faktörlerin rolü aşağıdaki dört grupta incelenebilir.
1. Mikro organizmalar
2. Bitki örtüsü
3. Hayvanlar
4. İnsanlar
Mikroorganizmalar grubunu özellikle bakteriler, mantarlar, aktinomeler, algler ve protozoalar oluşturur. Bu tür mikroorganizmalar bulundukları biyolojik etkinliklerle toprağa düşen bitki ve hayvan dokularının ayrışmasını sağlayarak toprak oluşumuna olumlu etki ederler.
Bitki örtüsünün yaprak ve dal gibi artıkları organik maddeyi oluşturur. Ayrıca bitkilerin kök kısımları toprakların alt kısımlarına yayılarak kayaların havalanmasını ve gevşemelerini sağlar. Bu sırada çıkardıkları karbon dioksit ve çeşitli gazlarla toprakların ayrışmasına katkıda bulunurlar. Yurdumuzda özellikle bitki örtüsünün yoğun olduğu Doğu Karadeniz Bölümü'nde bu olay yaygın olarak meydana gelmektedir.
Hayvanlar (solucan, yılan, tavşan vb.) gibi eşi-ci, kemirgen hayvanlar toprak yüzeyinde biriken organik maddeleri parçalarlar ve bunların karışımını kolaylaştırırlar.
İnsanlar toprakların özellikle gelişim sürecinde oldukça etkin role sahiptirler. Tarım, inşaat vb. gibi alanlar açmak için yakılan ormanlar bitki örtüsünün, dolayısıyla organik maddenin yok olmasına neden olmaktadır. Ayrıca açılan bu sahalar savunmasız kaldığından erozyonun buralarda güçlenerek toprağın buralardan taşınması bu sahalardaki toprakların iyice bozulmasını sağlamıştır.
4. Yeryüzü Şekilleri
Toprakların normal olarak gelişebilmeleri, her şeyden önce sahanın yüzey şekilleri ile yakından ilişkilidir. Örneğin; bir alanda, o alanın iklim koşullarına bağlı olarak toprakların oluşması için, topografyanın düz veya az eğimli olması ve topraktan sızan suların alt katlarda birikmeyip sızması gerekir. Ancak sahada eğim fazla ise sular yüzeyden hızlıca akacaklardır. Bu da topraklardaki aşındırmayı arttırarak toprağı yerinden koparıp taşıyacaktır ve buralarda toprakların gelişmesi hem yavaş olacak hem de özellikle üstündeki organik maddeler öncelikle taşındığı için kalan toprak verimsizleşecektir.
Eğimli alanlarda azonal ve intrazonal topraklar daha baskın duruma geçerler. Ayrıca drenajı iyi olmayan sahalarda zeminde yıkanma ve ayrışma olayları geniş ölçüde engellendiğinden toprağı oluşturan katmanlar gelişemediği gibi, yerine göre çoraklaşma meydana gelmektedir. Yükseklik şartlarına bağlı olarak iklim elemanlarından sıcaklık ve yağışta meydana gelen değişimler, küçük alanlar içinde bile çeşitli toprak tiplerinin oluşmasını sağlamaktadır.
Türkiye genellikle dağlık, eğimli sahaların fazla olduğu bir ülkedir. Dolayısıyla bu eğimli sahalarda yukarıda değinildiği gibi toprak örtüsü pek gelişememiştir. Ayrıca erozyon tehdidi de buna eklenince topraklarımızın önemli bir kesiminin başta dağların eğimi fazla olan yamaçlarında verimsiz topraklarır hakim olması kaçınılmazdır. Yalnızca Karadeniz Bölgesi'nde kıyıdaki dağların kuzeye bakan eğimir fazla olduğu yüksek kesimlerdeki yamaçlarında zengin bir bitki örtüsünün olması erozyon tehdidinin azalmasına ve yamaçlardaki toprakların gelişmesine imkan sağlamıştır. Böylece az eğimli sahalardaki topraklar daha iyi gelişmiştir. Akdeniz v« Marmara Bölgesi'nin denize bakan yamaçlarındc da Karadeniz'deki kadar olmasa da buna benze bir durum söz konusudur. Ancak bitki örtüsünün za yıf olduğu İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki ik lime bağlı kuraklık ve sellenmeler erozyon tehdidi ni arttırmış, eğimli alanlardaki toprakların verimir azaltmış ve hatta çoraklaştırmıştır.
5. Zaman Faktörü
Bir toprak parçasının ana kaya üzerindeki kal manian 40-50 yıl içinde oluşabilir. Ancak olgun b toprağın oluşumu için binlerce hatta milyonlarc yıllık bir süreç gerekir. Buna paralel, uygun koşular altında birkaç yüzyıllık zamanda toprak oluşumu için yeterli olabilir. Toprakta gençlik, olgunluk ve yaşlılık evreleri vardır. Bir toprağın bu evreleri geçirme süreci alanın iklimine, yüzey şekillerine, ana kayanın özelliğine ve üzerindeki biyolojik etkilerin özelliğine göre bölgeden bölgeye değişiklik gösterebilir.
Özellikle ülkemiz gibi henüz gençlik evresinde olup aşınma ve biriktirme etkinliklerinin çok etkin olduğu yerlerde toprak oluşma süresi oldukça uzundur. Dolayısıyla ülkemizde aşınmaya uğrayan yerlerin çokluğuna paralel gelişmemiş toprakları ve hatta taşlı, çakıllı çorak alanları görmek mümkündür.
Şekil 10 : Toprağın katmanları
Ülkemizdeki toprak oluşum süresine bir örnek verecek olursak, Kula Volkanı'nın yaklaşık 1 milyon yıl önce püskürttüğü bazaltlar üzerinde bugün ancak 40-50 cm kalınlığında bir toprak yer alır. Yaklaşık 10 bin yıl önce püskürttüğü bazaltlar üzerinde ise 2-3 cm'lik toprak yer alır. Bu da yer yer bazaltlarla kesintiye uğrar. Bu durum ülkemizdeki toprak oluşumunda oldukça uzun bir lar altında birkaç yüzyıllık zamanda toprak oluşumu için yeterli olabilir. Toprakta gençlik, olgunluk ve yaşlılık evreleri vardır. Bir toprağın bu evreleri geçirme süreci alanın iklimine, yüzey şekillerine, ana kayanın özelliğine ve üzerindeki biyolojik etkilerin özelliğine göre bölgeden bölgeye değişiklik gösterebilir.
Özellikle ülkemiz gibi henüz gençlik evresinde olup aşınma ve biriktirme etkinliklerinin çok etkin olduğu yerlerde toprak oluşma süresi oldukça uzundur. Dolayısıyla ülkemizde aşınmaya uğrayan yerlerin çokluğuna paralel gelişmemiş toprakları ve hatta taşlı, çakıllı çorak alanları görmek mümkündür. alıntı