Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16 Mayıs 2008, 12:15   Mesaj No:2

İLAHİ AŞK

Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:İLAHİ AŞK isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 802
Üyelik T.: 14 Şubat 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 33
Konular: 3
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Hutbe:Engellilere Karşı Görevlerimiz

İSLAM’IN ENGELLİLERE BAKIŞI
Muhterem Müslümanlar!
Yüce Allah, varlıklar içerisinde insanı mükerrem ve şerefli bir konumda yaratmıştır. Bu bakımdan insan, saygı ve hürmete layıktır. İnsanı insan yapan özelliklerin dışında kalan nitelikler, dinimize göre bir üstünlük sebebi değildir. Zira Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.): “Allah sizin sûretlerinize ve mallarınıza değil, kalplerinize ve amellerinize bakar”[1] buyurmuşlardır. Buna göre esas olan ruhun, kişiliğin, kalbin ve davranışların olgunluğu ve gelişmişliğidir. İnsan bedeninin bazı fonksiyonlarını yitirmiş olması, yani engelli olmak, insan için bir kusur sayılmaz. İnsanları fizikî durumlarına göre değerlendirmek veya ayıplamak, dinimizce günah sayılmıştır. Nitekim bu konuda Peygamberimiz (s.a.v.): “Bir kimsenin mü’min kardeşini (herhangi bir kusuru veya fizikî engeli sebebiyle) küçümsemesi günah olarak ona yeter”[2] buyurmuştur. Her insan, farklı bir yetenek ve değişik bir yapıda yaratılmıştır. Yüce Yaratıcı, böyle takdir etmiştir. Hiç kimsenin buna itiraz etmeye hakkı yoktur. Çünkü Yüce Allah, yoktan var ettiği her şeyi kendi hikmet ve takdirine göre yaratır. Fizîki engellilere destek olmak, dinimizin emrettiği bir görevdir. Yüce Allah, insanoğlunu gücünün yettiği işlerle sorumlu tutmuştur. Bunun için, özürlülerle ilgili özel hükümler koymuş, inananların her konuda birbirleriyle dayanışma içerisinde bulunmalarını emretmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) de engellilerle ilgilenmiş; onların yeteneklerini değerlendirmiş ve onlara yapabilecekleri çeşitli görevler vermiştir. Ashabından görme engelli Abdullah İbn Ümm-i Mektum’u, kendileri Medine dışına çıktığı günlerde yerine vekil bırakmış olmasını bir örnek olarak hatırlatabiliriz. Aziz Müslümanlar! Hayatta sevineceğimiz ve huzur duyacağımız olaylarla karşılaştığımız gibi bazen de bizleri üzen, hoşumuza gitmeyen engeller, hastalıklar ve felaketlerle de karşılaşabiliriz. Ancak başımıza gelen felaketleri, hastalıkları sabırla karşılamalı, isyan etmemeliyiz. Unutmayalım ki, karşılaştığımız felaket, hastalık ve engeller, geçmiş günahların keffâreti, gelecek mükâfâtların da habercisidirler. Özürlü kardeşlerimizin toplum hayatına katkıda bulunmaları için, yeteneklerini geliştirmek üzere onlara uygun mekanlar hazırlanması, eğitim imkanı sağlanması, yapabilecekleri işlerin verilmesi, insanî ve İslâmî görevimizdir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.), felaket, hastalık ve özür durumlarında müslümanların dayanışma içerisinde olmasını vurgulayan bir hadisi ile hutbemi bitiriyorum: “Merhamet, sevgi ve birbirine destek olmada mü’minler, bir beden gibidir. O bedenin bir uzvu hastalanınca vücudun diğer organları, hasta uzvun elemini paylaşırlar.”DÜŞKÜNLERE YARDIM Muhterem Müslümanlar! Toplumu oluşturan bütün fertlerin, içinde bulunduğu durum aynı değildir. Kimi genç, kimi yaşlı, kimi zengin, kimi yoksul; kimi sağlıklı-kimi hasta; kimi kabiliyetli kimi değildir. Bu farklılığın tabii bir sonucu olarak, toplumda; korunmaya, desteğe ve özel ilgiye muhtaç kimseler ortaya çıkmaktadır. Büyük geçim sıkıntısı çeken, yoksulluk sebebiyle mutluluk ve huzuru yitirmiş, yahut yaşlılık ve özürlülük gibi nedenlerle çalışma gücü bulunmayan düşkünler toplumda yardım edilmesi ve ilgi gösterilmesi gereken kimselerdendir. İslam’ın özelliklerinden biri de içtimai hayata önem veren bir din olmasıdır. Böyle bir toplumu oluşturan fertler, sıradan bir topluluğun üyeleri değil, birisinin acısı hepsini etkileyen bir vücudun uzuvları gibidir.1 Bu toplumu oluşturan bütün fertler kardeştir.2 Peygamberimizin ifadesiyle, İslam toplumunda Mü’minin mü’minebağlılığı, taşları birbirine kenetli bir bina gibidir.3 Bu tür toplumda, hiçbir kimse aç ve açıkta kalmaz, düşkünler de güvence altındadır. Düşkünlere yardım etmek, İslam kardeşliğinin bir gereği ve gerçek mü’minin özelliklerindendir. Peygamber Efendimiz (S.A.S.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar: “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. O’na zulmetmez onu yalnız bırakmaz, bir kimse Müslüman kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allah da ona yardım eder. Bir kimse bir Müslüman’ın sıkıntısını giderirse, Allah da kıyamet günü onun sıkıntılarından birini giderir. Bir kimse din kardeşinin ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter.”4 Bir diğer hadis-i şerifte Rasulüllah Efendimiz: “Fukarayı arayın, görüp gözetin. Siz ancak fakirlerinize yardım sayesinde yardım görür ve rızıklanırsınız.”5buyurmaktadır. Maddi yardımların yanında, ihtiyaç halinde düşkünlere fiilî olarak da yardım etmek gerekebilir. Bu şekilde yapılacak fiillî yardımları da sadaka olarak nitelendiren6 Peygamber Efendimiz, bu tür yardımların mükâfatını bir hadis-i şeriflerinde şöyle açıklamaktadırlar. “Kimsesizlerin yardımına koşanlar, Allah yolunda cihad etmiş gibi sevap alırlar.”7 Muhterem Müslümanlar! Fakirleri ve düşkünleri sevmek ve onlara yaklaşmak, Sevgili Peygamberimizin tavsiyeleri arasında çokça yer alır.8 Hutbemi bir ayet-i kerime mealiyle bitiriyorum: “Sevdiğiniz şeylerden Allah için harcamadıkça iyiliğe eremezsiniz, Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir!”ENGELLİLERE YARDIMCI OLMAK DİNİ VE MİLLİ BİR GÖREVDİRMuhterem Müslümanlar! Her toplumda, engelli veya özürlü diye tanımladığımız insanların bulunması doğaldır. Engellilik doğuştan olabileceği gibi, sonradan ortaya çıkmış da olabilir. Günümüzde iş ve trafik kazaları, sigara ve alkol kullanımı gibi çeşitli sebeplerle engelli sayısı çoğalmaktadır. Bu yüzden her geçen gün, engelliler için zorunlu olan eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine olan ihtiyaç daha da artmaktadır. Aziz Mü’minler! Özürlü kardeşlerimizin yaşadığı zorluklar sadece kendileriyle sınırlı değildir. Bu durum, anne, baba ve kardeşler başta olmak üzere, bütün yakınlarını etkilemekte, onları üzüntü ve stres içinde yaşamaya mahkum etmektedir. İnanır ve biliriz ki, hastalık ceza değildir. İnsanın olduğu her yerde hastalık, dert, sıkıntı ve musibetlerin bulunması doğaldır. Belki de kişinin sabır ve tahammüle yönelik gerçek cevheri, bu imtihan ve denemeden sonra ortaya çıkacaktır. Bir ata sözünde: "Altın ateşte, insan mihnette (sıkıntı anında) belli olur”1 denilmiştir. Hepimiz her an bir imtihan ile karşı karşıyayız. Sağlıklı günlerimiz olabileceği gibi, sıkıntılı ve zahmetli günlerimiz de olacaktır. Yüce Allah; “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz.”2“Ey Peygamber! Sabredenleri müjdele.”3 buyurmuş; Peygamberimiz (s.a.v) de bu hususu: “Mü’mine isabet eden her yorgunluk, hastalık, üzüntü, sıkıntı ve hatta ayağına batıp rahatsız eden diken bile eğer Allah yolunda çalışıyorsa, günahlarına keffaret olur.”4 Değerli Mü’minler! Toplum bir bütündür. Peygamberimiz Hadis-i Şeriflerinde: “Birbirlerine merhamet etmede, birbirlerini sevmede ve dayanışmada mü’minleri bir beden gibi görürsün. O bedenin uzuvlarından biri rahatsızlandığında diğer organları da aynı rahatsızlığı hissederler.”5 buyurmuştur. Bu itibarla engellileri topluma kazandırmak için elimizden geleni yapmalıyız. Engellileri topluma kazandırmanın üç basamağı bulunmaktadır: Birincisi, ağır bir stres ve yük altında bulunan ailelerin sıkıntılarının hafifletilmesi. İkincisi, engellinin de yaşama hakkının olduğu, ayrıca diğer sosyal imkanlardan da yararlanması gerektiği bilincinin geliştirilmesi. Üçüncüsü; engellilerin yetenek ve becerilerinin geliştirilerek, toplumsal üretime katkıda bulunmalarının sağlanmasıdır. Özürlülüğü bir talihsizlik kabul ederek bu insanlarımızı toplum dışı bırakmak yerine, onların da bakım, eğitim ve düzenli bir hayat hakları olduğu unutulmayarak onlara gerekli hizmeti vermek gerekir. Bu bilincin, toplumun her kesimince benimsenmesi ve desteklenmesi çok önemlidir. Engelliler konusunda aile ve okul başta olmak üzere, bütün kurumlar kendilerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmelidirler. Bu amaçla kurulan vakıf, dernek, eğitim, sağlık ve rehabilitasyon merkezlerine maddi manevi açıdan ve özellikle araç ve gereç yönünden yardımcı olmak, dini ve insani bir görevdir. Engellilerimiz, beceri ve kabiliyetlerine göre iş imkanı sağlanarak topluma kazandırılmalıdır. Daha da önemlisi, sevgi ve ilgiye muhtaç, bu insanlar sık sık ziyaret edilerek, kendilerine manevi destek verilmelidir. Unutmamak gerekir ki, onların da dünyanın nimetlerinden ve güzelliklerinden yararlanmaya hakları vardır.
Alıntı ile Cevapla