Bir çocuğun neşesi kadar masum muydu hayat???
Gülüşünde kaybolacak kadar çocuk muydu…
Heyhat kararıyor aydınlıklar,
Uykuları bölünüyor çocukların.
Saadeti arayan bunca yığın,
Asr-ı Saadetten bihaber mi acep?
Ve sen Ey Nebi…
Sana Gül diyen bunca Ümmet,
Bülbüllükten neden kaçar acep?
Her çocuğun yüreği, sensin Ya Resulalllah...
Öyle saf, öyle temiz,
Bir çocuğun gözlerinde ki sevinç sensin,
Ağladığında bir çocuk,
Bedir’deki bir duadasın…
Ben garibim, bu aşkın garibiyim…
Bazen Bağdat’ın, bazen Kudüs’üm ama…
Medine’nin yolcusuyum…
Vücudum çöllerin kumlarına sarılı,
Sanma ki anlımda başımdaki sarıktır,
Boyu boyuma kefendir.
Dudaklar susamışsa bile,
Ben Muhammed’sedim,
Her çocuğun yüreği, sensin Ya Resulalllah...
Bir pencerede baba yollarına dikilmiş,
Nemli gözler gibi bakışlarım.
Gelsen, bir gelsen, bir gelişle gelsen…
Ben o çocuğun neşesiyle koşsam yollarına,
O çocuğun neşesiyle sarılsam boynuna…
Hasretimin busesinden incinir misin Ya Resul?
Çünki, her çocuğun yüreği, sensin Ya Resulalllah...
Öyle saf, öyle temiz, öyle narin.
Kelebek kanadından toz toplar gibi…
Gurbetineyim, sılam sensin,
Mülteciyim, sana iltica ederim,
Her mekan soğuktur bana,
Ben ancak gönlünde ikamet ederim.
Adına söz sıralamaktan, Rabbime sığınırım,
Ben bilirim ki, bununla ancak aşkıma aşk katarım.
Bunu şiirden sayma çünkü sen…
Sen, tüm zamanların en güzel şiirsin,
Mısra tadında sararsın ümmetini.
Küçük ellerin semaya kalkışıdır, çocuk…
Melekler imrenir dudaklardan dökülenlere…
Her “Rabbim” diyişine,
Bir melek atar kendini yer semasına…
Bir yetim miniği dinlerken,
Tüm melekler saf saf…
Benimde sana yetimliğim düşer,
Gönül tezgahımdan…
Minik ellere iki damla gözyaşı düşer,
Ve senin gül yanakların ıslanır,
Çünkü her çocuğun yüreği, sensin…
Ağlasam kollarında incinir misin?