SÜNNETE DAİR
Gidiyorum geldiğim noktadan uzaklaşarak
Gidiyorum aslında geldiğime yaklaşarak
Yasak şarkılarımla başkaldırdıklarım;
Gidiyorum; dökülenleri arkamda bırakarak
Türkçe bilmez annemin anlattığı
Anlatırken ağladığı sevdiğim.
Seni anarken;
Ağlanması gerektiğine inandığım yiğidim.
Meğer: ağlayanları geri yollayan,
Delikanlı yiğitlerle tokalaşan Peygamber.
Meğer: onun için sana âşık olmuş,
Ali, Hamza, Ömer.
Sünnetin diye,
Sağ el,sol el,sakal cübbe dediler!
Eyvallah hepisine.
Ama,asıl sünnetini gizlediler.
Yetiştim sana;
Duvarlarından atlayarak masalların, yalanların sahtekârların,
Göz göze geldim seninle; Kuranında Allah’ın
.
Omuzladım davasını geçmiş ve geleceğin
Düşünce beynime, cemresi hakikatin.
Sünnet odur ki,
Taife gideceksin,dizlerin, ayakların kanayacak
Ve yine sünnet odur ki,
Uhud da dişlerin kırılacak
Bir kavgadır,
Bir kavganın yürüyüşüdür sünnet.
Öyle bir yürüyüş ki, o ulu önder ile, ayet ayet
…
İbrahim gibi ateşe, İsa gibi çarmıha talip olmaktır sünnet.
Yinede, hakta ve hakikatte direnmektir sünnet
.
Direnirsen,cehennemi ateş, gül bahçesi olur.
Direnirsen,Kızıldeniz firavunu boğar,sana yol olur.
Onun için yürümemişmiydik,
Türbanlarımızla,el ele;köprülerinden Avrasya’nın.
Onun için tükürmemiş miydik suratlarına;
Çağdaş firavunların.
Duruşumuzda direniş şahlanır, yürüyüşümüzde hakikat,
Yasak şarkılarımız, türkülerimiz, şiirlerimiz vardı,
Bu günkü masallara inat!
Bu yaprak dökümü,bu suskunluk, bu teslimiyet neden?
Nedir bu ağlatan, uyutan edebiyat,
Bu gözyaşı seremonileri neden!
Haydi
Sevdamız omuzlarda beraber yürüyelim.
Boş tabakları değil,direnmeyi sünnetleyelim.;
ADİL AVAZ