Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20 Ağustos 2007, 15:21   Mesaj No:9

AŞK'ÜL İSLAM

Medineweb Sadık Üyesi
AŞK'ÜL İSLAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:AŞK'ÜL İSLAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38
Üyelik T.: 30Haziran 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:43
Mesaj: 984
Konular: 245
Beğenildi:29
Beğendi:0
Takdirleri:146
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: MUHYİDDİN ibn ARABÎ [K.S.]'in NASİHATLERİ

9- Allah'ın üzerine farz kıldığı ibadetlere devam et. Farzlar arasındaki nâfileleri de kıl, işle. Amelinden hiç birşeyi küçük görme. Allah o ameli yaratırken hakir görmedi. AIIah, her emrini itinâ ve inayetle vermiştir.

Farzların edasına itinâ eden, Allah'a en sevgili ibadetlerle kulluk etmiş ve yaklaşmıştır .

Farzları kendisine vazife-i asliye kabul eden ve nefsinde tatbik eden Hak'kın gözü ve kulağı olur. Seninle işitir , seninle görür, Hak'kın eli senin elindir, Sana hakkıyle biâd edenler ancak Allah'a biât etmiş olurlar. Allah'ın eli onların elleri üzerindedir. Onların elleri Allah'ın eli olduğu surette onların elleri üstündedir. Mubayaa ismi faildir. Fail Allah'tır. Onların elleri Allah'ın elidir. Onların elleriyle Allah-ü Tealâ mubayaa etmiştir. Halbuki mubayaa edenler de onlardır. Nafilelere devam eden Allah'ın sevgisine nail olur.

0 kadar ki, Hakk onun işitir kulağı, görür gözü olur. Farzları eda eden de bunun aksi olduğu gibi farzlarda mecburi kulluk vardır. 0 asıldır. Nâfilelerde kulluk ihtiyaridir. Nâfileye nâfile denmesi zait olduğu içindir.

Sen de vücudda zaidsin. Çünkü Allah vardı ; sen yoktun. Sonra sen oldun. Vücud hades zaid oldu demek, sen vücud hakkında nafilesin binaenaleyh senin için nafile denilen ameli yapmak lâzımdır. Zira 0, senin aslındır. Farz olan amelleri de yapmak lâzımdır. Çünkü onlar da vücudun aslıdır ki Hakk’ın vücududur. Farzların edası ile sen O'nun için oldun. Nafileyi eda ile de sen, senin için oldun. Sen onun için olmaklığın bakımından O’nun sana muhabbeti, sen, senin için olduğun cihetteki muhabbetinden çok üstündür .

Kudsi hadis: “Kulum, farz kıldığım ibadetlerle bana yaklaştığı gibi hiç bir şeyle yaklaşamadı. Kulum, nafilelerle de bana yaklaşır. O kadar ki, onu severim. Sevince de işitir kulağı, görür gözü, tutar eli, yürür ayağı olurum. Benden isteyince mutlaka veririm. Bana sığınınca mutlaka onu korurum. İşlediğim işler içinde, Mü’min kulumun ruhunu kabzetmekteki tereddüdüm kadar, hiç bir şeyde tereddüt etmedim. O, ölümden hoşlanmaz. Ben de onun müteessir etmek istemem.”

Allah muhabbetinin verdiği neticeye bak; kulun nafilesi de ancak, farzları ikmal ettikten sonra sahih olur,

Nafilenin içinde de bir çok farzlar ve nafileler vardır . Kıraet , Rüku, Sücud ve benzerleri farzlar gibi. Nafilelerde farzların bulunması, farzları ikmâl ediyor.

Bir Hadis-i sahihde: “Cenab-ı Hakk kulumun namazına bakın. Tamam mı, noksan mı? Tam ise, tam yazılır; eğer bir şey noksan ise, bakın kulumun nafilesi var mı? Eğer nafilesi varsa , farzını onlardan ikmâl ediniz.” buyurur. İşte, ameller böylece zabta geçer.

Nafilenin mutlaka farzlardan aslı bulunmalı. Farzlarda aslı bulunmayan, yeni uydurulmuş bir ibadet demektir. Zahir buna “bid'at” der. “Ruhbaniyyet icad ettiler” buyurur Rasul-ü Ekrem. Bunlardan bir kısmına, güzel adetlerdir der. Ve bunları icad edenler , kıyamete kadar sevap kazanırlar. Bunlar, Şeriatın aslına, ruhuna uygun olan bid'atler ki, bid'at-ı hasene tâbir edilmiştir.

Şeriate uymayan ve şer olanlar , bid'at-ı seyyie'dir. Kötü âdetlerdir. İyi âdetlere uyup, amel etmekte sevab vardır. Lâkin, o iyi olan bir şeyi, Resulullah'dan sâdır olmamıştır diye terk etmekde daha ziyade ecir vardır .

Rasulullah'a sünnetlerde tabi olmaktan, sünnet olmayan şeylerde Rasulullah terk ettiği için terkine uymak, şeriatin ruhuna daha uygundur. Çünkü Rasulullah, ümmetine bir çok şeylerin teklifinden hoşlanmaz. “Bu da güzeldir” diye bir çok ibadetleri ibdâ doğru değildir.

“Kolaylaştırın güçleştirmeyin, müjdeleyin nefret ettirmeyin !..” –Hadis-

“Allah size kolaylık murad eder , güçlük murad etmez.” –Ayet-

Ahmet ibn Hanbel, kavun yemedi. “Niçin?” dediler. “Rasulullah s.a.v. nasıl yedi bilemiyorum da ondan...” dedi. RadiyalIah-ü anh.

[ Muhyiddin-i Arabi hazretleri, bu dokuzuncu vasiyetinde çok büyük bir bahse temas etmiştir. Hülâsa bid'atlerin iyi olmadığı neticesine varıyor.

O halde, Resulullah'ın yapmadığı şeylerden kat'i surette kaçmak... Yaptığı şeyleri nasıl yaptığını bilmeden, yapmaktan uzak durmak en emin tariktir. ]
Alıntı ile Cevapla