Durumu: Medine No : 5879 Üyelik T.:
28 Aralık 2008 Arkadaşları:32 Cinsiyet:Bay Memleket:İst Yaş:39 Mesaj:
3.169 Konular:
1383 Beğenildi:176 Beğendi:17 Takdirleri:216 Takdir Et:
| Cevap: Kayan Yıldızlardan Biriydi O... Dostları ve yakınları Bahattin Yıldız'ı anlattı ![](http://www.dunyabulteni.net/images/news/83730.jpg) Afganistan'da düşen uçakta bulunan sitemiz yazarı Bahattin Yıldız'ı, arkadaşları, tanıdıkları Dünya Bülteni'ne anlattı. Salı, 18 Mayıs 2010 16:20 Yusuf Ziya Gökçek-Dünya Bülteni/Haber Merkezi Afganistan'da kaybolduktan bir süre sonra düştüğü anlaşılan uçakta bulunan sitemiz yazarlarından Bahattin Yıldız’ı, onun dünyasını bıraktığı izdüşümleri sevenleri, yakınları Dünya Bülteni’ne anlattı. 'BAHATTİN YILDIZ HERKES İÇİN AĞABEYDİ'
Dünya Bülteni’ne konuşan Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert, ‘Öncelikle Bahattin Yıldız çok saygıdeğer, aynı zamanda sevgiyi de hak eden bir ağabeydir.O’nun döneminde yükseköğrenimi İzmir’de sürdürenler onu daha çok yakından tanırlar. İzmir’de okumadım ama İzmir’de okuyan arkadaşlar Bahattin Yıldız’ın etkisini, gönlünün zenginliğini, derinliğini, dostluğunu çok yakından bilirler. Bahattin Yıldız’ın ağabeylik vasfı İzmir’den sonra başka şehirlere de uzanmıştır.’diye konuştu. ![](http://www.dunyabulteni.net/images_1/other/comert-yusufziya.jpg) (Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert) Bahattin Yıldız’la görüşmelerinin sınırlı sayıda olduğunu belirten Cömert, ‘Ama her görüşmenizde onun gönlünün güzelliğini, yüzünün güzelliğini tekrar tekrar görürsünüz.’ dedi.
Cömert, uzun yıllarını Afganistan’da geçiren Bahattin Yıldız için ‘Afganistan’a daha önceleri özgürlük mücadelesinde bulunmak için gitmişti. Bahattin Yıldız, 80 öncesi kuşak için çok önemli bir kişiydi. Bahattin Yıldız, benim hissettiğim, okuduğum kadarıyla, İzmir’de nasıl gençlere ağabeylik yaptıysa Afganistan’da da ağabeylik yaptı.’ şeklinde konuştu.
SSCB işgali sırasında Afganistan’da bulunduğunu kaydeden Cömert, Yıldız’ın Türkiye’ye döndükten sonra da iyi bir dost olmaya devam ettiğini söyledi.
Bahattin Yıldız’ın çok etkisinin olduğunun altını çizen Cömert, ‘medyaya, basına yansıyan bir kişi değildi. Etkisi yanında, yakınında kendisiyle beraber olan insanlara yansıyan bir şahsiyetti. Son derece fedakar bir kişilikti. Hayatını değerli ve güzel işlere vakfetmiş biriydi. 70’li yılların sonu ve 80’li yılların başında mücadeleye katıldığı dönem Afganistan’ında nasip olmadı şehadet. yine daha önce araladığı Afganistan’da hayır kapısından yetimlere yardım etmek için yine girdi. Afganistan sanki onu geri çağırdı. Yıllarını, gönlünü verdiği o ülkede bir faninin ulaşılabileceği en yüksek mertebeye ulaştı. Hakikatlıydı, iyi bir Müslümandı, Allahın O’nu rahmetiyle karşılayacağını ümit ediyorum. '...HER SEFERİNDE AFGANİSTAN'A GİTMEK İSTERDİ' Dünya Bülteni’ne konuşan İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, Bahattin Yıldız’ın İHH’dan bir ekiple Afganistan’da kurumun yürüttüğü yetim projesine destek olma niyetiyle ülkede bulunduğunu belirtti. ![](http://www.dunyabulteni.net/images_1/other/ihh-bulent.jpg)
(İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım) Yıldırım, ‘ Biz Bahattin Yıldız’ı birçok yerde görevlendirmek istedik. Ama her seferinde o, Afganistan’da çalışmak istedi. En son yine ‘Bahattin abi Afganistan’a değil de Avrupa’daki yardım faaliyetleri için sana ihtiyacımız var’ değimizde yine tercihini değiştirmeyerek Afganistan’a gideceğini belirtti. İHH’nın Afganistan Komisyon Başkanlığı sorumluluğunu aldı. Çünkü Afganistan’ı çok seviyordu. Sebebini şimdi daha iyi anlıyoruz. Hem İHH’nın Afganistan’da devam eden projelerini yerinde görmek hem de yeni açacağımız yetimhanenin açılışını yapmak üzere Kabil’e gitti. Uçakta İHH’dan dört arkadaşımı vardı. Bahattin Yıldız’ın yanı sıra Ahmet İkbal Yoldaş, Aynüddin Yoldaş, Faruk Aktaş da uçakta bulunuyordu. Şu ana kadar kendilerine ulaşamadık, görünen o ki şehadet şerbetini içtiler. Bahattin ağabeyin Güllere Veda ve Kar Çiçekleri kitapları aslında Afganistan’da bulunduğu dönemin yansımasıymış. Şimdi karların içerisinde ona ulaşamıyoruz. Umarım Rabb’im şefaatine nail eder.’ dedi. (Yazar Cihan Aktaş) 'O HAKİKAT YOLUNUN SADIK YOLCUSUYDU'
Yazar Cihan Aktaş, Bahattin Yıldız’ı ‘ “Hakikati olmayanın sadakati olur mu?” diye bir sormuştum, yenilerde yayınlanan bir yazımda. Bu soru rahmetli Bahattin Yıldız’ın hayat hikayesini açıklamak için de kullanılabilir. O hakikat yolunun sadık yolcusu olarak görünüyor bana. Yazılarını kaçırmamaya çalışırdım bu yüzden. Samimi ifadeleri hayatın seslerini yansıtırdı. Bu ifadeler aynı zamanda yeniden Müslümanlaşma sürecinde paylaşılmış bir duyarlığın sürekliliği zemininde yükseldiği için de önemli gelirdi bana. Bir de “feraset” kelimesini çağrıştırıyor bana Yıldız, hayatıyla. Geçen yaz İran’da yapılan seçimlerin hemen ardından yaptığı yorumların ardından bunu düşünmüş, bu düşüncemi de bir yazımda dile getirmiştim. İran’ı çok iyi tanıdığını düşünenlerin gerçekleşen seçimler üzerine yorumlarının ötesine geçen tespitleri beni şaşırtmıştı doğrusu. Yıldız kalp gözüyle gören bir insandı. Zor bir ölümle göçtü bu dünyadan. Bir açıdan da sürdürdüğü hayat yolculuğuyla bütünleştiği için imrenilecek bir ölüm bu. Hep önümüzde geniş bir zaman varmış gibi bir şeyleri erteleyerek yaşıyoruz. Keşke Yıldız’la yakından sohbet edebilmiş olsaydım. Kendisine rahmet, ailesine ve sevenlerine sabır ve ****net diliyorum.’ ifadeleriyle anlattı. (Alev Erkilet) Sosyolog Alev Erkilet, Bahattin Yıldız'a ilişkin tanıklığını 'Ben Bahattin beyi çok eskiden tanıyan ya da onunla fazla vakit geçirmiş biri değilim. Buna rağmen uçağının düştüğü haberini alır almaz yüreğine ateş düşenlerden biriyim. Bende kalan anısı gençler için gösterdiği yoğun çabalarla ilgili. Yaklaşık iki yıl önce, ben kendisini tanımazken, aramış ve İzmir’den bir grup genç kızla birlikte beni ve Yıldız hanım, Cihan hanım gibi bazı başörtülü yazar arkadaşlarımı ziyaret etmek istediğini söylemişti. Kendilerini ağırlamak isteyip istemeyeceğimi sormuştu. Elbette sevinerek karşıladım ve ağırladım kendilerini. Çoğu lise okuyan, üniversite macerasında kendilerini neyin beklediğini bilmedikleri için oldukça heyecanlı ve tedirgin olan, hepsi birbirinden zeki genç kızlarla uzun bir sohbet yaptık. Başörtülüydüler ve daha o zamandan önlerindeki engellerin farkındaydılar. Bahattin bey onlara, bütün bu zorluklara rağmen, başarabileceklerini göstermek istemişti; önceden yol gitmiş ablalarının hikâyeleri üzerinden. Düşe kalka, savaşa yenile neler yapılabileceğini göstermek istemişti. İnsanla hele genç insanla ilgilenmek zor bir iştir. Herhangi bir kariyere matuf değildir, kendinden vermeyi gerektirir ve attığın yüzlerce tohumdan bazen biri, bazen ikisi kök salar, o da iyimser tahminle. Buna soyunmak için gençleri sevmek lazımdır, gerçekten sevmek, Hak için sevmek. Bahattin bey ilgilendiği çocukları öyle seviyordu, önlerindeki engelleri yıkıp kaldırmak, önlerini açmak, kendi geleceklerini kurmalarına imkân verecek donanımı onlara kazandırmak istiyordu. Bunu yaparken de kendini aradan kaldırıyordu, bir derviş tevazuuyla. Onun için ben eminim ki, onun attığı tohumlar bin bereketle yeşerecek, kızlarımız göğsümüzü kabartacak anneler, bilim insanları, yazarlar ve daha aklıma gelmeyen binlerce alanda üretken olacaklar, hal dilleriyle Bahattin ağabeylerine dualar yollayarak…' ifadeleriyle anlattı. (Şair Ahmet Mercan) 'SÖZLE DEĞİL FİİLLE KONUŞURDU'
Şair ve yazar Ahmet Mercan ise 80’li yıllarda Afganistan’da bulunan Bahattin Yıldız’ın yine aynı ülkede seneler sonra şehadeti bulmuş olmasının ilginç bir tevafuk olduğunu belirterek ‘Bahattin Yıldız’ı uzun yıllardan beri tanırım.Hep mücadelenin içinde varolmuş çok değerli bir insandı. Umudunu hiç yitirmeyen Yıldız, sözle değil fiille konuşan bir arkadaşımızdı. Afganistan’a son kez gidişi de fiille konuştuğunun bir göstergesiydi. Gençlere örneklik teşkil edecek ve yol göstecek değerli bir insandı. Allah rahmet etsin diyorum.’ diye konuştu. GAZİ OLARAK DÖNDÜĞÜ AFGANİSTAN'DA ŞEHİT OLDU Etiyopya’da hayır faaliyetleri yürüten Kemal Kamil Güller ise Bahattin Yıldız için ‘1972 yılı İzmir liseler arası güreş şampiyonasında Bahattin Yıldız ile tanıştık. Daha sonra MTTB’nin İzmir Basmahane fuarı giriş kapısındaki bürosunda ve toplantılarda buluştuk, arkadaşlığımız devam etti ve hiç ayrılmadık.1973 yılında İngiltere’ye gidince yazın tatillerde MTTB’ye uğrardım, Cavit Okur ağabey MTTB başkanı idi.
Bahattin Sivaslıydı, ikimiz de güreşçi idik, sporu severdik.Onunla MTTB harici ayrı bir dostluğumuz vardı.İngiltere’de kalınca ve 12 Eylül 1980 araya girince bir çok arkadaşla irtibat kopmuştu.O yıllarda okul bitmiş ve Afrika’ya iş için gidiyordum. İran’a da iş için gidince Bahattin Yıldız ile tekrar buluşmak kısmet oldu.
‘Afganistan'a gidiyoruz’ dedi, Tahran'da İnkilab otelde beraber kaldık ve İran ile işlerimiz devam ederken Afganistan’dan arada sırada haber alabiliyorduk. Bahattin Yıldız kardeşim kolundan yaralanmıştı.1980 yılların sonuna doğru İzmir’e yerleşmiştik. Karşıyaka’da bürom vardı, devamlı buluşurduk. 1990’lı yıllarda hukuk fakültesinde okuyan bir arkadaşla yanıma geldiler.’Senin Malezya’da tanıdık vardır bu arkadaşı Malezya’ya yoluyalım lisan ögrensin’ dedi.ve İbrahim Karagül ile de tanışmış olduk. İbrahim Karagül’e isimler adresler verdik ve yolladık. Daha sonra yurt dışına gidecek genç arkadaşlar için yanıma gelirdi yardımcı olurduk.İzmir'de Müsiad’da beraberdik. 28 şubat kararları ve sıkıntılara rağmen Allah rızka kefildir, hayır ve şer Allah’tandır diyerek istikameti bozmadık. Müsiad’dan ayrılmadık. Haiti'ye İHH kurban programı için giderken dualar etti ve geldikten sonra Bahattin Yıldız’a Haiti’yi anlattım.Londra’dan arkadaşım İngiltere Özbekistan eski büyükelçisi Craig Murray Türkiye’ye tatile geldigi zaman Bahattin Yıldız ve Cavit Okur ile ziyaretine gittik. Craig Murray bölgeyi ve diplomatları çok iyi tanır. Bahattin Yıldız ile konuşurken şaşırdı ve Afganistan ve bu bölgelerle olan bilgisine hayret etti. Sizin diplomatlarınız bu kadar bilse bölgeye sahip olursunuz demişti. Craig Murray Özbekistan ve Afganistan ile İngiltere hükümetini tenkit eden yazılarından sonra Büyükelçilik görevinden uzaklaştırılmış ve Murder in Semerkant (Katil Semerkant’ta) kitabını yazmıştı.
2009 şubatında Yvoone Ridley ve George Galoway Gazze konvoyu ile Londradan Yola çıkarken telefon ile aradım. Bahatin Yıldız Almanya’dan ‘biz de gelelim’ dedi. Nerede bir faaliyet olsa hemen katılmak isterdi heyecanını hiç kaybetmedi. Ağır duruşuna rağmen islami bir mücadele ve davada hemen gelirdi.
‘Afrika’ya Etiyopya’ya gidiyorum sende gel Somali’ye geçelim şu korsanlar ile yazı hazırlıyalım’ demiştim.’ Benim nereye gideceğim belli olamaz atlar gelirim’ demişti.
İstanbul’da İbrahim Karagül ve Bahattin Yıldız ile Kadir Mısıroğlu ağabeye gitmiştik. Vefakar ve zor günlerin adamı idi. Birçok hatıramız vardı kendisiyle. İHH’da çalışan ve İsrailde göz altına alınıp haber alamadığımız İzzet Şahin kardeşimizi düşünürken Bahattin Yıldız’ın acı haberi ve vefakar zor bulunur dostu kaybetmenin ızdırabı içindeyiz. Allah tüm sevenlere sabırlar versin sevdiği topraklara, gazi olarak döndüğü Afganistan’da şehit oldu. Allah dualarını kabul etti. Müslümanların başı sağolsun’ şeklinde konuştu. 'ÜMMETİN BAŞI SAĞOLSUN'
Çizer-yazar Hasan Aycın ise Bahattin Yıldız için ‘Hiçbir şey söyleyemiyorum, ümmetin başı sağolsun. Allah onu cennetine dahil etsin inşaallah’ dedi. İMH'den Orhan Demiral ise Bahattin Yıldız için 'Herkes gibi yıllar önce taze, toy bir delikanlı iken tanımıştım Bahattin abiyi. Hani insan alışkındır ya Yazar, Çizer, Akademisyen, İşadamı vb kişilere 'Sayın' diye başlayan, adı ve soyadı ile devam eden hitap tarzlarına. Bahattin Abi tüm bu alışkanlıkları ve önyargıları yıkan bir abimizdi. Her tanıştığı kişi, hatta iş yaptığı muhatapları bile abi derdi ona.
Nasıl yaptığını anlamadığım bir tarzla daha ilk görüşmenizden itibaren abi olarak görmeye başlardınız onu. Olanca doğallığı ve sıcaklığıyla her tanıştığı kişinin hayatında hemencecik özel bir yer edinirdi. Çözümüne imkanı olsun olmasın herkesin derdini dinler, elinden gelen bir şey olursa yapar olmazsa onunla beraber dertlenirdi. Okulu bitene iş bulmaya, bekar olana eş bulmaya çalışırdı.
Onun için mekan ve sınır yoktu adeta bu dünyada. Vakit ve imkan bulduğu her zaman başka bir yerde bulurdunuz onu. Bir arardı Bosna’da. Bir arardı Afganistan’da. Bir bakmışsınız bambaşka bir diyarda ama her zaman bir Müslümanın yanında. Nereye giderse gitsin orada mutlaka ziyaret edecek birini bulurdu O. Zaten onu herkesin abisi yapan özellikte sanırım buydu.
Yıllar önce Sovyet kızıl ordusunun işgal ettiği Afgan dağlarında korkusuzca çarpışan, yaralanıp gazi olan, ameliyathane çıkışında narkozun etkisi devam ederken, “Kaçırmayın, vurun, bırakmayın” nidalarını haykıran abimizi özlüyoruz.
Herkesin kendisine hayran olduğu komutan Ahmet Şah Mesud’un, kendisine hayran olduğu ve “Türkiye’li Müslümanlar Bahattin Yıldız gibi bir adamları olduğu için ne kadar övünseler azdır” diye arkasından iltifat ettiği abimizi özlüyoruz.
Yılar önce gazilik şerefini aldığı dağlarda, yıllar sonra izini ararken, sesini özlüyoruz. Orada izini arayan her bir adamın yerinde kendimizi hissediyoruz. Kitabında yazdığın gibi “Karda Ayak İzleri”ini arıyoruz. “Kar Çiçeği”ni arıyoruz abi. “Bahattin Abiiii” diye sesleniyoruz avazımız çıktığı kadar. Duy sesimizi, elini salla, yanına gelelim diyoruz. Bembeyaz örtülü Hindikuş dağlarında gözlerimizi kısıyoruz tıpkı senin kıstığın gibi.
Damarlarımızdan çekilen kanı, boşalan sinirlerimizi, tutamadığımız gözyaşlarını cennet ve Allah (c.c)’ın Rızasını düşünerek kontrol etmeye çalışıyoruz. Ama başaramıyoruz abi.
Seni arıyoruz, Seni çok özlüyoruz abi.' şeklinde duygularını paylaştı. BİZE ŞEHADETİ ANLATIRDI Bahattin Yıldız şehadete uçtu! Yazar Bahaddin Yıldız ve İHH gönüllüsü Faruk Aktaş Afganistan'da düşen bir uçakla şehid oldular. 17 Mayıs 2010 Pazartesi 17:35 Salang geçidine düşen Afgan uçağında, cihadı ve şehadeti kalbimize nakşeden hikayeleri ile sevdiğimiz, DünyaBülteni yazarı ve İHH Gönüllüsü Bahattin Yıldız ile İHH Asya sorumlusu Faruk Aktaş da bulunuyordu. Afganistan'da kaybolduktan bir süre sonra düştüğü anlaşılan uçakta bildirilen yolcu listesinde, Bahattin Yıldız'ın yanısıra aynı projede görevli İHH'nın Asya sorumlusu Faruk Aktaş da var. Kazada kurtulan olup olmadığı ise bilinmiyor. Uçakta bulunan 43 kişiden haber alnımadı. Kurtarma ekiplerinin, çok yoğun kar yağışı dolayısıyla kaza mahalline ulaşamadığı da gelen bilgiler arasında. Daha geçetiğimiz ay "Siyonist İsrail'in İşlevini Kavramak" başlıklı yazısında müslümana ancak bir müslümanın yardım edebileceğinin altını çiziyordu Bahattin Yıldız. Gençlerin Bahattin Ağabeyi için vefat haberi gelmeden önce, ilk saatlerde Ahmet Mercan ve Cemal Balıbey'den bir kaç cümle istedik. Ahmet Mercan: Sarsıldım, uçağın düştüğü söyleniyor. Fakat uçak henüz bulunmamış. İnşallah yaşıyordur. Temennim bu yönde. Bahattin Yıldız ben bildim bileli koşturmanın ve mücadelenin içerisinde olan bir yürek. Hiçbir engel tanımayan, samimiyetini eyleme döken örnek bir insandı. İHH'nnı yetim projesinde olduğu gibi dünyanın neresinde bir sıkıntısı varsa oraya hayır götürmek isteyen, bunun için çabalayan bir arkadaş. Bahattin Yıldız her zaman en ön saftaydı. Eğer şehadeti tatmış ise yine yaşadığı gibi en öndedir, diye düşünüyorum. Allah rahmet eylesin. Cemal Balıbey : Büyük ihtimalle uçaktan sağ kurtulan yok diye bir haber geldi bize. Yıllar önce Afganistan'dan döndükten sonra kendisiyle tanıştım. Uzun zamandır beraberliğimiz var. Özgün Yayıncılık’ı onun fikirleriyle birlikte kurmuştuk. Daha önce Rahmet Yayıncılık'ta "Savaşan Afganistanlı" müstear ismiyle bir kitabı da çıkmıştı. Bahattin Yıldız gençlerle birlikte olmayı seven bir insandı. Seyyah gibi gezerdi. Ailesinden çok öğrencilerle ve gençlerle vakit geçirirdi. Kendisini davasına ve İslama feda eden bir insandı. İHH nın yetimhane inşaatı için yola çıkmıştı. Afganistandaki yetimler için kendini feda etti. Daha geçen hafta yayınevinde görüştük. Perşembe gecesi yola çıkmıştı. Allah yar ve yardımcımız olsun. ---------- Eklenen mesajat 23:11 ---------- daha önce eklemiş olduğunuz mesaj 23:07 ---------- Bahattin Yıldız ağabeyin aynası kitaplar...
1982'de Afganistan'dan ayrılırken gözyaşlarıyla "Hoda hafız biraderanı mücahidan! (Allah'a emanet olun mücahit kardeşlerim)" diyen yazar Bahattin Yıldız, yayınladığı tüm kitaplarında Afganistan'ı ve şehadeti yazmıştı... Salı 18.05.2010 - 23:31
Dün Afganistan'da kaybolduktan bir süre sonra Salang geçidinde düştüğü anlaşılan uçakta roman, hikaye ve günlük türlerinde, önemli eserler vermiş yazar Bahattin Yıldız da bulunuyordu.
Cihat Günlüğü, Savaşan Afganistan, Kar Çiçeği, Karda Ayak İzleri, Güllerin Vedası kitaplarında Afganistan'daki savaşı farklı yönleriyle yazan Yıldız, yaşadığı ve yazdığı gibi o topraklarda şehit oldu.
AFGANİSTAN'DAN AYRILMAK ZOR
1956 Sivas doğumlu olan yazar, yazılarını Mavera, Güldeste, Gurbet dergilerinde ve Milli Gazete'de yayınlandı. Bahattin Yıldız'ın ilk kitabı 'Savaşan Afganistan' Ferhat Dağcı müstear ismiyle 1984'te Rahmet Yayıncılık'tan çıktı.
12 Eylül sonrasında Afganistan'a giden Yıldız, dönüşte böyle bir araştırma-inceleme çalışması ortaya koyar. Ruslarla savaşan farklı grupların yapılanmasını, alt yapılarını, askeri güçlerini ve hatta halkla ilişkilerini detaylı olarak ele alır. Ebat olarak küçük fakat hacim olarak epey büyük olan bu kitabın şimdilerde baskısı yok.
Bahattin Yıldız'ın ikinci kitabı, Cihat Günlüğü'dür. Yıldız bu kitabını da Abdülhamid Muhaciri müstear ismiyle yayınlar. Kitabın büyük kısmı Cahit Zarifoğlu ile yazışmalardan oluşur. Hatta Yıldız'ı bu kitabı yazmaya teşvik eden odur. Yıldız kitabın girişinde bunu şu sözlerle ifade eder: "Türkiye'deki edebiyat kuşağının bir dönem öğretmeni olan rahmetli Cahit Zarifoğlu ağabeyimin: 'Yaz, Abdülhamid oraları yaz. Sana önemsiz gelebilir fakat her şeyi yaz' diyerek cepheye ulaştırdığı mektupları ve teşvikleri için onu burada yad ediyor Rabbim'den rahmet diliyorum." Yazar, Özgün Yayınları'nın tek cilt halinde yayınladığı kitabın arka kapağında, 1982 yılındaki Afganistan dönüşü duygularını şöyle anlatır:
"Ayrılık saati gelmişti. Tek tek sarıldım, Paçator'a, Şirbeççe'ye. Yunus ağlamaya başladı. Yeşil gözlerinden inciler dökülüyordu. Bir anda ayrılmaktan vazgeçip kalmak isteğiyle zorlandım. Boğazıma acı bir düğüm oturdu. Yunus'un o yeşil gözlerini ve inci tanesi yaşlarını bir sevgiyle, bir acıyla, bir hasretle gönlüme unutulmaz anılarla gömüp onlara sırtını döndüm. Her adım, onlardan bir ayrılık adımıydı. Hoda hafız Afganistan! Hoda hafız biraderanı mücahidan! ( Allah'a emanet olun mücahit kardeşlerim)."
Bahattin Yıldız, 'Cihat Günlüğü' kitabına "Şehadeti başucu seçeneği yapanlar İslam için yola çıkanlar durur muydu?" sözleriyle başlar... O da hep yoldaydı ve ümmetin yaşadıklarınının sancısını kalbinde hissediyordu... ![](http://www.timeturk.com/images_1/news/180520101723042944783_3.jpg)
Yazarın son kitabı 'Karda Ayak İzleri' ise Afanistan cihadından dönüşüne odaklıdır. Yıldız, 12 Eylül döneminin sıkıntılı günlerinde, pasaportu olduğu halde ülkeye giremediğini ve denediği farklı yolları bu kitapta anlatır. Hakkari'nin karlı dağlarında geçen çetin bir yol hikayesi bir yol mücadelesi, Karda Ayak İzleri. ![](http://www.timeturk.com/images_1/news/180520101719512947320_3.jpg)
Merhum yazar, Afganis'tan merkezli kitapları dışında iyi bir öykü ve roman yazarıydı. Güllerin Vedası'nda, Bilal Yaldızcı, Fuat Çağlar, Selami Yurdan, Metin Yüksel gibi şehitlerin kısa şehadet öykülerini yazdı. ![](http://www.timeturk.com/images_1/news/180520101721192944264_3.jpg)
Kar Çiçeği ise Erzurum merkezli bir belgesel romandı. 1980 öncesi Erzurum'u, öğrenci hareketlerini ve Kayak Milli Takımı'ndaki spor faaliyetlerini anlattığı bu roman onun sporcu kimliğine çokça vurgu yapıyor.
MİLLİ KAYAKÇIYDI
Aynı zamanda maraton koşucusu olan Yıldız, Erzurum'dan Kayseri'ye 'Hicri 1400' vesilesiyle koşan üç kişiden biri. Roman da zaten bu koşu ile başlıyor.
HEP ŞEHADET ÖZLEMİ İLE YAŞADI...
Bahattin Yıldız, Abdulhamid Muhaciri adıyla yazdığı "Cihad Günlüğü" adlı kitabın önsözünde duygularını şöyle dile getiriyordu; ![](http://www.timeturk.com/images_1/news/180520101717462942637_3.jpg)
Yaşanan binlerden bir tanesi olarak bu kitabın hikâyesi, 12 Eylül 1980 kudetasıyla başlar.
Müslüman Gençlik, o günlerin sıcak ortamında, güdümlü ve acımasız gruplara, insanına düşman rejimine karşı var olma kavgası verirken daha Müslümanca yaşamak için diriliş sancısı çekiyordu.
Üstümüze haksızca saldıran devlet destekli grupların karşısında Metin Yüksel’i Fatih Camisi’nin avlusunda, Erdoğan Tuna’yı Selimiye’nin gölgesinde, Hasan Sürel’i Mevlana Meydanı’nda, Mustafa Sevim’i, Gürsel Kabadayı’yı İstanbul sokaklarında, İslamcı Düşüncenin genç muallimi Sedat Yenigün’ü hainlerin kurduğu bir pusuda, Hasan Yeşil’i suya vurgun yüreğiyle Diyarbakır’da Dicle kenarında… Ve daha nice kardeşimizi, mücahid yiğidimizi kalleşçe saldırılarda şehid verdik.
Şehadeti başucu seçeneği yapanlar, İslam için yola çıkanlar durur muydu? Şehitler tepesi boş kalır mıydı? Bilal Yaldızcı’yı, Tekiner Tayfur’u Afganistan’da, Selami Yurdan’ı, Ahmet İpek’i, Edipi ve daha nicelerini Bosna’da şehit verdik.
Kudeta sonrası yurt dışı tercihini İran, Afganistan; yani inkılâp ve cihad beldelerine doğru yapanların öyküsüdür bu… Aradan nice zaman geçerse geçsin yine şiarlarımız söylenecek, tekbirlerimiz çekilecek, Kelime-i Tevhid Bayrağı elden ele geçecek. Silahlar Afganistan’da, Bosna’da Filistin’de, Tacikistan’da, Keşmir’de şarkılar söylemeye devam edecek. Oralarda da bayraklar burca dikilirse cihad yolu ilk günkü gibi olacak; zaman aynı zaman, kan aynı kan çünkü…
Türkiye’deki Edebiyat kuşağının bir dönem öğretmeni olan rahmetli Cahit ZARİFOĞLU ağabeyim: “Yaz, Abdülhamid oraları yaz. Sana önemsiz gelebilir fakat, her şeyi yaz!” diyerek cepheye ulaştırdığı mektupları ve teşvikleri için onu burada yad ediyor, Rabbimden rahmet ve mağfiret diliyorum.
AFGANİSTAN TARİH BOYUNCA HEP SAVAŞ HALİNDE
Bahattin Yıldız ilk kitabı 'Savaşan Afganistan' kitabını Ferhat Dağcı adıyla Rahmet Yayıncılık'tan basmıştı. Yıldız, 1985 yılında kaleme aldığı bu kitabının önsözünde de şunları dile getiriyordu; |